İran Cumhur- başkanı Hasan Ruhani’nin Ankara ziyareti gerek kendisi, gerekse Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Türk-İran ilişkilerinde bir “dönüm noktası” olarak nitelendirildi.
Gerçekten konuk liderin 2 günlük görüşmeleri son zamanlarda bu ilişkilerde yaşanan soğukluğun giderilmekte ve yeni bir sayfanın açılmakta olduğu işaretini veriyor.
Böyle bir aşamaya girilmesini, daha geniş bir perspektiften, bölgedeki siyasi gelişmelerin oluşturduğu yeni ortamı göz önünde bulundurarak değerlendirmek lazım.
Ruhani’nin iktidara gelmesinden sonra bu ülkenin iç ve dış politikasında önemli değişiklikler oldu. Tahran dünyaya ve Batı’ya açıldı. Ruhani’nin Ankara’ya geldiği pazartesi günü, üst düzey bir İran heyeti, nükleer krizi görüşmek üzere ilk kez ABD‘li meslektaşları ile Cenevre’de buluştu.
İran bu yeni açılımları yaparken, Ortadoğu meselelerinde, özellikle Suriye krizinde, tutarlı politikasını sürdürdü ve bu kez radikal hareketlere ve terörizme karşı bir tavır aldı...
Ortadoğu’daki karmaşa ve istikrarsızlık Türkiye’nin de büyük derdi ve kaygısı. Bu konuda şimdi hassasiyet gösteren İran ile Türkiye arasında yeni bir yakınlaşma ve işbirliği fırsatı oluşuyor. Suriye, Mısır, Irak ile ilgili politikalarındaki temel görüş ayrılıklarına rağmen...
Teröre karşı cephe
Ruhani’nin Ankara’daki konuşmalarında ticaretten enerjiye kadar birçok alanda yeni işbirliği olanaklarından bahsetmesinin yanı sıra, özellikle bölgedeki “aşırılık ve terörizm” üzerinde durması ve bu tehdide karşı “ortak mücadele” çağrısı yapması önemli bir gelişmedir. Bölgenin önde gelen iki ülkenin dinsel ve mezhepsel radikalizme karşı birlikte net bir tavır ortaya koyması, Ortadoğu’da, hatta İslam coğrafyasında şiddet eylemlerine girişen bütün gruplara güçlü ve etkili bir mesaj gönderecektir.
Ruhani’nin Suriye’deki ve de Irak’taki aşırılıktan ve terör eylemlerinden söz ederken, El Kaide bağlantılı grupları kastettiği açık. Özellikle Suriye’nin kuzey bölgesinde kanlı eylemlerini sürdüren bu gruplar, son dönemde Türkiye tarafından daha ciddiye alınmaya başladı. Nitekim hükümet geçenlerde El Nusra örgütünü nihayet “terörist” diye nitelendirdi. Ankara, Türk topraklarından Suriye’ye geçen “cihatçılar”ı daha sıkı kontrol altına almaya başladı ve bu alanda ABD ve Avrupa ülkeleriyle istihbarat alanında yakın işbirliği kurdu.
Görüşler farklı
Bu alanda İran ile birlikte çalışmanın iki ülkenin ve bölgenin güvenliğine önemli katkı sağlayacağı açık. Ancak Suriye, Irak ve de Mısır ile ilgili politikalarda Ankara ile Tahran’ın çok farklı -hatta zıt- görüşlere sahip oldukları da bir gerçek.
Ruhani’nin ziyareti bu farklılığı gidermiş görünmüyor.
İran lideri beyanlarında da açıkça Esad rejimine desteğinin devam ettiğini belirtti. Ona göre Suriye’deki seçimler halkın iradesini ortaya koydu. Tıpkı Mısır’da ve Irak’ta olduğu gibi.
İran rejiminin seçim ve halkın iradesi anlayışı böyle...
Türkiye’nin yaklaşımı ise farklı. Resmen fazla dillendirilmedi ama Ankara Suriye’deki ve Mısır’daki seçimleri bir “komedi” sayıyor. Esad’ı ve Sisi’yi de “meşru başkan” olarak kabul etmiyor.
Ankara ile Tahran arasındaki bu pozisyon farkına rağmen aşırılık ve terörle mücadele için ortak bir iradenin sergilenmesi olumlu bir gelişmedir.