“Menopoz” kelime anlamı olarak son adet kanaması. Akla getirdikleri ise üreme yeteneğinin sonlanarak sanki kadının yaşlanması, sıkıntılar, uykusuzluk, sinirlilik, cinsel sorunlar, vs... Popüler tarih dizimizde de Hürrem Sultan’ın adetten kesilmesini artık iktidar gücünü yitirmesi olarak sundular.. Oysa gerçekte öyle mi?
Kadının ortalama ömrünü ülkemizde 70 yıl olarak düşünsek, bir kadın neredeyse üçte birini menopozda geçiriyor.. bu kadar uzun bir yaşam kesiti elbet ki çok değerli ve sağlık açısından iyi değerlendirilmesi gerekiyor.. Erken menopoz ise 40 yaşından önce menopoza girilmesi. Bu ise gerçek bir sağlık sorunu ve mutlaka tıbbi yaklaşım ve tedavi alınması gerekiyor.
Menopoz kesin tanısı adet gecikmelerini takiben değişik şikayetlerle başvuran kadınlarda yapılan hormon ölçümleriyle konuyor. Menopozda aslında olan şey yumurtalıklardaki yumurta hücrelerinin tükenmesi ve yumurta oluşumunun biterek hormon üretiminin azalması. Sonuçta kanda “kadınlık hormonu” olarak adlandırılan “östrojen” hormonu doğurganlık yıllarındaki seviyenin altına düşer. Sigara içmek, vücut kitle indeksi, çocuk doğurmamak ve rahimin alınması da menopoz yaşını etkileyebilir. Normalde yapılan
Bugünlerde yine etrafımızdan sevimsiz haberler duyuyoruz.. Herkesin bilip de kulak ardı ettiği gerçeği bir kez daha tekrarlayalım..
Meme kanserikadınlarda en sık görülen kanser ve kanserden ölüm nedeni.Tüm jinekolojik tümörlerden daha fazla görülüyor ve ne yazık ki oranı halen artıyor. 1960 yılından günümüze 20 kişide 1 iken, 8 kişide 1’e yükseldi. Yani meme kanserindeki artış dünya nüfus artış hızından fazla…
Meme kanserinde en önemli nokta erken tanı ve biliyoruz ki erken tanı hayatta kalım süresini ve yaşam kalitesini ciddi oranda değiştiriyor. Peki, erken tanı nasıl konulabilir? Ne yapmak gerekiyor?
1. Kendi kendine muayene:
20 yaşından sonra ayda bir kez adet başlangıcından 3-5 gün sonra memelerinizi kontrol etmeniz gerekir. Muayene sırasında memede normalden farklı bir durum (sertlik, deride kalınlaşma, meme başında çekilme, meme başından akıntı vb.) tespit ederseniz hemen bir uzman hekime muayene olmak gerekir. Bilinmelidir ki memedeki kitlelerin % 70-80'i kadınların düzenli olarak kendi kendine muayeneleri ile saptanabilmektedir.
Ayakta dururken, sağ memeyi sol elle, sol memeyi de sağ elle meme üzerinde ufak daireler çizecek şekilde fazla bastırmadan,
Peki sonra ne olacak ? ya cinsel yaşamım ? ateş basmaları olacak mı ? menopoza girecek miyim ? bir kadın olarak hayatım bundan sonra nasıl değişecek ?
Eğer doktorunuz problemin kesin çözümünün rahmin alınması olduğunu söylüyorsa bu sorular beyninizi kemirmeye başlayacaktır.
Tüm dünyada çok sayıda kadın çeşitli sebeplerle rahim ameliyatı geçiriyor ve bazen de rahmin tamamen alınması gerekebiliyor. Amerikan istatistiklerine göre ABD'de yılda 600.000 rahim alınma ameliyatı yapılıyormuş. Sezeryandan sonra en sık yapılan büyük jinekolojik operasyon rahim alınması.
Elbette kural olarak cerrahi tedaviler her zaman son çare olarak uygulanan tedavilerdir. Eğer ilaçlarla halledebilecek bir sorun varsa operasyonu düşünmezsiniz ve ilaçlarınızı kullanırsınız. Ama aşırı kanamaya yola açan problemli myomlar gibi, rahim sarkmaları gibi ilaçlarla tedavisi pek de mümkün olmayan durumlarda cerrahi tedaviler uygulanmak zorundadır.
Yanlış olarak bilinen konu ise rahim alınmasının, cinsellikle ilgili ciddi sorunlara sebep olması, menopoza girileceği ve kadınlığın eksilmesi yada zedelenmesi anlamına geldiği.
Oysa ki doğrusu bu değil..
Öncelikle rahmin çocuk taşımak ve doğurmak dışında
2013 yılındayız ve ne yazık ki halen hastalıklı dokular ve hatta tümörler gibi moleküler düzeyde başlayan hastalıkları neşterle kesip çıkarmak gibi ilkel yöntemleri kullanıyoruz. Umuyorum ileride bir gün ameliyat yapmak da tarihe karışacak. Tıpkı artık görülmeyen çocuk felci ve çiçek hastalığı gibi günümüzün en büyük problemlerinden olan kanser, çağın vebası denilen AIDS ve yeniden hortladı denilen verem de sadece kitaplarda okunur olacak, tıkalı kalp damarları çok daha kolayca açılabilecek, genetik hastalıklara daha doğumdan önce müdahale edilecek, kök hücrelerden yeni organlar oluşturulacak, sperm ve yumurtası olmayan çitlerin dahi çocukları olabilecek.
Birçok hastalık ve hastalar için yepyeni ve etkili tedavi yöntemleri bulunacak.
Biliyorum, çok da uzak olmayan bir gelecekte tüm bunları çocuklarımız görecek...
Bugün ise henüz ameliyatları tarihe karıştıramasak da biz cerrahlar biraz yol kat edip günümüzde birçok branşta işlemleri artık kapalı sistemle yapıyoruz. Yani karın üzerine açtığımız 1 cm‘lik 2-3 delikle cerrahiyi baştan sona tamamlıyoruz.
Jinekologlar olarak da laparoskopi (karın içersine bakma) ve Histeroskopi ( rahim içersine bakma) olarak adlandırılan
Dünyanın alanında en saygın derneklerinden biri olan Avrupa Üreme Cemiyetinin (ESHRE) yayınladığı rapora göre şu ana kadar dünyada 5 milyondan fazla bebek Tüp Bebek yöntemiyle dünyaya gelmiş. Tüm dünyada olduğu gibi bizde de Tüp Bebek Merkezi sayısının hızla arttığı ortada. Acaba gerçekten günümüzde gebe kalmak geçmişe göre zorlaştı mı? Hatta gelecekte toplumu kısırlık tehlikesi mi bekliyor?
1990 yılından bugüne üreme sorunlarının iki katına yakın oranda arttığı bildiriliyor. Şu anda biliyoruz ki üreme çağındaki 6-7 çiftten birisi çocuk sahibi olmada sorun yaşıyor. Önceleri kısırlık sebeplerinin yarısından azı erkeklerden kaynaklanır derken son araştırmalara göre özellikle erkek sorunları daha da artmış gibi. Avrupa Bilim Kurumu (European Science Foundation) tarafından 2010 yılında yapılan açıklamada son 50 yılda erkek sperm sayı ve hareketlerinin belirgin olarak azaldığı ortaya konuldu. Dünya Sağlık Örgütü de normal erkek sperm sayı ve hareketini yakın bir geçmişte aşağıya çekti. Erkeklerdeki testosteron seviyelerinin azalması, inmemiş testis ve testis kanseri oranlarındaki artış da aynı raporda ortaya kondu.
Bir taraftan tüm bu olumsuzluklara karşın sperm ve yumurtayı
Yoksa siz "bana bir şey olmaz" diyenlerden misiniz ?
Hiç meraklanmayın, kendinize, yediğinize içtiğinize, çevrenize ve dünyanıza bu kadar duyarsız ve kayıtsız kalmaya devam ettikçe belki de çok uzun süre beklemeyeceksiniz...
Siz yine cep telefonunuzu kulağınıza dayayıp saatlerce konuşun, marketlerde, pazarlarda domatesin, biberin en yakışıklı ve en ucuzunu bulmaya gayret edin, "organik pazar" lafını duyduğunuzda da burun kıvırıp "organik diye bir şey yok, yalan bunlar" demeye devam edin ve sigaranızı keyifle tüttürün. Sabah süründüğünüz duş jeliniz ve deodorantınızdan, plastik bardaklarda sıcak çayınızı yudumlamanızdan, klimalı penceresiz ortamlarda akşama kadar çalışmanızdan ve diğer yüzlerce küçük detaydan bahsetmeyeceğim..
Bugün 20 Eylül 2013..Dünya kanser günü filan değil..yani aslında herhangi bir gün..zaten sorun da burada..bu konuyu sadece özel günlerde hatırlayıp sonra da aynı kayıtsızlıkla yaşamaya devam etmemizde..gripten ya da romatizmadan değil, ölümcül bir hastalık olan KANSER'den bahsediyorum. Bugün artık özel bazı türlerinin dışında çok önemli bir bölümünün çevresel faktörler nedeniyle oluştuğu ispatlanmış olan hastalıktan..
Rakamlarla aranız nasıl
Prolaktin vücutta süt üretimini sağlayan hormondur. Kadın gebe kaldığında yükselen hormonlar prolaktini uyararak memelerden süt üretimini gerçekleştirirler. Prolaktin hormonu, gebelik olmadan da belirli düzeylerde kadın üreme organlarının gelişimi ve fonksiyonu için gereklidir. Bu hormon beynimizin alt bölgesindeki hipofiz denilen bezdeki hücrelerce üretilir. Yine beynimizin hipotalamus denilen kısmından salgılanan Dopamin adı verilen bir başka maddenin salınımıyla da kontrol altında tutulur.
Prolaktin hormonunun yükselmesine Hiperprolaktinemi adı verilir.
Peki bu durumda vücutta neler olur ?
-Adet düzensizlikleri (az adet olma, seyrek adet olma, adet olamama)
-Meme ucu akıntısı (gebelik dışında süt gelmesi = galaktore).
-Yumurtlamanın bozulmasına bağlı olarak gebe kalamama (kısırlık) görülebilir
Prolaktin yüksekliğinin tanısı kandaki prolaktin düzeyinin ölçülmesi ile konur.
Adet düzensizliği, gebe kalamama, göğüslerden emzirme dönemi dışında süt gelmesi şikayetlerinden herhangi biri veya birkaçı ile başvuran bayanlardan kanda prolaktin hormon düzeyi ölçülmesi istenir. Hiperprolaktinemi tanısı alan bir kadında hormon düzeyi belli bir seviyenin üzerinde (genellikle
"Bir yıldan fazla oldu galiba..belki de çok daha fazla.. ama şimdi randevu al, işi gücü bırak, çalışıyorsan patrondan izin al, trafiğe katlan, bir sürü tetkik de istenirse ek masraflar, filan...hem zaten şu anda hiçbir şikayetim yok ki.."
Aman böyle demeyin sakın..sadece ayıracağınız 1-2 saat ve küçük bir bütçe belki de başınıza gelebilecek çok çok önemli bir sorunu daha başında çözecek. Önemli sorun derken açıkçası KANSER'den bahsediyorum. Rahim, rahim ağzı, yumurtalık ve meme kanserinden. Unutmayın ki tüm bu kanserler belirti vermeye, şikayete yol açmaya başladıklarında muhtemelen geç kalmış olabilirsiniz. ! Evet, kanserlerin önemli bir bölümü halen sadece erken teşhis sayesinde tedavi edilebilmekte. Geç kalındığında yani hastalık ilerlediğinde ise yapılacak tedavilerle belki yaşam süreniz biraz uzatılabilir ama malum sondan kaçamazsınız.
Oysa ki muayene, ultrason ve basit bir smear testiyle (rahim ağzından fırçayla sürüntü alınması) bundan kaçınmak mümkün. Rahim ağzı kanseri yavaş gelişen bir kanser olup, saldırgan kanser olmadan uzun zaman önce smear testi ile bu hücresel değişimler tespit edilebilir. Smear testi rahim ağzı kanserine bağlı ölümleri azalttığı gösterilmiş