Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Rusya’nın Kırım’ı “yuttuktan” sonra, Rus kökenli halkın yoğun olduğu Doğu Ukrayna bölgesini ele geçirmeyi planladığına dair söylentiler giderek yaygınlaşıyor.
Bu yöndeki endişeleri artıran çeşitli belirtiler var.
Bunlardan biri, Rus ordusunun Doğu Ukrayna’nın sınırında yığınak yapması ve bir güç gösterisi sergilemesidir.
Diğer bir neden, sınıra yakın Ukrayna topraklarında ve bu arada Donetsk kentinde yaşayan Rusların sokaklara dökülmesi, Kırım’dakiler gibi bir halk oylaması istemesi ve Kiev’den ayrılmak istediklerini dile getirmesidir.
Böyle bir Rus müdahalesinden kaygı duyanlar Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in önceki günkü konuşmasında kullandığı bazı cümleleri de Kremlin’in niyetleri bağlamında örnek olarak gösteriyorlar. Rus lideri Kırım’ın gerek tarih, gerekse nüfus yapısı ve kültürü açısından Rusya’nın bir parçası olduğunu belirttikten sonra, Ukrayna’nın da özellikle Doğu ve Güney bölgelerinde yaşayan Ruslarla olan bağlarını hatırlattı ve Moskova’nın bunların güvenliğini ve huzurunu korumaktan çekinmeyeceğini vurguladı.

Eski Sovyet nostaljisi
Aslında Putin bu uzun konuşmasında Ukraynalıların kaygılarını yatıştıracak sözler de sarf etti, Ukrayna’nın egemenliğine saygılı olacağını, onunla barış içinde yaşamak istediğini öne sürdü. Ancak konuşmasının başka bölümlerinde Kiev’deki “faşist” rejimi gayri meşru ilan etti, Ukrayna’daki Rusların haklarının çiğnenmekte olduğunu iddia etti. Ayrıca Sovyetler Birliği’nin eski topraklarını nasıl kaybettiğinden bahsederken, adeta nostaljik bir üslup kullandı...
Rusya’nın 60 yıl önce “kaybettiği” Kırım’ı tekrar “kazanmak” için kullandığı yöntem ve bunun için öne sürdüğü gerçekler, birçok çevrede Putin’in “yayılmacı” bir politika izlemeye başladığı izlenimini yaratıyor.
Kremlin bu tür argümanlarla Rusların yaşadığı komşu ülkeleri (Ukrayna gibi) hedef alabileceği gibi, bu tür gerekçeler başka devletlerin de (Moldovya’dan Letonya’ya kadar) “bölünmesi” için bir emsal oluşturabilir. Böyle bir tehlike belirli bir Rus nüfus yoğunluğunun bulunduğu ülkeleri şimdiden korkutuyor.
Kuşkusuz Putin, Kırım’ı Rusya topraklarına katmak için ustaca oynadığı oyun karşısında uluslararası camianın, onu bu kararından vazgeçirecek güçte (ekonomik yaptırımlar gibi) bir karşılık görmemekten de cesaret alıyor.

Yeni Rus gücü
Kırım olayı, Putin Rusya’sının kendisini şimdi 10-15 yıl önceki Rusya’dan çok daha güçlü hissettiğini, artan özgüveni ile kendi hedeflerine ulaşmak için Batı’ya meydan okuyabildiğini gösteriyor. Bu yeni ve son derece önemli bir gelişmedir.
Bütün mesele Putin’in gerçekten Kırım’la yetinip (Ukrayna başta olmak üzere) diğer komşularıyla barış ve huzur içinde yaşamak mı istediği, yoksa nostaljik ve “büyüklük” duygularıyla yayılmacı eylemlere girişmeyi mi amaçladığıdır.
Şu anda birçok çevrede ikinci şık daha olası görülüyor ve bu yönde kaygılar dile getiriliyor.
Putin’in son konuşmasında Ukrayna örneğinde verdiği teminatın inandırıcı olması, pratikte izleyeceği politikaya bağlı.