Torba Yasa ile, Kovid-19’un mücbir sebep kabul edilerek işyeri kira bedellerinin ödenmemesinin tahliye sebebi olmayacağı düzenlenmişti. Bu hüküm birçok işadamını rahatlattı. İşyerleri tahliye olmadı ama ödeyemedikleri çekler için hapis cezası alma tehdidi altına girdiler. İş dünyasında, çeklerini ödeyemeyenleri de hapis cezasından kurtaracak bir yasal düzenleme yapılması yönünde beklentiler artıyor.
Karşılıksız çek konusunda işadamlarının sıkıntıları giderek artıyor. İşadamlarına adli para cezası verildiğine ilişkin haberler gündemi meşgul ediyor. İşadamının adli para cezasını ödeyememesi halinde ise adli para cezası, hapis cezasına çevriliyor.
Asıl mağdur olan taraf, aldığı çeki karşılıksız çıkan alacaklıdır. Yazdığı çek karşılıksız çıkan keşideci hapse atıldığında, asıl mağduriyet ters çevriliyor, bu sefer hapse giren keşideci, karşılıksız çekin asıl mağduru oluyor. Üstelik bu durum, çeki karşılıksız çıkan alacaklının mağduriyetini de gidermiyor.
Çek Kanunu karşılıksız çek için doğrudan hapis cezası öngörmüyor, adli para cezası veriyor. Adli para cezası ödenmezse, bu hapis cezasına çevriliyor. Görünüşte kişi adli para cezasını ödemediği için hapis cezası alıyor ama karşılıksız çıkan çekten dolayı borçlarını ödediğinde ortada ne hapis cezası ne de para cezası kalıyor. Para cezasını ödemese de olur.
Bu da gösteriyor ki, Anayasa Mahkemesi’nin hatalı hukuki yorumuna rağmen hapis cezası ile karşılıksız çek arasında aslında doğrudan bir bağlantı var.
Sonuçta karşılıksız çeke verilen adli para cezasının hapis cezasına çevrilmesinin dolaylı olarak, bir özel hukuk sözleşmesinden doğan borcun ödenememesi sebebiyle hapis cezası verilmesini yasaklayan Anayasa md 38/8 ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 4 No:lu Protokol md 1 kurallarına aykırılığı ortada.
Meclis açıldığından, yeni yasama dönemi başladığından beri karşılıksız çeke hapis cezası yeniden gündemde. Hapis cezalarının infazlarının durdurulup, hapiste olan mahkumların en azından bir yıl süreyle tahliye olmaları da sorunu tam çözmüş değil. Şanssızlık, Kovid-19 pandemisi nedeniyle iş yapmanın güçleştiği, işyerlerinin zorunlu olarak kapalı kaldığı bir dönemde tahliye olmaları.
İşyerleri kiralık olan esnaf ve işadamlarına büyük bir rahatlatılma getirilmiş ve 7226 sayılı Torba Yasanın Geçici 2. Maddesi ile, Kovid-19 pandemisi mücbir sebep olarak kabul edilerek 01.03.2020 tarihi ile 30.06.2020 tarihleri arasında işyeri kira bedellerinin ödenmemesi halinin kira sözleşmesinin feshi veya tahliye sebebi olmayacağı düzenlenmişti.
Bu hüküm bir çok işadamı ve esnafı rahatlattı. Pandemi sebebiyle kapalı tuttukları işyerlerini sırf kiralarını ödeyemediler diye tahliye etmek zorunda kalmadılar. Ama başka bir sorunla baş başa kaldılar; kiralarını ödeyemedikleri için işyerlerini tahliye etmekten kurtuldular ama ödeyemedikleri çekler için hapis cezası alma tehdidi altına girdiler. Şimdi diyorlar ki, kiralarını ödeyemeyen pandemi mağdurlarını tahliyeden kurtaran Meclisimiz, çeklerini ödeyemeyen pandemi mağdurlarını da hapis cezasından kurtaramaz mı?
Cezaevleri dolmasın
Geçen hafta Bakırköy Adliyesi’nde bir duruşmam vardı. Duruşma listelerini inceledim. İcra Ceza Mahkemeleri duruşma listesindeki 40’a yakın davanın konusu karşılıksız çek. Halen devam eden pandemi sürecinin karşılıksız çeklerde bir patlama yarattığı görülüyor. Hiç kimse kestiği çek borcunun üstüne yatmamalı. Ama borcunu ödeyemiyor diye hapse de girmemeli.
Borç ödememenin hapis ile cezalandırıldığı hukuki düzenlemeler çok gerilerde kaldı. Bizde de zaten, aynı kişiye aynı türden satıştan dolayı üç borçludan birisi çek verse, birisi senet, diğeri de hiçbir şey vermese, üçü de borcunu ödeyemese, sadece çek veren hapse girecek. Diğer borçlular çalışıp borçlarını ödeme gayretine girecekler, ama hapisteki çek veren için bu mümkün olmayacak.
Görünen o ki, infaz yasası ile boşalan cezaevleri, çekleri karşılıksız çıkanlarla yeniden dolacak. Ve bu da hiç bir şeyin çözümü olmayacak, bilakis çözümsüzlüğe neden olacak.
Karşılıksız çek mağduru okuyucumun mektubu
Karşılıksız çek ile ilgili okuyucularımdan çok mektup alıyorum. Bunlardan birisi de M.U. isimli okuyucumdan. Zamanında tedarik zincirinde pazar lideri ile çalışan ve holdinglere iş yapan bir firma sahibiymiş.
Anlattığı olay aslında bir iş adamının çekini elinde olmayan bir sebeple ödeyememesi durumunda, bunun nasıl bir zincirleme reaksiyon gösterdiğini de ortaya koyuyor. M.U'nun yazısını kısaltarak ve hoşgörüsüyle bazı düzeltmeler yaparak alıntı yaptım:
“Değerli Hocam merhabalar. Sizler ile bir durum paylaşmak isterim. Şahsım, 23 milyon TL çek ödemiş firma sahibiyim. 2018 yılı mayıs ayı ile başlayan kur artışının en büyük mağdurlarıyız. 2018 yılı ağustos ayında mücbir sebep yasası çıkmasına rağmen çek ödemeye devam ettik. Ülkemiz o dönem Afrin, İdlib, içerde ve dışardaki hain savaşlarla mücadele etti. 15 Temmuz hain darbe girişimini de yaşadık, bunu da atlatacağız dedik çok şükür. Doğal olarak kurdaki reel olmayan artış sektörde, büyük yatırımcılarda paniğe sebebiyet verdi, mevcut yatırımlar ile beraber planlar da ötelendi. Tam her şey düzeldi derken dünyanın başına Kovid salgını geldi.
Değerli Hocam, bizler güçlü bir milletiz fakat adalet sistemimizde çok büyük problem var. 23 milyon TL çek ödeyen, binlerce insan çalıştıran şahsım, ödenmeyen bir çekten dolayı sanık olarak yargılanıyorum. Yetmediği gibi 27.000 TL tutarında bir çeki ödeyemediğim için yurt dışına çıkış yasağım var. Ne acıdır ki vatanını, bayrağını, milletini seven binlerce kişiye istihdam yaratan, ödüller alan ben ve benim gibiler kendimizi değersiz hissediyoruz.
Sizlerden ricam; binlerce mağdur olan iş adamıyız, ama dolandırıcı ile aynı hukuki platformda yargılanıp değersizleştiriliyoruz.
Naçizane çözüm çok basit; 2018 yılı öncesinde ticari hayatında, çeki yazılıp yazılmadığını kontrol etmek. Çek yazılan firma sahibinin bundan önceki şahsi ve şirket ödeme düzenin kontrolü.
Dünyanın ve ülkemin içinde bulunduğu bu ekonomik zor süreçten kurtulmak adına hapis cezasının kaldırılması, tarafların anlaşma sağlayarak ödeme vadesinin uzatılması, para kazanmasına engel olan dünyada eşi benzeri olmayan yurt dışı yasaklarının kaldırılması, iş adamların ‘sicillerinde adli sicil kaydı vardır’ ibaresinin kaldırılması bu ülkenin geleceği için olmaz ise olmazdır. Saygı ve güvenle...”
Böyle diyor M.U.
Ben, çabası ve önerilerinin memleketin hayrına olduğuna inanıyorum.
Trafik sigortasında gerçek zarardan sorumluluk geldi
Bakırköy 1. Asliye Ticaret ile Çorum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ve Antalya BAM 4. ve Ankara BAM 26. HD’lerinin başvurusu üzerine, Anayasa Mahkemesi 17 Temmuz 2020 tarih ve 2020/40 sayılı Karar’ı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ıncı maddesinde kısmi iptal kararı verdi. Böylece, araç sürücüsü TBK haksız fiil hükümlerine göre gerçek zarardan sorumlu iken, sigorta şirketinin sigorta genel şartlarına göre daha az miktarla sorumlu olmasının önüne geçilmiş oldu. Artık trafik kazalarında zarar görenler, gerçek zararlarının tamamını sigorta şirketinden tazmin edebilecekler.