Yapay zekâ tüm alanları hızla dönüştürmeye devam etmektedir. Özellikle yapay zekâdaki üssel gelişim ve çok amaçlı kullanım özellikleri bu dönüşümün kapsamını artırmaktadır. Yapay zekânın hızla dönüştürdüğü sektörlerin başında sinema sektörü geliyor. Yapay zekâ sadece film yapım aşamasında değil, senaryo yazım ve oyuncu ve mekân seçiminden post-prodüksiyon ve dağıtım ve pazarlamaya kadar sektörün tüm süreçlerinde yaygın bir şekilde kullanılmaya başladı.
Yapay zekâ artık sadece senaryoları yazmak için kullanılmamakta, ayrıca senaryoların iyileştirilmesine de katkı vermektedir. Diğer taraftan ticari başarısını öngörmede de yapımcılara destek vermektedir. Netflix gibi platformların yapay zekâ algoritmaları kullanarak izleme geçmişine dayalı kişiselleştirilmiş öneriler sunduğu uzun zamandır bilinmektedir. Benzer şekilde film ve dizi sektörlerinde pazarlama stratejileri geliştirmede de bu teknolojiler yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.
Yapay zekâ filmlerin çekim sürecinde de yer alabilmekte, örneğin çekim programlarının planlanmasından senaryoya uygun mekânların bulunmasına kadar çoğu sürecin verimli ve düşük maliyetli bir şekilde yönetilmesine destek sunabilmektedir. Bu tür teknolojiler, dijital karakterlerin yaratılmasından oyuncu seçimine kadar birçok süreçte yenilikçi çözümler sunarak film yapım süreçlerini dönüştürmektedir. Oyuncu seçiminde artık sadece rollere uygun oyuncu seçimine odaklanılmıyor, ayrıca filmin finansal başarısı için oyuncuların pazar değerleri de göz önüne alınarak yapay zeka tarafından optimizasyon yapılıyor. Bu tür yapay zekâ tabanlı yaklaşımlar, film stüdyolarının daha hedeflenmiş ve etkili pazarlama stratejileri geliştirmelerine yardımcı olmaktadır.
Yapay zekânın özellikle filmlerin ticari başarılarını öngörmede şimdiden kullanıldıkları görülmektedir. Örneğin, Warner Bros. Cinelytic’in yapay zekâ tabanlı platformunu kullanırken 20th Century Fox, Merlin adlı bir sistemi, Sony Pictures ise ScriptBook adlı başka bir platformu kullanarak ekonomik getiriyi artıracak üretim, yayın ve dağıtım stratejileri geliştirmektedir. Lucasfilm bünyesindeki Skywalker Sound, yapay zekâ kullanarak ses tasarım sürecini hızlandırabilmektedir. Diğer taraftan, bu araçlar, hem fragman oluşturma hem de film düzenleme süreçlerinde özellikle görsel efektlerde yenilikçi çözümler sunabildiği gibi filme uygun müzikler de geliştirebilmektedir. Diğer taraftan yapay zekâ video üretimini otomatikleştirerek film üretimini de otomasyona maruz bırakabilme potansiyelini sürekli artırmaktadır.
Şimdiden film üretimlerinde fiziksel setlere olan ihtiyacı azaltan gerçekçi sanal ortamların oluşturulması (https://www.forbes.com/sites/neilsahota/2024/03/08/the-ai-takeover-in-cinema-how-movie-studios-use-artificial-intelligence/), özellikle kurgusal olarak mümkün ancak çekimi oldukça zor olan tarihi filmlerin üretilmesini mümkün kılmaktadır. Tarihi filmlerin oluşturulmasında bu araçların ve yaklaşımların kullanılması maliyetleri düşürebilecektir.
Yapay zeka destekli araçlar, post-prodüksiyon süreçlerini daha verimli ve etkili hale getirebilmektedir. Bir filmin çekimi esnasında toplanamayan ancak filmin bir parçası olduğu için çekim sonrası eklenen ses efektleri (Foley efektleri) artık yapay zekâ ile çok hızlı bir şekilde üretilebilmektedir. Görsel efektler oluşturulabilmekte, sahneler arasında tutarlı renk düzenlemeleri yapabilmeyi kolaylaştırmakta, gürültüyü azaltma ve ses senkronizasyonu sağlama kalitesini iyileştirebilmektedir.
Elbette bu desteklerin riskleri ve maliyetleri var. Bunların başında film sektörünün şimdilik belirli alanlarını otomasyona maruz bırakan yapay zekâ, bu alanlarda çalışanların işlerini kaybetmelerine yol açacaktır. Şimdilik sadece senaristlerin güçlü sesi işitilse de uzun vadede diğer çalışanlar da bu kervana katılacaktır.
Diğer bir sorun ise gerçekçi video ve ses içerikleri üreten deepfake teknolojisi film üretim sürecinde oyuncuların bazı sahneleri tekrarlamasına gerek bırakmasa da bu teknolojinin hızla gelişmesinin mevcut videoları değiştirme veya olmayan videolar üretme gibi etik olmayan kullanımları kolaylaştırarak kişisel ve toplumsal huzursuzlukları artırma potansiyeli artmaktadır. Bu teknolojilerle uzun vadede yaşamayan oyuncuların rol aldığı filmlerin üretilmesi durumu ile karşılaşılabilecektir. Örneğin, Tom Hanks yapay zekâ sayesinde gelecekte filmlerde oynamaya devam edeceğine inandığını ifade etmektedir (C. López Frías, The paradox of Artificial Intelligence in Cinema, 2024).
Filmlerin üretiminde gerçek setler yerine gerçekçi sanal ortamların kullanılmasının kapsamı artabilecek, uzun vadede gerçek film setleri yerine ikameye yol açabilecektir. Bu durumda ortaya çıkan ürünün ‘ne’liğinin ötesinde çalışanlar açısında büyük iş kayıplarına yol açacaktır. Diğer taraftan oyuncuların geçmiş verilerinden sanal üretimler arttıkça aynı nitelikte oyuncuların yetişeceği ekosistem giderek zayıflayacaktır. Ayrıca, yapay zekâ ve insan oyuncu arasındaki ilişkide yapay zekânın ikame oranı arttıkça, gelecekte bu veri setinden öğrenen yapay zekânın gerçek dünya veri seti gittikçe daralacak ve çeşitlilik azalacaktır. Veya ünlü yönetmen Steven Spielberg’in ifadesi ile insanın yaratıcı ruhunu elinden alınacaktır (C. López Frías, The paradox of Artificial Intelligence in Cinema, 2024). Dolayısıyla insan sanatçıların yaratıcılığı ve deneyimle öğrenerek gelişim süreci de yara alacaktır.
Diğer sanat alanlarında olduğu gibi içeriğin hızla ve çok daha ucuz üretilebilmesi her ne kadar bu süreçlere erişimi artırarak demokratikleşmeye katkı sunsa da bu şekilde üretilen içeriklerin bolluğu, ürün-değer ilişkisini uzun vadede deforme edecektir. Ayrıca çoğu profesyoneli işsiz bırakabileceği gibi daha düşük ücretle çalışmaya da zorlayacaktır. Filmin üretim maliyetini düşerken getirisi artacak, ancak bu artan getiriden çalışanlar faydalanamayacaktır.
Özetle, film sektörünün tüm süreçleri dijitalleşmeye maruz kaldığı için yapay zekânın diğer sektör ve alanlardan farklı olarak film sektörünün tüm aşamalarını otomasyona tabi tutma potansiyeli giderek artmaktadır. Elbette sağladığı yeni imkânlar, artan verimlilik ve maliyet avantajları nedeniyle bu dönüşüm çok daha hızlı gerçekleşmektedir. Ancak, yapay zekâ teknolojisi çok amaçlı olduğu için faydaları kadar risklerini de beraberinde getirmektedir. İstihdamda yol açacağı kayıpların ise diğer alanlardan çok daha fazla olacağı görülmektedir.