Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Herkesin aklındaki soru şu: Ukrayna’da savaş çıkar mı? Eğer kastedilen şey, Ukrayna’daki ve özellikle Kırım’daki kriz yüzünden büyük güçler -yani Rusya ile Batılı ülkeler- arasında bir “sıcak savaş” ise, sorunun yanıtı “Hayır”dır.
Ama buna karşılık bir tür “Soğuk Savaş” dönemine girilmesi olasılığı var doğrusu.
Rus ordusunun Ukrayna’yı istila etmesi -veya Kırım’daki hâkimiyetini pekiştirmek için oradaki Ukrayna birlikleriyle çatışmaya girmesi- halinde “yerel bir savaş” çıkması ihtimali az da olsa, mevcut...
Böyle yerel bir savaşı durdurmak ve Ukrayna’yı korumak için büyük güçlerin -ABD’nin ve NATO’nun- askeri müdahalede bulunması düşünülmediğine göre, topyekün bir savaşın çıkması söz konusu değil.
Bunun nedeni de, açıkçası ne ABD’nin ne Avrupa’nın ne de NATO’nun Ukrayna’nın olası bir Rus istilasını önlemek için, bir savaşı göze almamasıdır. Yapılan bütün resmi beyanlar, “askeri opsiyon”un düşünülmediğini açıkça ortaya koymuş durumda.

Başka seçenekler
Ama ABD’den AB’ye kadar bütün güçler Putin’e “dur” demenin başka seçenekler üzerinde planlar kuruyorlar.
Nedir bu seçenekler?
Başkan Obama Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmaktan vazgeçmediği takdirde bunun “ağır bedeli”ni ödeyeceği uyarısında bulundu. Bu ağır bedel, birtakım diplomatik ve ekonomik tedbirlerle ilgili. Örneğin Rusya’nın G-8 grubundan dışlanması, uluslararası alanda izole edilmesi, yatırımların, ticaretin kısılması ve Rus ekonomisini sarsacak uygulamalara başvurulması gibi...
Bu tür yaptırımların etkin olması için bunun geniş katılımlı olması gerekir. Buna gerçekten herkes katılacak mı? Unutmamalı ki, Almanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi, doğalgazda Rusya’ya bağımlı durumda. Ayrıca önemli ticari çıkarlar da söz konusu. Putin elindeki bu kartı kullanırsa, birçok Batılı ülke de bunun bedelini ödemek durumunda kalabilir.
Kaldı ki, eğer Putin Kırım’ı ve Ukrayna’yı mutlaka kendi kontrolü altında tutmak ve Batı’ya kaptırmamak konusunda kararlı ise, Rusya’nın yaptırımlar yüzünden sıkıntı çekmesini de göze alacaktır.

Oldu da bitti!
Daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi Putin Kırım başta olmak üzere Ukrayna’yı kaybetmek lüksüne sahip değildir. Soğuk Savaş’tan sonra Rusya zaten Baltıklar’da, Doğu Avrupa’da ve Balkanlar’da kendi nüfuzu altındaki birçok ülkeyi Batı’ya (NATO’ya, AB’ye) kaptırdı. Şimdi “fay hattı” üzerinde saydığı Ukrayna’yı ve hele Karadeniz’deki stratejik üssü durumundaki Kırım’ı ne pahasına olursa olsun denetimi altında tutmak istiyor. Tıpkı 5 yıl önce Kafkasya üzerindeki nüfuzunu korumak için, Batı’ya meyletmek cesaretini gösteren Gürcistan’a karşı savaş açmaktan çekinmediği gibi...
Gürcistan deneyimi Putin’i cesaretlendirmiş olacak ki, bu kez benzer bir senaryoyu Ukrayna cephesinde uyguluyor. Onun bu cesaretini artıran da, hiç kimsenin -ne BM’nin, ne ABD’nin, ne de başkalarının- onun önünü askeri bir güçle kesmeyi göze almamasıdır.
Acı bir gerçek ama, zorlama ve oldu-bitti stratejisine karşı uluslararası camianın yapabileceği fazla bir şey yok.