Siyasi bakımdan kutuplaşmış ülkelerde, kriz hallerinde taraflardan birinin zaferi, diğerinin mağlubiyeti sayılır. Uzlaşarak bir orta yol bulunursa, krizden kolayca çıkılır; aksi halde iki taraf da yenilmiş görünmemek için kendi pozisyonu üzerindeki ısrarını sürdürmeye çalışır ki bu da sonuçta ülkeyi çıkmaza sürükler...
Ukrayna’nın şu andaki durumu işte budur.
İki aydır başkent Kiev’de meydan ve sokaklara dökülenler, Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in istifasını istiyorlar. Üç yıl önce seçimle iş başına gelen Başkan’ın kesinlikle böyle bir niyeti yok.
İki aylık gerginlikten sonra, iki taraf da kendi temel pozisyonunu koruyor. Bu arada zaman zaman göstericilerle polis arasında çatışmalar çıkıyor, ölen ve yaralananlar oluyor.
Olaylar böyle tırmandıkça krizin bir iç savaşa dönüşmesinden korkuluyor.
Bir orta yol bulunmazsa ve uzlaşı sağlanamazsa, bunun ne galibi, ne mağlubu olacak, bütün millet bunun kahrını çekecek...
U-dönüşünün sonucu
Bu noktaya neden, nasıl gelindi?
Geçen kasım ayında Ukrayna, uzun müzakerelerden sonra, AB ile ortaklık anlaşması imzalamaya karar verdi. Bu onun Avrupa ile daha sıkı ekonomik ve siyasi ilişkiler kurmasına, dolayısıyla dış politikada Batı’ya meyletmesine yol açacaktı.
Başta AB ile ortaklığa taraftar görünen Yanukoviç, birdenbire fikir değiştirip bu anlaşmayı imzalamaktan vazgeçti. Onun yerine, yakınlık duyduğu Rusya ile 15 milyar dolarlık bir ekonomik yardım paketi üzerinde anlaştı.
Yanukoviç’in bu U-dönüşü, Rusya’nın baskısı sonucunda yaptığı belliydi. Moskova Ukrayna’nın kendi nüfuz alanının dışına çıkıp AB ile organik bağlar kurmasına karşıydı. Kiev böyle hareket ettiği takdirde, kendisi için hayati bir önem taşıyan Rus doğalgazından mahrum kalacaktı...
Ne var ki Yanukoviç’in dönekliği, daha iyi bir gelecek için umutlarını AB’ye bağlayan toplumun geniş bir kesimini şoke etti. O andan itibaren halk sokaklara döküldü. Muhalefet ayağa kalktı, hükümet istifa etti...
Krizin asıl nedeni
Sovyetler Birliği’nden 1991’de ayrılıp bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdüren Ukrayna’da demokrasi nispeten yeni bir deneyim. Buna rağmen Yanukoviç, göstericilere karşı tanklarını sevk etmedi, polis de mecbur kalmadıkça zor kullanmadı. Ama meclis protestoları kısıtlayan bir yasa çıkarmaya yeltendi. Bu ise ülkede daha büyük tepki yarattı. Sonunda Yanukoviç geri adım attı, bu yasadan vazgeçti gibi, tutuklu protestocular için bir af yasası çıkarttı. Ancak bu da krizi çözmeye yetmedi...
Bütün bunların arka planındaki olay şudur: Ukrayna Rusya ile Avrupa arasında adeta sıkışıp kalmıştır. Halk ikisi arasındaki tercihinde bölünmüş, kutuplaşmıştır. Ülkenin batı ve güney bölgelerinde yaşayanlar daha çok Avrupa’ya yönelmek istiyor. Doğu kesimindekiler (ki bunlar arasında Rus kökenli geniş bir kitle var) Moskova’ya meylediyor.
Bu iki zıt eğilim ve akım, bir yandan Rusya, diğer yandan Batı tarafından körükleniyor. Bir bakıma Ukrayna iki rakip dış gücün satranç tahtası durumunda.
Öyle olunca da Ukrayna’nın zaten kendi içinde kamplaşmış durumda olan halkının, halen içine düştüğü karmaşadan ve çatışmadan kurtulması daha da zorlaşıyor.