Prof. Dr. Erol Ulusoy

Prof. Dr. Erol Ulusoy

erolulusoy@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ruslar son dönemde Türkiye’ye doğrudan yatırımda atağa kalkmış olsalar da, Türkiye’nin Rus sermayesinden henüz olması gereken yatırımları almadığı gibi, Türklerin de Rusya’da beklenen yatırım atağını tam olarak gerçekleştirmediği çok net. Bunun sebeplerine bir göz atalım...

Rus ve Türk yatırımı karşılıklı nasıl artar

Rusya Federasyonu vatandaşları zaten önceden Türkiye’de çok sayıda taşınmaz satın almışlardı. Rusya - Ukrayna savaşı çıktığından beri uygulanan yaptırımların da etkisiyle Rusların Türkiye’de taşınmaz satın almaları zirve yaptı. Kârlı da çıktılar, mayıs ayında örneğin 100 bin dolar ödedikleri taşınmaz bugün yerine göre 200 bin dolar ediyor.

Haberin Devamı

2022 yılında kasım ayına kadar 14.042 adet anonim, 97.968 adet de limited şirket kurulmuş. Toplam sermayeleri, 96.577.295.102 TL. Gelen yabancı sermaye ise 9.315.786.021 TL olup, kurulan şirketlerin toplam sermayelerinin yaklaşık yüzde 10’una tekabül ediyor.

Bu tabloda Rusya Federasyonu kaynaklı şirket sayısı toplam 1008 olup getirdikleri toplam yabancı sermaye tutarı 399.906.075 TL’ye ulaşıyor. Kurulan şirket sayısı bakımından İran 1099 şirket ve toplam 590.381.000 TL sermaye ile birinci sırada geliyor.

Bu tablo bize iki hususu özellikle vurguluyor; kurulan yabancı sermayeli şirketler sıralamasında ilk iki sırayı alan ülkeler hem komşularımız, hem de uluslararası yaptırımlara tabi olan ülkeler. Komşu ülkelerin birbirleriyle ticaret yapması doğaldır. Lojistik ve ürünlerin teslimatı bakımından daha hızlı olup, lojistik maliyeti daha düşüktür. İşte bu sebeple de komşu ülkeler birbirlerine doğrudan yatırımı pek tercih etmezler.

Know-how önemli…

Rusya Federasyonu kaynaklı yabancı sermayede özellikle 2022 yılında büyük bir artış gözlemleniyor. 2021 yılında Rusya Federasyonu kaynaklı kurulan şirket sayısının sadece 27 ve getirilen toplam sermayenin 91.726.592 TL olduğu görülünce 2022 yılındaki atak daha belirgin fark ediliyor.

Fakat Rusya kaynaklı kurulan şirketlerin sanayi ve üretime yönelik olmadıkları, genellikle alım - satım ve ticaret ile iştigal etmek üzere kuruldukları da tespit edilebilir. Gerçi Türkiye’de kurulan şirketlerin en çok tercih ettikleri ilk 10 faaliyet konusu arasında sanayi ve üretim maalesef yer almıyor, inşaat, perakende satış gibi alanlar tercih ediliyor.

Haberin Devamı

Ancak Ruslar doğrudan yatırımda atağa kalkmış olsalar da, Türkiye’nin Rus sermayesinden henüz olması gereken yatırımları almadığı gibi, Türklerin de Rusya’da beklenen yatırım atağını tam olarak gerçekleştirmediği de çok net.

Nükleer santraller, doğal gaz, S-400 gibi alanlar, büyük yatırımlar olup, bunlar sermayenin tabana yayılması değildir ve genellikle de kamu kaynaklı sermayedir. Ancak bizim karşılıklı olarak ihtiyacımız olan her iki ülkenin de karşılıklı özel sektör doğrudan yatırımlarını artırmasıdır.

Hangi sektörler?

Karşılıklı doğrudan yatırımlarda hiç şüphesiz, Türkiye’den olan, Rusya’dan olanına göre açık ara öndedir. Bu da doğaldır, çünkü Rus özel sektörü henüz doğrudan yatırım yapacak yeterli know-how’a sahip değildir. Oysa Türk özel sektörü bir çok alanda dünya ile rekabet edebilir know-how’a sahiptir; otomobil yan sanayii, beyaz eşya, kimya, makina fabrikaları, mobilya, tekstil bunlardan ilk akla gelenler ki, Türk özel sektörü bu alanlarda çoktan Rusya pazarında doğrudan yatırıma sahip.

Haberin Devamı

Güvensizlik neden kaynaklanıyor?

Know-how eksikliğinden sonra doğrudan yatırımın önündeki bir başka engel, karşılıklı güvensizliktir. Klasik deyimiyle “kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz” misali, Rusya’daki Türk yatırımcılar, 2015 yılında Rus savaş uçağının düşmesinden sonra, uçağın düşürülmesiyle hiçbir ilgi ve bağlantılarının olmamasına rağmen işyerlerini ve depolarının Rus polisi tarafından basılmasını, mallarına el konulmasını, ticaret yapmalarının engellenmesini, ülkeye girişlerine izin verilmemesini, şirketlerini kapatmak zorunda kalmalarını unutmuyorlar.

Buna karşılık az sayıdaki Rus yatırımcı da kurdukları veya hiçbir tecrübeleri ve deneyimleri olmadan ortak oldukları Türk şirketlerinde gördükleri muameleyi ve oluşan zararlarını unutmuyorlar. Yakın zamanda da Türk bankalarının önce MİR sistemine girmelerini, sonra da ABD’den gelen baskı üzerine sistemden çıkmaları en büyük güvensizlik kaynağı.

Kur endişesi

Rus doğrudan yatırımcısının döviz kurlarındaki dengesizliği de gerekçe gösterdikleri söyleniyor. Ancak ben buna pek ihtimal vermiyorum. Çünkü zaten Ruslar, istikrarı olmayan, sürekli değişken Rus Rublesi ile hayatlarını devam ettirirken, Türkiye’de döviz kurlarının istikrarlı olacağı ortamı bekleyecekleri söylemi biraz ikna edici değil. Ticaret yapan ve yatırım amaçlayan herkes döviz kurlarının sabit olmayacağını ve ülkeden geri çıkacağı zaman getirdiği döviz tutarını aynı kurdan geri götüremeyeceğini bilir ve bunun için garanti aramaz.

 Hukuki engeller var mı?

Rusya’dan gelecek doğrudan yatırımın önünde bazı hukuki engellerin de bulunduğu ifade etmeliyim. Bunlar arasında öncelikle ödemeler ve para transferi gelmekte. İkametgâhı olmayan Ruslara Türk bankaları hesap açmakta rahat davranmıyorlar. Yaptırıma dahil olmayan malların ithalat ve ihracat bedellerinin transferinde de o kadar kolay müsaade edilmiyor. Bu durum elbette kendi çözümünü doğuruyor ama bulunan çözümün satış maliyetine ek yük getirip satış fiyatını artırdığı da bir gerçek.

ABD ve AB’nin yaptırımlar listesi de birbirinden farklı. Bu da bize gösteriyor ki, herkes kendi menfaatine göre bir yaptırım listesi oluşturmuş. Bir bakıyorsunuz, AB’nin yaptırım listesindeki bir ürün kolaylıkla ABD’li şirketler tarafından Ruslara satılıyor. Göz önünde olmayan bir çok sektörde ABD’liler Ruslarla iş yapmaya devam ediyorlar. Aşık Dertli’den uyarlarsak; “yaptırım bunun neresinde!”

Her ne kadar karşılıklı ufak tefek dolandırıcılığa varan ticari ilişkilerden ağızları yanan yatırımcılar olsa da, iş hayatı ve ticaret mentalitesi olarak Ruslar, Avrupalılardan ziyade Türklerle daha iyi anlaşabilir ve anlaşıyorlar.

Mentalite benziyor

İş ve ticaret mentalitesi Avrupalılara göre daha çok birbirine yakındır. Ancak güven ve hukuksal güvenlik önemli. Türkiye’de polis hiçbir zaman bir Rus sermayeli şirketin deposunu basmaz ve mallarına el koymaz. Aynı şeyi, Moskova’da İvan ve Ludmila’ya güzel görünsünler ve sağlıklı giyinsinler diye kaliteli tekstil ürünü satan Türk yatırımcısı da, hiç ilgisi ve bilgisi olmayan bir Rus savaş uçağının düşürülmesinden sorumlu tutulmayacağını, Rus polisinin bu sebeple mallarına el koymayacağını ve işyerini kapatmayacağını bilmek istiyor. Tabii ki Türk bankalarının MİR sistemine dahil olduğunu düşünerek yatırım yapan Rus sermayesi de sistemimize nasıl tekrar güven duyacağını sorguluyor.

 Karşılıksız çeke hapis tartışması

Karşılıksız çeke hapis cezasını insan haklarına, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı bulmamı, ‘çekler ödenmesin’ diye algılayan okuyucularım var... Ayrıca, dolandırıcılık amacıyla çek verenler ile, çekini istemesine rağmen kendisinden, alacaklılarından veya genel ekonomik durumdan dolayı ödeyemeyenleri birbirinden ayırt edemiyoruz diye, her çeki karşılıksız çıkanın hapse atılması tehdidinin, ödemeleri kolaylaştırdığı yanılgısı da mevcut. Ödeyecek gücü yoksa, ne yapalım? Sadece çek vereni hapse atalım, diğerlerini serbest bırakalım! Protesto edilen senet, takibe düşen kredi borçlularının sayısını dikkate aldığımızda, ülkenin yarısını borcunu ödemedi diye hapse tıkmamız gerekir...