“Demek ki bu tür olaylar Amerika’da da oluyormuş. Baksanıza orada da protestoculara karşı nasıl hareket ediyorlar...”
Missouri eyaletinin Ferguson kasabasında bir beyaz polisin şüphe üzerine durup dururken bir siyah genci vurup öldürmesi üzerine patlak veren olaylar karşısında birçok kişinin gösterdiği tepki bu...
Gerçekten polisin 18 yaşındaki Michael Brown’u öldürmesinden sonra Ferguson’daki sokaklardan TV ekranlarına yansıyan görüntüler bize hiç yabancı değil. Örneğin başta barışçı gösterilere karşı polisin kullandığı orantısız güç, etrafı cehenneme çeviren gaz bombaları, protestocuların taş ve şişelerle saldırıları, gözaltına alınmalar, gazetecilerin engellenmesi, vesaire...
Evet, bunlar Amerika’da da olabiliyor.
Bunlar hiçbir yerde olmaması ve olduğunda da kınanması gereken şeyler. Yoksa bizde olanları (örneğin Gezi olaylarını) haklı gösterircesine “bak bunlar Amerika gibi ülkede dahi oluyor” diye örnek gösterilecek şeyler değil.
Ne demişler? “Su-i misal emsal teşkil etmez”; yani “kötü misal örnek oluşturmaz...”
Eğer Ferguson’da olanları (bu arada polislerin aşırı güç kullanmasını, barışçı gösterilerin engellenmesi ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması gibi) onaylamıyorsak ve bunları kınıyorsak, bizdeki benzer olaylar için de aynı kıstasları kullanmalı, aynı tavrı sergilemeliyiz. Keza, bizdeki gösterilerde polisin, resmi makamların davranışlarını, özgürlüklerin kısıtlanmasını eleştiriyorsak, Ferguson’da veya dünyanın başka bir yerinde buna benzer davranışları da kınamalıyız.
Diğer bir deyişle, Ferguson’daki olaylar, bir “su-i misal” sayılmalı ve bizler için bir “züğürt tesellisi” oluşturmamalıdır...
Benzerlikler ve farklar
Ferguson’daki protestolar sırasında çıkan olayların dış görünüşte Gezi olayları ile benzerliklerine karşın, arada önemli farklılıklar var.
Her şeyden önce olayların nedenleri farklı. Fergunson’daki olay, kasabanın nüfus yapısında (yüzde 65 siyahi), sosyo-ekonomik sorunlardan (zenci halkın dörtte biri yoksulluk çizgisinin altında) ve bölgedeki beyazlar arasında yaygın olan ırkçılıktan kaynaklanıyor.
Beyaz polis memurun zenci genci öldürmesi, bütün bu faktörleri tetikledi. Zenciler sokaklara döküldü, öfke dalgası yerel polisin ve resmi makamların sert davranışlarıyla büyüdü ve kontrol edilmesi zor boyutlara ulaştı...
Ne var ki bu noktada Obama yönetimi tavrını ortaya koydu: polisin o genci öldürmesini kınadığı gibi, aşırı güç kullanımına karşı çıktı, herkese itidal tavsiye etti, tarafsız bir soruşturma için adli mekanizmayı devreye soktu...
Ferguson’daki olaylar Amerika’yı ayağa kaldırdı. Medya günlerce bu olaya odaklandı. Yorumcular Ferguson’daki polise ve yerel otoritelere karşı bir tavır aldı. Sivil toplum kuruluşları da öyle. Bu konuda herhangi bir kısıtlama veya baskı yok.
ABD mercek altında
Bu arada Uluslararası Af Örgütü’nün Ferguson’daki olayları yerinde soruşturmak için 13 kişilik bir gözlemci heyeti göndermesi dikkat çekici. Demek ki bu saygın kuruluş, ABD’yi de gerektiğinde “mercek altına” almayı ve alenen onu kınamayı ihmal etmiyor.
ABD hükümeti böyle bir denetimi “dış müdahale” sayıp “bize karışamazlar” demiyor.
Eğer öyle derse, işte o zaman bir “üçüncü dünya ülkesi” gibi davranmış olur...