İsrail’in saldırılarıyla dünya gündemine oturan Gazze meselesi artık Türk dış politikasını yönlendiren bir faktör oluyor.
Hükümetin bu konuda aldığı kesin ve kararlı tutum, önümüzdeki dönemde oynamak istediği bölgesel ve küresel rolleri ve dış ülkelerle ilişkileri belirleyecek.
Bu sorun iktidarın son zamanlarda Ortadoğu politikasında karşılaştığı sıkıntıları telafi etmesi ve aktif bir bölgesel aktör olarak atağa kalkması için bir fırsat oluşturuyor.
Bütün işaretler, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ve ekibinin bu fırsatı içte olduğu kadar dışta da değerlendirmeye çalışacağını gösteriyor...
***
İktidarın Ortadoğu politikasında ve özellikle komşu ülkelere açılımlarında başta gösterdiği performansa karşılık, Arap Baharı’ndan sonra değişen şartlar sonucunda başarısızlık ve sıkıntılarla karşılaştığı bir gerçek. Türkiye bir ara üstlendiği düzen kurucu ve arabulucu rolleriyle aktif bir “bölgesel güç” olarak ortaya çıkmışken, son zamanlarda birçok komşularıyla kavgalı hale geldi ve ciddi sorunlar yaşadı.
Örneğin Ankara’nın Suriye’de şiddetle kınadığı Esad rejiminin muhalifler tarafından kısa zamanda devrileceği hesabı tutmadı, bu yöndeki çabaları geri tepti. Bugün Esad iktidarda, kaotik Suriye’de Türkiye’nin yeni bir tehdit olarak algıladığı IŞİD ve PYD varlığı oluşmuş vaziyette.
Aynı şekilde kaotik Irak’ta Ankara’yı kaygılandıran yeni durumlar var. IŞİD’in varlığı bunlardan biri. Ve Musul Başkonsolosu dahil, 49 Türk hâlâ IŞİD’in elinde rehin. Onların serbest bırakılması için harcanan bunca çaba hâlâ sonuç vermiş değil. Irak’ta ayrıca bir kısmı topraklarını terk etmek zorunda kalan Türkmenlerin trajik durumu var...
Arap Baharı sırasında “rol model” olarak gösterilen Türkiye Mısır’la bozuştu. Karmaşanın hüküm sürdüğü Libya ile de arası iyi değil. Kara Afrika’ya kadar uzanan coğrafyada (Somali dahil) Türkiye -ve oralarda yaşayan Türkler- militanların saldırılarına hedef oluyorlar...
***
Türkiye’nin böyle sıkıntılarla karşılaştığı bir ortamda, Gazze’deki olaylar patlak verdi. Ankara İsrail’in amansız saldırılarına karşı sert bir tutum aldı ve uluslararası camianın Gazze’deki insanlık dramı konusunda harekete geçmesi için büyük çaba harcadı.
Özellikle Başbakan’ın günlerden beri bütün konuşmalarında ve demeçlerinde bu konuda söyledikleri, Gazze meselesinin Türk dış politikasında yeni bir parametre oluşturduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Bu ifadeler Ankara’nın duruşunu, başka ülkelerin buna ters düşen tutumuna rağmen, azimle sürdüreceğini açıkça gösteriyor. Bu, ABD başta olmak üzere Batı ile ve Başbakan’ın hareketsiz kalmakla suçladığı Arap ve İslam ülkeleriyle bir ayrışmaya neden olsa bile...
Ancak hükümet çevreleri Türkiye’nin Gazze meselesinde aldığı tavırla -eskiden olduğu gibi- aktif ve etkin bir bölgesel rol üstlenebileceği kanısındalar. Türk diplomasisinin şimdi ateşkes için devrede olması, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun halen bu amaçla Katar’da bulunması, buna bir örnek olarak gösteriliyor.