Prof. Dr. Mahmut Özer

Prof. Dr. Mahmut Özer

mahmutozer2002@yahoo.com

Tüm Yazıları

Günümüzde makine öğrenmesi, derin öğrenme ve yapay zekâ teknolojileri dijital platformların vazgeçilmezleri oldu. Dijital platformlar bu teknolojiler sayesinde kişisel ihtiyaçları anlayabilen ve bu ihtiyaçlara özgü çözümler sunabilen bir yapıya kavuştular. Kişisel çözüm ve öneriler sunma kabiliyeti bu uygulamaları insanlar için daha vazgeçilmez bir konuma ulaştırdı. Teknoloji akıllandıkça ve sürekli öğrendikçe insan-makine ilişkisi farklı bir evreye taşınmakta, çevrim içi kalmayı bir tercihten zorunluluğa dönüşmektedir. Bu ilişkiyi bağımlılığa dönüştürmek için bilimsel bulgular ve nörokimyasal mekanizmalar da kullanılmaktadır.

Haberin Devamı

Teknolojinin artan veri işleme kapasitesi ile kişisel çözüm ve öneriler sunacak hale gelmesi, bireye özel ilişki (içerik üretimi) geliştirdiği için etki alanını çok daha derinleştiriyor. Adaptif algoritmalar sayesinde her bir bireyin verileri değerlendirilerek bireyler sürekli spesifik içeriklere maruz bırakılıyor ve çevrim içi kalış süreleri uzatılıyor. Böylece birbirini sürekli besleyen ve bağımlılığı derinleştiren bir döngü kuruluyor. Nihayetinde bu döngüde bireyin kendine özgü geliştirilen ‘kişiselleştirilmiş’ tuzaklardan kurtulma ihtimali giderek zayıflıyor.

Bağımlılık Amaç, Yan Etki Değil

Gelinen noktada gençlerimizin önündeki en büyük sorunlardan bir tanesi de teknolojik bağımlılıklardır. Söz konusu teknolojilerin çok kolay erişilebilir olması bağımlılığın kapsamını genişletmektedir. En önemli tehdit söz konusu bağımlılıkların nadir durumlar olduğu algısının kasıtlı olarak pekiştirilmesidir. Dolayısıyla bağımlılık davranışı ile karşılaşan aileler sorunun sadece kendi çocuklarında olduğunu düşünmektedir. Oysa bu teknolojilerde bağımlılık istenen ve zorlanan bir durum olup az sayıda bireyin düştüğü nadir görülen bir davranış olmanın ötesinde tüm bireyler aynı tehdit altındadır.

Dolayısıyla, söz konusu bağımlılıklar, küresel teknoloji üreticilerinin bizatihi istedikleri bir sonuçtur. Örneğin düşük gelirli toplumlardaki gençlerin daha yüksek gelirli toplumlardaki akranlarına göre günlük yaklaşık iki saat daha fazla dijital ekrana maruz kalmaları, kalkınma için daha çok insan kaynağına ihtiyaç duyan bu ülkeler için bağımlılıkların yol açtığı tehditlerin daha büyük olduğuna işaret etmektedir. Günümüzde teknoloji üreticilerinin son kullanıcıya ücretsiz ya da son derece uygun koşullarda sundukları ürünlere yaptıkları devasa yatırımlara bakmak sürecin nereye doğru evrildiğini anlamayı kolaylaştıracaktır. Dijital bağımlılıklar madde bağımlılığı gibi somut bir maddeyi almayı gerektirmediği için çoğu zaman bağımlılık olarak değerlendirilmemekte, dahası kullanıcı ve bağımlı olmak arasındaki fark oldukça belirsiz kalmaktadır. Bu teknolojilere dönük bağımlılıklar zamanla gelişmekte, bir anda işaret vermemekte, dolayısıyla kullanıcıdan bağımlılığa geçiş sıklıkla fark edilememektedir.

Haberin Devamı

Öz kontrol zayıflatılarak homojenleş(tir)me sağlanıyor

Bağımlılığa giden yolda ilk çökertilen ‘öz kontrol’ olmaktadır. Çevrim içi geçirilen süre arttıkça öz kontrol yavaş yavaş kaybedilmeye başlamaktadır. Zaman denetimi becerisi giderek zayıflatılmaktadır. Günlük hayatta oldukça kritik olan odaklanabilme ve derin düşünebilme becerisi de giderek zayıflamaktadır. Bireylerin zihinleri tembelleşmekte, tefekkür yetileri kaybedilmekte ve dahası düşünen ve eyleyen birey olma özellikleri zamanla yitirilmektedir. Tüm ülkelerde kendi kültürel değerleriyle yavaş yavaş ilişkisini kopartan ve çevrim içi mekanizmalarla manipüle edilmiş yeni davranış modellerine göre hareket eden nesiller ortaya çıkmaktadır. Gençlere yönelik şikâyetlerin ülkeler arasında ortak özellikler göstermesi de hepsinin aynı süreçlere maruz kaldıklarına işaret etmektedir.

Haberin Devamı

Kabul edilme, onaylanma ve değer verilme gibi önemli mekanizmalar artık çevrim içi ortamlarda güçlenmekte, güven ve kontrol duygusu zayıflatılarak birey telkine açık hale getirilmektedir. Özellikle gençler dışlanmamak için bazen istemeyerek olsa da çevrim içi onay/kabul/tanınma mekanizmalarına teslim olmaktadır. Dolayısıyla bireysellikleri ön plana çıkartılmış gibi görünse de zamanla öz denetim yitirilmektedir. İnsanların mutlulukları, üzüntüleri, kaygıları, beklentileri vs. haz alanına ait duygu durumları giderek gerçek dünya kaynaklı değil, tersine çevrim içi dünya ile ilişkili olmaya başlamaktadır. Gerçek ilişkiler yerine sanal ilişkiler ikame edilmektedir. Covid-19 salgını sürecinde eğitimin tüm dünyada ağırlıklı olarak internet ve dijital platformlar üzerinden sürdürülmesi bu dönüşümün çok daha fazla hızlanmasını sağlamıştır. Okul yerine ikame edilen platformlar, gerçek okulun değerini tağşiş etmiştir. Her alanda ikame edilenler gerçeğin yerini almaya aday hale getirilmiştir. Böylece, insan bu hızlı dijital dönüşümde tutunacak dallardan yoksun bir şekilde yalnızlaştırılarak güçlü bir akıntıyla sürüklenmektedir.

Özetle, dijital bağımlılıklar artık ülkemiz için artık meydan okuyucu bir tehdit olarak önümüzde durmaktadır. Sorunun ölçeği dikkate alındığında, mücadele herhangi bir kurum veya kuruluşla sınırlandırılamaz. Tam tersine milli bir güvenlik politikası olarak ele alınmalı ve tüm kurum ve kuruluşlar buna göre eylemlerini oluşturmalıdır.