Özel hukuk sözleşmesinden doğan borcun ödenememesi sebebiyle hapis cezası verilmesini yasaklayan Anayasa md 38/8 ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Ek 4 No’lu Protokol md 1 kurallarına aykırılığı tartışmasız olan karşılıksız çeke hapis cezası kaldırılmalı. Çekini ödeyemeyen ve ileride ödeyememe riski bulunan esnaflara umut olunmalı.
Karşılıksız çeke hapis cezasının tekrar getirilmesi neyi değiştirdi? Çeklerin hepsi gününde ödenmeye mi başladı? Bankaların karşılıksız çek işlemleri mi azaldı? Karşılıksız çek için açılan ceza davalarının sayısında azalma mı oldu?
Bu sorular uzayıp gider.
Yanıtları ise aynı yönde, çekin ibraz süresinde ödenmemesinde hapis cezasının çok az sayıda olumlu etkisi oldu.
Olumsuz etkisi çok daha fazla. Çeki karşılıksız çıktığı için hapis cezası alan veya halen hapis tehdidine maruz kalan yüzbinlerce esnaf var.
Ekonomimizde ticari ödemelerde maalesef çeki kullanan çok sayıda esnaf ve tacir var. Ticari ilişkilerde çek, hapis cezası tehdidi nedeniyle tercih ediliyor. Bankadan çek alamayanlar ise ticarette senet ile ödeme yöntemini kullanıyor.
Tüketicilere gelince, onlar çek alamadıkları için ya kredi kartına taksit yapıyorlar ya da taksitleri senetlere bağlıyorlar.
Ne tüketiciler, ne de ödeme için senet düzenleyenler, bir şekilde ödeme gücünü yitirdiklerinde hapis tehdidiyle karşılaşmıyorlar. Senedini, kredi kartını ödeyemeyene, hatta bilerek ödemeyene dahi hapis cezası yok. Ama çekini ödeyemeyen yandı, hapis cezası alması kaçınılmaz.
Borcunu ödeyemeyenler sadece çek düzenleyenler değil! Bırakın ticari borçları, yüzbinlerce kişi devlete olan vergi borcunu, SGK prim borçları gibi kamu borçlarını ödeyemiyor. Ama hapis cezası almıyorlar. Hatta sık sık aflar çıkıyor, yeniden yapılandırmalar getiriliyor. Onlar çok rahatlar.
İcra dairelerinde yüzbinlerce alacak takip dosyaları var. Bunlardan sadece çeke dayalı takiplerin borçluları için icra ceza mahkemelerinde ceza davası yürütülüyor.
İşte borçlular arasında nedeni bilinmeyen böyle bir ayrımcılık var.
Çek borçluları ile diğer kamu veya özel borçlular arasındaki bu ayrımcılık beni hem vicdanen rahatsız ediyor, hem de hukuken ne Anayasa’ya, ne de insan haklarına uygun düşüyor.
O halde ne yapmalı?
Hukukçu vekiller
Yeni Meclis kanaatimce bir an evvel bu konuyu ele alıp, karşılıksız çeke hapis cezasını kaldırmalı ve çek ile ödemeleri yeniden düzenlemeli.
Yeni Meclis’te milletvekillerinin meslek guruplarına göre dağılımında avukatlar, hukukçular çoğunlukta. Hukukçu milletvekillerinin Anayasa ve insan haklarına aykırı bu düzenlemeye bir an evvel el atmalarını beklemek, haklı bir beklentidir.
Yeni Meclis, özel hukuk sözleşmesinden doğan borcun ödenememesi sebebiyle hapis cezası verilmesini yasaklayan Anayasa md 38/8 ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 4 No’lu Protokol md 1 kurallarına aykırı olduğu tartışmasız olan karşılıksız çeke hapis cezasını kaldırarak, çekini ödeyemeyen ve ileride ödeyememe riski bulunan esnaflara umut olmalı, hapis tehdidi olmadan işlerine güçlerine bakmalı. Anayasa’ya aykırı bu düzenlemeyi hukuk sistemimizden bertaraf etme onuru yeni Meclis’e ait olmalı.
Unutmamalıyız, ticareti kurtaran ve kurtaracak olan karşılıksız çeke verilen hapis cezası değildir.
Yüzbinlerce esnaf, “Acaba kendi alacaklarımı alamayıp da verdiğim çekler karşılıksız çıkar da hapis cezası alır mıyım, çoluğum çocuğum cezaevi yolu gözlemek zorunda kalır mı” diye sormamalı.
Çekini ödeyemeyen esnaf kendisini suçlu gibi görmemeli. Onu azılı suçlularla bir tutup, cezaevlerine koymamalıyız. Namusuyla, dürüstçe ticaret yaparken, kendi elinde olmayan sebeplerle borcunu ödeyemez duruma düşen esnafı, toplum nezdinde “hapis cezası almış hükümlü” olarak itibarını düşürüp, ailesini, çoluk çocuğunu mahcup mahcup dolaşmaya mecbur etmemeliyiz.
Nasıl senedini, kredi borcunu, vergi borcunu ödeyemeyen esnaf, konkordato ilan eden, iflas kararı alan tacir sadece borçluysa, suçlu değilse, çekini ödeyemeyen esnaf da suçlu değil, sadece borçludur. Üstelik, çekin hangi sebeple ödemediği dahi sorgulanmıyor. Konkordato ilan edenden alacağını alsaydı, belki çeki karşılıksız çıkmayacaktı. O suçlu, konkordato ilan edip borçlarını ödemeyi erteleyen ya da iflas edip bir kuruş dahi borç ödeyemeyen değil!
İstihdamı da artırır
Çeki karşılıksız çıktığı için cezaevine giden esnafın işyeri kapanıyor. Ailesi ile ilgilenecek kimse kalmıyor.
Sonuçta sosyal güvenlik sisteminin, Maliye’nin de kayıpları oluyor. Ceza evindeki esnaf ne kendisi için, ne de çalışanları için sigorta primi ödeyemez artık. Satış yapamayacağı için, Maliye KDV tahsilatı yapamaz.
Bütün bunlar ne uğruna? Esnaf çekini ödeyemedi diye. Çek yazmak yerine senet verseydi, hapse girmeyecekti.
Oysa bütün diğer borçlarda olduğu gibi karşılıksız çek borcunda da hapis cezası kaldırılsa, esnaf işine devam edecek, ödeyemediği borcunu ödemek için çaba sarf edecek, ödememe krizini aşmak için uğraşacaktır. İşyerini kapatmayacak, elemanlarını istihdam etmeye devam edecektir. Bu da açıkça gösteriyor ki, karşılıksız çek nedeniyle hapsa giden her esnaf, iş yerini de kapatmak zorunda.
Karşılıksız çeke hapis cezası verilmesinin sonuçlarından birisi de, çalışanların işten çıkarılması, iş yerinin kapatılmasıdır. Çünkü Anayasa ve insan haklarına aykırı bir hapsi cezasının sonucu böyledir. Bu da elbette arzu edilen bir durum değildir.
Çek bu! Uğrunda hapis yatılacak kutsal bir evrak değil ki!
Karşılıksız çeke hapis cezası öngörülmesi, çeke olan güveni sağlamıyor, sadece arada banka olduğu için güvenli sanılıyor. Biz yanlış yerde “güven tesis” etmeye çalışıyoruz. Esas olan çeke değil, onu düzenleyene olan güvendir. Çeke olan güveni Anayasa ve insan haklarına aykırı hapis cezası ile güçlendirmek isterken, daha ağır sosyal ve ekonomik sonuçlar doğuyor.
Karşılıksız çıkacağı belli olan çekleri bilerek ve kötüniyetli keşide eden, “dolandırıcı zihniyetle” piyasada güveni zedeleyen kişileri ayırt edemiyorsam, çeki karşılıksız çıkan herkesi hapse atalım, mantığı ile sonuç alınmıyor.
Kısaca, yeni Meclis’ten çözüm bekleyen en önemli ekonomik düzenlemelerden birisi de, ekonomik koşulların kurbanı olmuş dürüst ve güvenilir esnaflar için karşılıksız çeke hapis cezasının kaldırılması. Bunu yaparken bir geçiş süreci de öngörülmeli ve dolandırıcı zihniyetle ve kötü niyetli olarak çeklerini ödemeyeceklerini bile bile çek verenlere de daha ağır hapis cezaları getirilmeli.