Kamu ihtiyaç-larının karşılanmasında en büyük kaynak vergidir. Devletler vergi tahsil edemezse, kamu ihtiyaçlarını da karşılayamazlar. Gerçi uzun zamandır gelir getirici bazı projeler “yap-işlet-devret” modeliyle gerçekleştirilmekte ve toplanan vergiler diğer kamu ihtiyaçlarına harcanmakta, ama “yap-işlet-devret” modeli her alanda uygulanamaz ki! Vergi, kategorik olarak üçe ayrılır; “gelirden alınan vergiler”, “harcamalardan alınan vergiler” ve “servetten alınan vergiler”. Gelir elde ediyorsanız, gelirinizin bir kısmını, bu geliri elde etmek için gerekli ortamı sağlayan Devlet’e ödeyip, toplumun diğer kesimiyle dayanışma göstermelisiniz.
İster şirket olun, ister şahıs, geliriniz varsa vergi ödemek zorundasınız. Gerçek kişi, şahıs olarak gelirinizin tutarına göre % 15’ten başlayıp, % 35’ine kadar varan oranda gelir vergisi ödersiniz. Maaşlı çalışan herkes bu vergiyi öder.Şirketseniz, net kazancınız ne olursa olsun, kazancınızın % 20’sini vergi olarak ödersiniz. Bu durumda şöyle bir sonuç çıkıyor; siz, aldığınız maaş en yüksek vergi dilimine giriyorsa, aşan kısmın % 35’ini gelir vergisi olarak ödüyorsunuz ama size maaş ödeyen, çalıştığınız şirket kazancının % 20’sini kurumlar vergisi olarak ödüyor. Burada bir vergide adaletsizlik var mı?
Verginin vergisi!
Bir başka ilginç nokta asgari ücretten alınan vergidir. Asgari ücret, sizin sadece yaşamınızı idame ettirebilmek için ihtiyaç duyduğunuz en az ücret geliridir. İşletme metodolojisi bakımından ifade ettiğimizde, şahıs olarak ayakta kalabilmeniz için gerekli olan en az gelirdir. Ancak ülkemizde asgari ücret vergiye tabidir. İşletmenizi ayakta tutabilmek için elde ettiğiniz girdi, harcamalarınıza eşittir ama bu girdi saf ve net gelirmiş gibi gelir vergisi ödersiniz.
Oysa siz bir ticaret şirketi olsanız, geliriniz sadece işletmenizi ayakta tutmaya yetecek kadarsa, kurumlar vergisi ödemezsiniz. Asgari ücretliyseniz, ücretiniz ancak zorunlu harcamalarınıza yetiyor ama aldığınız ücretten geliriniz varmış gibi vergi ödüyorsunuz. Şirket iseniz, tahsil ettiğiniz paralar ancak masraflarınız karşılıyor, tahsil ettiniz paradan geliriniz varmış gibi vergi ödemiyorsunuz. Yani işletmeler için bilanço oluşturulup, ayakta kalabilmeleri için asgari harcamaları dikkate alınırken, asgari ücretliler için bilanço oluşturulmaz, asgari harcamaları dikkate alınmayıp, sadece aldıkları ücret esas alınıp vergilendirilir. Burada bir vergide adaletsizlik var mı? 2018 yılı bütçe gelirleri arasında şahısların ödeyeceği 108.9 milyar TL gelir vergisi, 46.2 milyar TL de şirketlerin ödeyeceği kurumlar gelir vergisi beklentisi var.
Gelir vergisi ve kurumlar vergisinin artması için şirketlerin kazanç elde etmesi, istihdam yaratmaları gerekir. Harcamalardan alınan vergilerin en önemli kalemleri ise katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi, akaryakıt tüketim vergisidir. Tüketim olmazsa, insanlar harcama yapmazlarsa Devlet KDV de ÖTV tahsil edemez. Hiç harcama yapılmazsa, devletin vergi tahsilatı mümkün olmaz. 2018 yılı bütçe gelirleri arasında harcamalardan tahsil edilecek 140.8 milyar TL KDV geliri, 136.4 milyar TL de ÖTV geliri beklentisi var.Harcama, teknik olarak bir kişinin yaptığı ödeme olsa da, bu ödeme, almış olduğu mal veya yararlandığı hizmetin karşılığıdır...
KDV’yi de mal veya hizmetin net bedeli için ödediğiniz para üzerinden hesaplanarak ödemeniz gerekir. Durum şimdi ilginçleşiyor; ithalatta ödediğiniz gümrük ve ÖTV var. Ödenen bu vergi türlerini de harcamaya dahil eden devlet, ithal ettiğiniz mala ödediğiniz bedele, ödeyeceğiniz gümrük ve ÖTV’yi de ekleyip, toplam bedelden KDV tahsil eder. Bir bakıma, ödenen gümrük vergisi ve ÖTV vergisi üzerinden bir de KDV vergisi tahsil edilir. ÖTV’nin KDV’sini ödemiş olursunuz. Burada bir vergide adaletsizlik var mı? Faizin faizi yasak ama verginin vergisi serbest!
En büyük kalemler hangisi?
Servetten alınan verginin en büyük kalemleri ise emlak vergisi ve motorlu taşıtlar vergisidir. Eğer bir servete sahipseniz ve bu servetiniz motorlu taşıt veya emlak niteliğinde ise, bunların vergi değeri üzerinden vergilendirilirsiniz. Ancak servetiniz nakit paraysa, servet vergisi ödemezsiniz. Nakit paranız dolayısıyla faiz geliri elde etmişseniz, ödeyeceğiniz vergi, gelir vergisidir, servet vergisi değildir. Ama zaten enflasyon sebebiyle nakit paranızın alım değeri düşüyorsa, bir de nakit paranız üzerinden servet vergisi ödemeniz, “acıların çocuğu” gibi ızdırap çekmenize neden olurdu. Sevindirici olan ise, nakit paranız döviz ise, dövizdeki artış gelir olarak nitelenmez ve vergilendirilmez.
Hesaplama yöntemleri
Servetten alınan vergilerde, sahip olduğunuz emlak ve motorlu taşıtın vergisinin hesaplanmasında, bazı usul ve yöntemler var. Emlak veya motorlu taşıtınızın gerçek piyasa değeri üzerinden değil, sizin için farazi yöntemlere göre hesaplanan değeri üzerinden vergi ödersiniz. Emlak vergisi, emlak türüne -arsa, bina, mesken, arazi vs-, bulunduğu yere göre binde 1 ile binde 6 arasında değişir.
Motorlu taşıtlarda da vergi servet vergisi, taşıtın yaşına, motor hacmine ve değerine göre farklı oranlarda ödenir.
Servet vergisinin mantığı, sahip olduğunuz servetin değeri üzerinden vergi ödenmesidir. Ama bu her zaman gerçeği yansıtmaz:
1 milyon TL kredi çekip bankaya borçlanarak bir konut satın aldığınızı varsayalım. Emlak vergisini 1 milyon TL emlak değeri üzerinden ödersiniz. Ancak sizin servetiniz gerçekte 1 milyon TL kadar mıdır? Bir bilanço yapılsa, aktifinizde 1 milyon TL değerinde bir konut, pasifinizde ise 1 milyon TL tutarında borcunuz yazılı olacak. Daha netleştirelim: Konutunuzu satıp 1 milyon TL kredi borcunuzu geri kapattınız. Hani 1 milyon TL değerinde servetiniz vardı? Dolayısıyla, konutunuzu krediyle satın almışsanız, gerçekte servetiniz kadar borcunuz vardır. Yine de sadece konutunuzun değeri görülüp, borcunuz görülmez, yine de servet vergisi olan emlak vergisi ödersiniz, vergide adaletsizlik olur mu?
Aynı husus, motorlu taşıtlar için de geçerlidir. Krediyle bankaya borçlanarak satın aldığınız aracın vergiye esas değeri üzerinden servetiniz varmış gibi motorlu taşıtlar vergisi ödersiniz, bankaya olan kredi borcunuz dikkate alınmaz.
Kısaca ve öz olarak, devlet vatandaştan vergi tahsil edeceği zaman, bardağın sadece dolu tarafını (arabanızı, konutunuzu) görür, boş tarafını (arabanız veya konutunuz için üstlendiğiniz borcunuzu) asla görmez. Burada bir vergide adaletsizlik var mıdır?
İlk söz son söz olsun: Vergide adalet, sürdürülebilirlikte adalet demektir!