Bölünmüş Lefkoşa’nın BM kontrolündeki ara bölgesindeki Konferans Merkezi bugün toplumlararası görüşmelerin yeni bir başlangıcına sahne oluyor.
KKTC Başkanı Derviş Eroğlu ile Kıbrıs Rum Başkanı Nikos Anastasiadis ilk kez BM şemsiyesi altında bir araya gelip, iki yıldır kesik olan doğrudan müzakere sürecine yeni bir start veriyorlar.
BM’nin ara bölgedeki bu merkezi, son 40 yılda nice böyle başlangıçlara ve buluşmalara ev sahipliği yaptı. Her seferinde umut verici açılış konuşmaları yapıldı. Ama bir türlü onun arkası gelmedi.
Bu sefer iki sebepten farklı olacağa benziyor. Birinci faktör, müzakere öncesi benimsenen değişik yöntemdir. İkinci neden ise, Türk tarafının bu kez de çözüme ulaşılmazsa, bu sürecin gerçekten “son” bulacağı, yani bir daha masaya dönülmeyeceği uyarısıdır...
İlk adım
Bugünkü yeni başlangıç, 5 aylık bir hazırlık (ve pazarlık) sürecinden sonra mümkün oldu. Bu kez liderler masaya oturmadan önce, çözümle ilgili bazı temel prensipler ve parametreleri içeren bir mutabakat sağlama ve bunu bir “ortak deklarasyon” şeklinde kâğıda dökme yolu seçildi.
Bu farklı yöntemin uygulanması hiç de kolay olmadı ve bir hayli zaman aldı. Ortak açıklamada yer alması düşünülen hususlar, aslında Kıbrıs sorununun özü ile ilintili olduğu için, her maddesi hararetle tartışıldı, bir nevi müzakereler için müzakereler yapılmış oldu.
Aslında bugün iki liderin imzalayacağı bu ortak deklarasyon içeriği, masadaki görüşmeleri epey kolaylaştıracak, bundan sonraki pazarlıklar bu belgedeki esaslara dayanılarak yapılacak.
Belge, tasarlanan “Birleşik Kıbrıs”ın siyasi yapısının anahtarlarını belirliyor. Son olarak ABD’nin de devreye girmesiyle sağlanan genel mutabakatın ancak beş ayda sağlanabilmiş olması, ortak bildirideki her cümle ve hatta her kelime üzerindeki tartışmaların ne kadar çetin geçtiğini gösteriyor.
Bu mutabakata göre, Kıbrıs iki kesimli, iki toplumlu federal bir yapıya sahip olacak. Bunda önemli olan, iki kurucu veya “oluşturucu” devletin “eşit siyasi statü”ye sahip olmasıdır ki bu Türk tarafının ısrarla istediği bir noktadır.
Belgede, birleşik Kıbrıs’ın “tek vatandaşlık, tek siyasi kişilik ve tek egemenlik” ilkesi üzerinde duruluyor. Türk tarafı için en hassas konulardan biri “tek egemenlik”tir. Bununla ilgili paragraf çok tartışıldı. Sonuçta “tüm BM üyelerinin sahip olduğu egemenlik tanımı” esas alındı, ancak bu egemenliğin adadaki Türklerden ve Rumlardan eşit şekilde kaynaklandığı da vurgulanarak iki tarafı da tatmin edecek bir denge sağlandı...
Son durak
Aslında ortak deklarasyondaki ifadeler, birleşik Kıbrıs’ın siyasi yapısında eşitliği ve dengeyi hep göz önünde bulunduruyor. Yani federal devletin üniter karakterinin yanında iki federal devletin geniş özerkliği de söz konusu.
Kuşkusuz iş bununla bitmiyor. Ortak açıklama sadece iyi bir başlangıç. Şimdi taraflar siyasi çerçevenin içini dolduracaklar, bir hayli karmaşık olan mülkiyet, toprak, garantiler gibi konuları ele alacaklar.
Herhalde taraflar müzakereleri sürdürürken, uzlaşamadıkları takdirde bir daha ara bölgedeki merkezde buluşamayacaklarını hatırlayacaklardır. Bu da belki çözüm için özendirici bir faktör olur...