Avrupa Parla- mentosu (AP) için AB ülkelerinde yapılan seçimlerin sonucu şu soruyu gündeme getirdi: Nasıl bir Avrupa isteniyor? Giderek entegre olana bir Avrupa’mı, yoksa ulusal kimliği öne çıktığı, bağları daha gevşek bir Avrupa mı?
Şimdiye kadar AB’nin vizyonu ve stratejisi birinci şık yönündeydi. AB’nin 28 üyesinin büyük kısmının tutumu da bu doğrultudaydı.
AP için yapılan seçimler, bir süreden beri hissedilen bir trendi yüzeye çıkardı: Birçok ülkede halkın önemli bir kesimi AB’nin politikalarından ve gidişatından hiç memnun değil. Onlar Avrupa’da şimdiki şekliyle bir birlik istemiyorlar, AB merkezi Brüksel’in kendilerine hükmetmesine karşı çıkıyorlar ve dolayısıyla daha az entegre olan bir AB’nin içinde olmayı -ya da onun dışında kalmayı- tercih ediyorlar.
* * *
Seçim sonuçlarının ilan edilmesinin hemen ardından başlayan “nasıl bir Avrupa” tartışmalarında tutumunu ilk açıklayan Fransa oldu. O Fransa ki İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra -Almanya ile birlikte- Avrupa’nın birleşmesi fikrini ortaya atmış ve bu sürecin hararetli savunucusu ve itici gücü olmuştu... Şimdi bu, farklı düşünen bir Fransa...
Ne diyor Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande? AB anlaşması uzak, anlaşılması zor bir proje haline geldi... Bu değişmeli, AB’nin yetkileri kısılmalı... AB’nin varlık göstermesi ve çekilmesi gereken yerler daha açık belirlenmeli...
Hollande’ın şimdi istediği “reformlar”, Fransa’nın yıllar boyunca savunduğu daha birleşik bir Avrupa vizyonuna pek uymuyor.
Ne var ki seçimlerin ortaya koyduğu yeni gerçek, Avrupa başkentlerinde AB’de nasıl yeni bir ayar yapılması gerektiği konusunda yoğun tartışmalar başlamış bulunuyor.
* * *
Aslında AP seçimlerinde sandık başına giden seçmenler (sadece yüzde 43) sırf AB’yi düşünerek oylarını kullanmış değiller.
Aşırı sağcı (veya bazı hallerde aşırı solcu) partilere oy verenlerin çoğu, tercihlerini yaşadıkları ülkedeki şartları -bozuk ekonomiyi, işsizliği, yabancı göçmen akınını, vs- göz önünde tutarak yapmışlardır. Herkes bunun suçunu AB’ye yüklüyor değil; ama sonuçta AB’ye bugünkü şekliyle ve davranışlarıyla sıcak bakmayan, onu eleştiren, hatta ondan uzak durmak isteyen siyasi gruplar artık AP’de yer alıyor.
Yeni dönemde bunların sesi daha sık duyulacak tabii...
* * *
Ancak bu tabloya bakıp “Avrupa’nın geleceği karardı, AB çöküyor” gibi sonuçlar çıkarmak yanlış.
Aşırı eğilimli partilerin güçlendiği ve merkez sağ ve sol partilerin şu sırada gerilediği açık. Ama gene de AP’de merkez partiler seçmenlerin yüzde 70’ini temsil ediyor. Ayrıca uçtaki partilerin hepsi de aynı ideolojiyi paylaşmıyor, hepsi de AB’den çekilmekten yana değil.
Ama AP seçimlerinin sonucu gerçekten bir deprem etkisi yaptı. Bunun artçı sarsıntıları kısa vadede özellikle siyasi ve ekonomik bakımdan zayıf durumda olan ülkelerde duyulacak, örneğin bazı hükümet değişiklikleri veya krizleri yaşanacak.
AB’ye gelince, herhalde “daha gevşek bağlar” yönünde bir düzenleme yapmak zorunluluğu hissedilecek.