Gazze’de şu sırada yaşanmakta olan trajedi, son yıllarda defalarca gerçekleşen senaryonun bir tekrarı: İsrail’in hava bombardımanı altında ölen ve yaralanan siviller, çocuklar, kadınlar... Harabeye dönen mahalleler, evsiz kalan aileler... Öfke ve korku içinde, geleceklerinden umudu kesmiş bir milyon 700 bin talihsiz insan...
Geçen günkü yazımızdaki deyişiyle bu “misilleme kısır döngüsü” kırılmayacak mı? Gazzeliler kendi makus kaderleriyle daha ne kadar karşı karşıya kalacaklar?
Daha önce pek çok kez benzer senaryolar görüldü. Şöyle ki: Hamas’ın İsrail’e fırlattığı roketlere karşılık, İsrail var gücü ile Gazze’yi yoğun bombardımana tabi tutuyor... Dünya telaşlanır gibi oluyor ve tarafları ateşi kesmeleri için zorluyor. Çatışmalar duruyor, bir süre nisbi bir sükunet hâkim oluyor. Ta ki en ufak bir olay bahane edilerek savaşın yeni bir raundu başlayıncaya kadar...
Şimdikine benzer bir durum iki yıl önce yaşanmıştı. Bunca kan ve acından sonra Kasım 2012’de ateşkes ilan edilmişti. O raunt neye yaradı? İsrail’in askeri üstünlüğü Hamas’ı dize mi getirdi? Gazze’den roket atışları İsrail’in Filistinlilerin haklarını kabul etmesine mi yol açtı?
Tekrar tekrar bütün bu olanlar, İsrail-Gazze krizinin “askeri çözümü” olmadığını açıkça gösteriyor. Bugün gelinen noktada da maalesef taraflar bu gerçeği anlamış değil...
BM neden aciz?
Gene daha önceki senaryolarda olduğu gibi, bu kez de Gazze’deki facia büyüyünce, uluslararası camia nihayet harekete geçiyor. Kim mesela? Birleşmiş Milletler. Böyle hallerde ilk akla gelen “kurtarıcı” odur... Peki, ne yapıyor BM? Güvenlik Konseyi “acele” toplantıya çağrılıyor, durumun “ciddiyeti” üzerinde duruluyor, “endişe” ifade ediliyor ve taraflara “itidal” tavsiye ediliyor! Bu arada Genel Sekreter de “derhal ateşkes”in sağlanması çağrısında bulunuyor...
BM’nin bu tür faaliyetiyle çatışmaların durmadığı yıllar boyunca yaşanan tecrübelerle sabit. Belki de BM’nin “dur” demesiyle durumun hemen düzeleceğini ümit etmek hata... BM, yeryüzündeki 200’e yakın ülkenin bir sıraya geldiği bir topluluk. “Devletler üstü” bir yapısı yok. İhtilaflarda, savaşlarda hakem veya müdahil rolünü oynamaya muktedir (hatta yetkili) değil. Kaldı ki Güvenlik Konseyi’ndeki veto uygulaması, çoğu zaman ortak bir kararın alınmasına bile imkân vermiyor...
Aynı şey Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi örgütler için söylenebilir. Ne yazık ki onlar kendi içlerinde dahi uyum içinde değiller. Gazze’ye coğrafya olarak en yakın olan ülkeler bile ya ilgisiz ya da kendi dertlerinde.
Gözler ABD’de
Garip görünebilir ama, bu gibi durumlarda gözler hep ABD’ye çevriliyor. Netanyahu’ya söz geçirebilecek tek bir Obama var! Şimdi o devrede. İsrail’i kara harekâtından vazgeçirmeye ve bir ateşkes sağlamaya uğraşıyor.
Hamas’ı ateşkes’e kim razı edecek? Hamas’ı tanımayan ABD, anlaşılan Türkiye’yi, Mısır’ı ve Katar’ı devreye sokmak istiyor.
Evet, diplomasi çarkı dönmeye başladı; ama bunun sonuç vermesi bugünden yarına olacak iş değil, vakit o alacak.
Sonunda ateşkes sağlanacak. Ama ne kadar kan ve gözyaşı pahasına? Ve o da ne kadar sürecek?