Son günlerde yabancı gazeteler ve televizyonlar, Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasından, Malezya uçağı faciasına kadar bunca sansasyonel olay arasında, Türkiye’nin twitter yasağına da geniş yer verdiler.
Bunun nedenini anlamak zor değil. “Türkiye” ve “twitter yasağı” yan yana gelince, konu medyatik oluveriyor. Çünkü Türkiye dünya ile entegre olmak, demokrasisini ilerletmek isteyen bir ülke olarak biliniyor. Öte yandan böylesi bir ülkede twitter gibi ifade ve iletişim özgürlüğünün bir simgesi haline gelmiş bir sosyal medya enstrümanının yasaklanması büyük bir çelişki oluşturuyor. Bunu dünyaya ancak Kuzey Kore, Çin ve İran gibi çok az sayıda ülke yapıyor. Dolayısıyla Erdoğan hükümetinin bu konuda aldığı karar, Türkiye’ye yakıştırılmıyor.
“Twitter”a konan yasak kadar, birçok ülkenin bu karara gösterdiği tepkiler de çok konuşuluyor dış basında. Tabii en çarpıcı tepki ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan geldi. Twitter’a konan bu yasak, Nazi Almanya’sında 1930’larda kitapların yakılması olayına benzetildi.
Avrupa’dan da sert eleştiriler duyuldu. Yapılan açıklamalar Türkiye’nin bu şekilde hareket etmekle Avrupa Birliği üyeliği için şart olan kriterleri hiçe saydığı mesajını verdi.
Boşa giden çabalar
Bu resmi açıklamalar, Türkiye’nin dış itibarına maalesef büyük darbe indiriyor.
Olayın dış medyada karikatürlere ve alaylı ifadelere konu olması da ayrıca çok onur kırıcı.
Bu, Türkiye’nin yıllardan beri kendisini dünyaya tanıtmak, iyi bir imaj yaratmak için harcadığı bunca çabayı ve de milyarları boşa çıkarıyor.
Başbakan’ın bu olay üzerine, dünyadan gelen tepkilerin kendisini hiç ilgilendirmediğini söylemesi ise, ayrı bir talihsizlik oldu. Şimdiye kadar bizzat Başbakan ve AK Parti dahil, bütün hükümetler Türkiye’yi dünya ile bütünleştirmek, uluslararası camiada iyi bir imaj ve itibar sahibi olmak için çok uğraşmışlardır. Böyle bir amacı olan herhangi bir liderin, öfke ile dünyaya meydan okuması bu tutuma tamamen ters düşer. Ve tabii bu tutum ters teper.
Nitekim Başbakan’ın “dış tepkiler beni hiç ilgilendirmez” tarzındaki ifadeleri, zaman zaman bazı üçüncü dünya ülkelerinden yükselen seslere benzetiliyor.
Meydan okumakla olmaz
Twitter yasağının hukuki, sosyal ve siyasi yönleri tartışılabilir. Herhalde bu “sorun” akılcı ve pratik yöntemlerle rahatça halledilebilirdi.
Bu köşede bizim esas ilgilendiğimiz husus, bu krizin dış boyutları ve özellikle, Türkiye’nin uluslararası pozisyonuna etkileridir. Ne yazık ki bu alanda Türkiye’nin çok şey kaybettiği görülüyor.
Söz konusu olan Türkiye’nin imajı, itibarı ve etkinliğidir. Bunlar Türkiye’nin son yıllarda geliştirmeye çalıştığı demokrasisini ve ekonomisini ilerletmek, daha çok yabancı yatırım ve turist cezbetmek, dış politikada daha aktif roller oynamak için gerekli olan niteliklerdir.
Daha ileri bir Türkiye hayali, hele bu çağda, dünyaya meydan okumakla gerçekleştirilemez.