Bankalar belirli bir geri ödeme planına göre kullandırdığı kredi erken kapatılırsa, faiz geliri kaybı olacağından komisyon tahsil eder. Bu komisyon nasıl hesaplanır, bakalım...
İşler iyi gider ya da başka bir bankadan daha düşük faizle kredi kullanılarak eski bankadan alınan kredi vadesi gelmeden kapatılır. 2008 yılında bir bankadan 48 ay vadeli 250 bin dolar kredi çeken bir şirketin başına da böyle bir durum gelir. 19 ay boyunca kredi taksitlerini düzenli ödedikten sonra, kredinin kalan kısmını bir defada toptan ödeyip borcunu kapatır. Banka yüzde 5 oranında erken ödeme komisyonu olarak 8.626,34 dolar tahsil eder. Şirket buna itiraz edip dava açar.
Bankaların ister ticari olsun, ister bireysel kredi olsun, belirli bir geri ödeme planına göre kullandırdıkları kredinin plana aykırı bir şekilde erken kapatılması halinde, elde etmeyi umdukları faiz geliri kaybına karşılık belirli bir oranda erken kapama komisyonu tahsil etme hakları vardır. Ama kredi erken ödeme komisyonunun ne kadar olacağı hep tartışma konusudur.
Komisyon hakkı var
Yargıtay’a göre, banka taraflar arasındaki kredi sözleşmesinde erken ödeme komisyon oranı açıkça belirtmişlerse, bu oran üzerinden komisyon ödenmesi gerekir.
Kredi sözleşmesinde erken kapama komisyon oranı her zaman doldurulmaz, hatta çoğu zaman boş bırakılır. Böyle bir durumda emsal diğer bankalardan bu tür kredilerin erken kapatılması halinde alınan komisyon ücretinin oranlarının ortalaması uygulanır.
5 büyük banka...
Daha somut olması açısından, Türkiye’nin en büyük beş bankalarından birinden kullanılan kredi erken ödenmişse, bu bankaların uyguladıkları kredi erken kapama komisyon oranı üzerinden ödeme yapılması gerekir, fazla değil.
Ancak Yargıtay’ın bu kararı da her zaman isabetli midir? Kanaatimce değil. Çünkü Yargıtay bu kararında, emsal b ankaların uygulayacakları sadece erken kapama komisyon ücretlerinin ortalamasını esas almaktadır.
Oysa kredi borcuna ödenen faiz oranları, kredi borcunun ödenmiş olan ve erken ödenip kapanan miktarı gibi unsurlar da emsal bankalar yönünden değerlendirmeden tespit edilecek erken kapama oranı daha adil olmayacaktır.
Bankalara teminat senedi verirken dikkat!
Bankalar kredi kullandırırken, kredinin geri ödenmesini teminen teminat isterler. Kefalet olabilir, ipotek olabilir, rehin olabilir. En yaygın kredi teminatlarından biri de senet verilmesidir.
Bankaya verilen teminat senetleri genellikle boş olur ve arkasına da “Teminat içindir”, “Bedeli teminattır” gibi açıklamalar yazılır. Bu sizi kurtarır mı? Yargıtay’a göre hayır!
Teminat senetlerinin özelliği, teminatı olduğu kredi borcunun tahsili için takibe geçilmeden icraya konulmamasıdır. Senet, vadesinde ödenmezse, doğrudan icraya takibe konabilir. Çünkü Yargıtay neyin teminatı olduğu yazılı olmayan, sadece arkasına “Bedeli teminattır” yazılı olan senedi, kredi sözleşmesinde teminat senedinden söz edilmiyorsa, teminat senedi olarak kabul etmiyor. Yargıtay’a göre “Bedeli teminattır” açıklaması, bononun neyin teminatı olduğunu açıkça belirtmediğinden, teminat senedi olduğu kabul edilmez.
Dolayısıyla, siz siz olun, bankaya ister boş ister doldurulmuş teminat senedi verirseniz, senedin arkasına hangi kredi borcu için verildiğini yazın. El yazısı ile kredi sözleşmesine verdiğiniz teminat senedinin meblağı ve vadesini eklemeyi de deneyebilirsiniz. Bunlar sizi iki yönden hukuken korur; birincisi, senedin neyin teminatı olduğu netleşir, ikincisi; senedin hangi kredinin teminatı olduğu belirtildiğinden, sonraki kredilerin teminatı olarak tutulamaz.
Düğünlerde takılan takılar kime ait?
Zaman zaman olur, evlilik boşanmayla sona erer, geriye düğünde takılan altın ve diğer ziynet eşyalarının paylaşımı sorunu kalır. Düğünlerde gelenek, tanıdıklar ve akrabalar takılarını kendi akrabaları olan tarafa takarlar. Sorun şimdi boşanmada bu takıların paylaşımındadır.
Yargıtay’a göre kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın, kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır. Bu bağlamda düğünde hem geline, hem de damada takılan takıların, geline ait olacağı kabul edilmiştir.
Ama Yargıtay’ın bu kararı her zaman doğru ve hakkaniyete uygun olur mu? Örneğin, üzerinde gelinin ismi yazılı olan bir altın künye damada takılmışsa, bu altın künye damada bağışlanmış kabul edilmelidir. Bunun gibi, bir kravat iğnesi, “şövalye yüzük” takılmışsa, bunlar damada hitap eden takılardır. Aksini nasıl iddia edeceğiz?