Başlıktaki soruyu hemen yanıtlayalım: İsrail’deki erken seçimlerin sonucu fazla bir şey değiştirmedi...
Binyamin Netanyahu, beşinci kez iktidarda kalacak duruma geldi, onun başında bulunduğu sağcı Likud Partisi’nin yanı sıra, aşırı dinci ve milliyetçi ufak partiler daha geniş destek kazandı, buna karşılık solcular geriledi, Netanyahu’ya karşı esas rakip olarak çıkan Benny Gantz’ın merkez eğilimli Mavi-Beyaz Partisi ise umduğu “değişimi” gerçekleştiremedi. Sonuçta, İsrail Netanyahu’nun ve aşırı sağcı politikaların hâkim olduğu yeni bir döneme giriyor.
Aslında İsrail kuruluşundan beri koalisyon hükümetleriyle yönetilen bir ülke. Bunun başlıca nedeni, her bir oyun önem taşıdığı ve çok sayıdaki partinin oldukça düşük orandaki (yüzde 3.25) barajın bir “temsili sistem”e sahip olmasıdır. Bu, 120 sandalyeli mecliste irili ufaklı pek çok partinin yer almasına ve umulmadık ittifakların kırılmasına yol açıyor.
Pazar günkü seçimlerde Likud ile Mavi-Beyaz yaklaşık eşit bir güç göstermişti. Ancak Netanyahu aşırı sağcı partilerle bir “blok” kurabildiği için, tekrar iktidara gelmek şansını elde etmiş durumda.
Neden “Bibi”?
İsrail halkının kısaca “Bibi” adıyla andığı Netanyahu’nun bu başarısının çeşitli nedenleri var. Kuşkusuz seçim sistemi ve bunun ufak sağcı partilere meclise girme imkânını vermesi bu nedenlerden biri. Diğer önemli bir faktör, Netanyahu’nun popülist ve sert politikalarının halkın desteğini kazanmasıdır. Son olarak Golan Tepeleri’nin resmen ilhak edilmesi, Batı Şeria’daki İsrail yerleşim bölgelerinin de İsrail egemenliği altına alınacağına dair açıklama bu desteği artırmıştır.
Bibi’nin Başkan Trump ile kurduğu sıkı bağların yanı sıra Rusya Devlet Başkanı Putin ile yürüttüğü diyalog, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’yle yakınlaşma jestleri de İsrail’deki popüleritesini artırmıştır. Seçim kampanyasında Netanyahu sürekli “güvenlik” temasını işlemekle de seçmen kitlelerini etkilemiştir.
Ancak, seçim sonucu İsrail’de herkesin Bibi ve aşırı sağcı müttefikleri gibi düşünmediğini de gösteriyor. Bu sonuç İsrail toplumunun iç ve dış meselelerde ne kadar kutuplaştığını da gösteriyor.
Ne beklenir?
İsrail önümüzdeki birkaç hafta yeni hükümet kurma çabalarına odaklanacaktır. Bütün tahminler, Netanyahu’nun aşırı sağcı partilerle bir koalisyon üzerinde anlaşacağı yönündedir.
Bu arada ABD’nin öteden beri sözü edilen Ortadoğu barış planı üzerinde harekete geçmesi de bekleniyor. Bu planın, tarafları uzlaştırmaktan çok, birbirinden daha da uzaklaştırması ve yeni gerginliklere yol açması çok muhtemel. Her şeyden önce Filistin tarafı, prensipte artık ABD’den gelecek herhangi bir çözüm girişimini müzakere etmeyeceğini açıkça söylüyor. Hele Kudüs ve Golan ile ilgili çıkışlardan sonra...
Ancak Arap dünyası içinde de bir birlik olmadığı açık. Netanyahu’ya gelince, o da artık “iki devlet” formülünü ağzına bile almıyor ve kendi amaçlarına yönelik oldubittileri yaratarak yoluna devam etmeyi planlıyor.
Başta dediğimiz gibi, pratikte fazla değişen bir şey yok.