Irak’ta IŞİD’in veya yeni adıyla “İslam Devleti”nin (İD) hızlı yayılmasının yarattığı kritik durum iki alanda acil tedbirler alınmasını zorunlu kıldı. Bunlardan biri Bağdat’ta bir yönetim değişikliğinin yapılması, diğeri de ABD’nin müdahalesiyle cihatçılara karşı bir askeri kampanyanın başlatılmasıdır.
Her iki alanda atılan adımların sonuç vermesi zaman gerektiriyor. Oysa IŞİD militanlarının oluşturduğu tehdit karşısında, ne Iraklı yöneticilerin ne de yeni devreye giren uluslararası camianın “zaman lüksü” var.
Bağdat’ta iktidar değişikliği aslında bir zorlamayla oldu. Yeni Cumhurbaşkanı Fuad Masum, geçmişte mezhepçi bir politika izleyen ve son haftalarda kendisinden beklenen bir ulusal birlik hükümeti kuramayan Nuri El Maliki’nin yerine, aynı Şii partiye (Dava Hareketi) mensup olan Haydar El Abadi’yi başbakan olarak atadı. Bu karar El Maliki’yi gözden çıkaran ABD ve İran tarafından desteklendi. El Abadi’nin geniş tabanlı bir koalisyon hükümeti kurması bekleniyor.
Sonunda bu krizin geçiştirileceği ve El Abadi ile yeni bir siyasi döneme girileceği muhakkak. Ama bu çok çaba ve zaman gerektirecek.
Kim durduracak?
Gelelim cihatçıların son eylemlerine ve İD’in yayılmasını önlemek için alınan askeri önlemlere.
Militanların ele geçirdiği bölgelerde yaşanmakta olan insanlık trajedileri, bu tablonun sadece bir yüzü. Bu militanların masum sivillere karşı bir Ortaçağ zihniyetiyle uyguladığı vahşetin görüntüleri gerçekten dehşet verici. Herkes birilerinin IŞİD’e “dur” demesini bekliyor.
Son günlerde Kuzey Irak’a kadar yayılan İD savaşçıları, Kürt peşmerge güçleriyle karşı karşıya geldiler. Ama peşmergelerin elinde yeterli silah yok. Dolayısıyla İD, Kürdistan yönetimi altındaki petrol zengini bölgeleri de tehdit etmeye başladı.
İşte bu noktada ABD başta olmak üzere uluslararası camia bu yeni duruma “bir şekilde müdahale etmek” lüzumunu hissetti. Başkan Obama, IŞİD güçlerine karşı sınırlı da olsa hava harekâtı emrini verdi. ABD ve ardından Fransa, peşmergelere silah yardımı yapmaya başladı.
ABD’nin “savaş yorgunu” olduğu halde, Irak’ta böyle bir “askeri angajmana” girmesi önemli bir gelişme. Ancak Obama kesinlikle bir kara operasyonuna girişmek ve cepheye asker göndermek niyetinde değil. ABD’nin “sınırlı hava operasyonları” dışında, IŞİD’e karşı savaşın bizzat Iraklı güçler (Irak ordusu ve Kürt peşmergeleri) tarafından yürütülmesini istiyor. Silah yardımı da bu amaçla yapılıyor.
Nasıl çözülecek?
Bu stratejinin sonuç verip vermeyeceği tartışma konusu. IŞİD militanlarını sırf hava bombardımanlarıyla saf dışı etmek imkânsız. Kara harekâtı ve gerilla savaşı için Iraklı güçleri hazır duruma getirmek ise epey zaman ister.
Bununla beraber. Batılı analistler Amerikan hava operasyonlarının ve Iraklı güçlerin yeni silahlarla takviyesinin, cihatçıların ilerleyişini durdurabileceğine inanıyorlar. Ama IŞİD’i Irak ve Suriye’den tamamen söküp atmak bu aşamada pek olası görünmüyor.