Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 13 yıl önce Kıbrıs’la ilgili aldığı bir karara dayanarak Türkiye’yi 90 milyon euro tazminat ödemeye mahkum etmesi, her şeyden önce zamanlama bakımından talihsiz bir olaydır.
AİHM Kıbrıs Rum yönetiminin şikâyeti üzerine, 10 Mayıs 2001’de 1974 Barış Harekâtı’ndan kaynaklanan 14 maddelik bir insan hakları ihlalleri listesi üzerinden Türkiye’yi suçlamış, ancak o zaman tazminatla ilgili bir karar almamıştı. Yıllar sonra -Kasım 2011’de- Rum tarafı tazminatla ilgili talebini, birtakım belgelerle birlikte mahkemeye sundu.
Mahkeme aylarca süren çalışmalarını tamamladı ve 90 milyon euro’luk ceza üzerindeki kararını pazartesi günü ilan etti.
AİHM’nin bunca zaman sonra, bu açıklamasının tam da Kıbrıs barış müzakerelerinin anlaşma umudu yarattığı bir zamana rastlaması, doğrusu hiç de iyi olmadı. Nitekim Türk tarafı müzakerelerin bundan olumsuz etkileneceğini söylüyor.

Hem hukuki, hem siyasi
AİHM’nin tazminatla ilgili kararı, herhalde gerek hukuki, gerekse siyasi yanlarıyla önümüzdeki günlerde ve haftalarda çok tartışılacak.
Türkiye’nin ve KKTC’nin resmi tutumu, bu hükmün hukuki ve adil olmadığı yönündedir. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bu nedenle Ankara’nın kararı tanımayacağını ve tazminatı ödemeyeceğini açıkça söyledi. Ayrıca bu kararın olumsuz siyasi etkisi üzerinde uyarıda bulundu.
Ne var ki bu tartışmanın AİHM’nin kararını değiştirmesi beklenemez. AİHM’de yargıç olarak görev yapmış olan CHP milletvekili Rıza Türmen’in vurguladığı gibi, bu mahkemenin kararı bağlayıcıdır; yani insan hakları sözleşmesine imza atan Türkiye dahil, bütün ülkeler bu mahkemenin kararlarına uymak zorundadır. Birçok Türk ve yabancı hukukçu da bu görüştedir.
Bu durumda eğer hükümet “Biz bu kararı tanımayız, tazminatı ödemeyiz” pozisyonunda ısrar ederse, ne olur?
Yabancı ajanslar dün tazminatın ödenmesi için 18 aylık bir sürenin verildiğini belirttiler. Buna uyulmadığı takdirde, cezaya faiz bindirilmesi gibi birtakım yaptırımlar uygulanır. İtiraz devam ederse, Avrupa Konseyi Dışişleri Bakanları Konseyi duruma el koyar, yani o takdirde Avrupa Konseyi ile karşı karşıya gelinir. Türkiye gibi Avrupa Konseyi’nin kurucu üyelerinden birinin bu duruma düşmesi hiç arzu edilmez. Bu onu Avrupa camiasından uzaklaştırır ve yalnızlaştırır...

Zor durum
Bu Türkiye’nin AİHM ile Kıbrıs meselesi yüzünden karşı karşıya geldiği ilk olay değil.
Herkesin hatırladığı gibi, “Laoiziu davası”da Türkiye’nin başını epey ağrıtmıştı. Girneli Bayan Titina Laoiziu’nun Türkiye’ye karşı açtığı tazminat davasında Türkiye mahkum olmuş, Ankara başta buna itiraz etmiş ama sonunda cezayı faizleriyle birlikte ödemek zorunda kalmıştı.
Kabul etmeli ki Rum tarafı AİHM’de Türkiye’yi bir kez daha -ve bu kez daha geniş ölçüde- köşeye sıkıştırdı. Bundan daha fazla zarara uğramadan kurtulmanın yolu soğukkanlılıkla ve gerçekçi davranmaktır.