Prof. Dr. Erol Ulusoy

Prof. Dr. Erol Ulusoy

erolulusoy@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Şirketlerin genel kurulları eşit şartlarda olmalarına rağmen bazı pay sahiplerine ayrıcalıklı haklar ve olanaklar veren kararlar alamamalı... Gelin bu konuyu yakından inceleyelim.

Hissedarların eşit işleme tabi tutulma hakları 2012 yılından önce yoktu. O zamanlar hakkaniyet ve objektif iyiniyet kuralına dayanıyorduk. 2012 yılından beri artık hissedarların, eşit işleme tabi tutulma hakları yasal bir hak olarak kanunda, TTK md 357’de düzenlendi.

Ama bu eşit işleme tabi tutulma hakkı elbette mutlak eşitlik anlamına gelmiyor. Sadece eşit şartlardakilerin eşit işleme tabi olmaları anlamına geliyor. Şartları, durumları, imtiyazları farklı olanların elbette eşit şartlarda bulundukları ileri sürülemeyeceği için, eşit işleme de tabi tutulmayacaklardır.

Haberin Devamı

Örneğin, bir pay sahibinin sahip olduğu paylara ana sözleşme ile oy hakkında imtiyaz tanınmışsa, örneğin diğer payların sadece birer oy hakkı varken, bunun her bir payına 10’ar oy hakkı tanınmışsa, burada bir eşit şartların bulunmadığı açıktır.

Hissedarların, pay sahiplerini kim eşit işleme tabi tutacaktır, diye bir soru aklınıza gelebilir. Bu sorunun ilk yanıtı, bittabi ki yönetim kurulu ve varsa diğer yöneticiler olacaktır. Ama kanaatimce devam etmeliyiz ve genel kurulu da pay sahiplerini eşit işleme tabi tutmakla yükümlü kılmalıyız.

Buna göre, genel kurul da alacağı kararlar eşit şartlarda olmalarına rağmen bazı pay sahiplerine ayrıcalıklı haklar ve olanaklar veren kararlar alamamalıdır. Eğer genel kurul eşit şartlardaki pay sahiplerine eşit olmayan farklı haklar ve avantajlar sağlarsa, genel kurul kararının TTK md 357 hükmüne göre iptali sağlanabilecektir.

O halde, örneğin otel işleten bir şirketin yönetim kurulu otelde konaklayan pay sahiplerinin bazılarına yüzde 50 indirim yaparken, bazılarına hiç veya daha düşük oranda indirim yapması eşit işleme tabi tutulma kuralına aykırılık oluşturacaktır.

Şirket hissedarı ve eşitlik hakkı

Karara iptali davası

Uygulamada en çok kullanılan pay sahibi hakkıdır (TTK md 446). Anonim şirketlerle ilgili uyuşmazlıkların kahir çoğunluğunu genel kurul kararlarının iptali davaları oluşturur.

Haberin Devamı

Genel kurulda oy çoğunluğuna sahip olan pay sahipleri her zaman diledikleri kararları alabilirler. Ancak bu kararların kanuna, şirket ana sözleşmesine ve objektif iyiniyet kurallarına uygun olması gerekir. Bunlar genel kurul kararlarının iptal gerekçelerdir. Kanuna, ana sözleşmeye ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olmayan genel kurul kararları elbette iptal edilmezler.

Pay sahiplerinin genel kurul kararlarının iptalini dava hakları bulunsa da, her durumda ve koşulda bu hak kullanılamaz. İptal davası açabilme için kendiliğinden de anlaşılacağı üzere, iptalini dava edeceğini genel kurul kararının alınacağı toplantıya katılmanız, yani o kararın alınmaması için mücadele etmiş olmanız gerekir.

İptalini dava edeceğiniz bir genel kurul kararına karşı yasal olarak yapacağınız mücadele, o genel kurul toplantısına katılıp, karara karşı oy kullanmış olmanız gerekir. Yasal mücadele yapmadığınız, karara karşı olumsuz oy kullanmadığınız halde, elbette iptal davası da açamazsınız. Buna göre iptal davası açabilmek için sadece genel kurul toplantısına katılmak, hatta karar alınmasın diye söz alıp konuşmak yetmiyor. İlle de olumsuz oy kullanmak gerekiyor. Çekimser oy kullanmak ya da oylamaya katılmamak, oy kullanmamak hallerinde, karar kanuna, ana sözleşmeye, objektif iyiniyet kurallarına aykırı olsa bile, iptal davası açamazsınız.

Haberin Devamı

Sadece kararın içeriği bazı yönlerden, ki bunlar TTK md 447’de örnek olarak sayılmış, pay sahiplerinin temel bazı haklarını ihlal ediyor, anonim şirketin temel yapısını bozuyorsa, bunların iptalini dava etmeye gerek yok, o tür kararlar zaten batıldırlar.

Tutanağa yazdırılmalı

Dahası da var; karara karşı olumsuz oy kullandığınızı da ispatlamanız gerekir. Bunu nasıl yapacaksınız, video çekimleri, tanık vs. hatta noter tespiti bile yetersizdir. Bunu kanunen sadece oylamadan sonra karara karşı olumsuz oy kullandığınızı toplantı tutanağına yazdırmanızdır. Genel kurul toplantı tutanağında hangi pay sahiplerinin karara karşı olumsuz oy kullandığı yazıyorsa, iptal davasını da sadece onlar açabilir. Oylamadan önce karara karşı oy kullanacağını söyleyenler bile, oylamadan sonra karşı oy kullandıklarını tutanağa yazdırmazlarsa, iptal davası açamazlar.

Bir de ayrıca, çağrının usulüne göre yapılmadığını, genel kurul toplantı gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri grubunun iptal davası açma hakkı vardır.

İşte böyle değerli okuyucularım, hukuk olukça teknik ve ayrıntılı bir alandır, hata ve ihmaller hak kaybına neden olabilir.

Şirket hissedarı ve eşitlik hakkı

Zarar verene karşı tazminat davası...

Bu hak da oldukça önemli bir pay sahibi hakkıdır. Her bir pay sahibi şirketin kurucularına, yönetim kurulu üyelerine ve tasfiye memurlarına dolaylı zarar gören sıfatı ile dava açma hakkına sahiptir (TTK md 553/1, 555, 556).

Aslında şirket zarara uğratılınca, şirketin pay sahipleri doğrudan zarara uğramış olmazlar. Doğrudan zarara uğrayan şirketin kendisidir. Ama şirketin sahibi olan pay sahipleri de, sahibi oldukları şirket doğrudan zarara uğrayınca, dolaylı olarak onlar da zarar uğramış olurlar. Bu sebeple de pay sahiplerinin açacakları bu tür tazminat davasında, tazminatın doğrudan kendilerine ödenmesini istemeleri mümkün değildir. Böyle bir taleple açacakları tazminat davası reddedilir, boşuna dava açmış olurlar. Tazminatın şirkete ödenmesini istemeleri gerekecektir.

Diyeceksiniz ki, iyi ama yönetim kurulu üyesi olan bir kişiyi şirket tazminat ödemeye mahkum olsa, ödeyeceği tazminatı yine şirketin yönetim kurulu üyesi olarak kendisi yönetecek! Doğru!

Ayrılma hakkı...

Bir anonim şirkete küçük bir hisseniz varsa, ne yönetime seçilebilirsiniz, ne de şirket yönetiminde başka türlü söz sahibi olabilirsiniz. En fazla yapabileceğiniz şey, genel kurul toplantılarına katılmak, oy kullanmak ve şirket gelir elde ederse ve genel kurulun kâr dağıtma kararı vermesi ümidini taşımak! İşin esprisi de burada; mal varlığınıza dahil olan bir hakkınız var, ama ekonomik değerinden faydalanamıyorsunuz.

Hisseleriniz çok az olduğundan, özel bir durum yoksa, şirket dışından kimseye de satamazsınız. Şirkette çoğunluğa sahip olanlar da “zaten şirketi yönetecek gücüm var, neden para verip şuradaki azıcık hisseyi de satın alayım” diye düşünür.

İşte bu durumlarda en iyi çözüm kanunen bir olanak bulup payı şirkete devrederek şirketten çıkmaktır. Ama dediğim gibi bu olanak çok sınırlıdır ve sadece birleşmelerde ve şirketler topluluğu tipi holdinglerde mümkündür.

Böyle olunca da çok fazla ekonomik bir faydası olmayan bir servete sahip olmuş olursunuz. Ekonomik getirisi, sıkıntısından fazla olmayan bir servet!

Tabii ki borsa şirketleri bunun dışında, onlardaki paylarını borsada her an satabilirsiniz. Bu konuya devam edeceğiz...