Bankadan kredi kullanırken yaptırılan hayat sigortası çok önemli. Kredi kullanırken hayat sigortası yaptıran kişi bir süre sonra vefat ederse kredi borcunu sigorta ödüyor. Ama sigortaya doğru bilgi vermek şart. Aksi halde borç mirasçılara kalıyor, primler yanıyor.
Bir bankadan kredi kullanıldığında, krediyi kullanan kişiye hayat sigortası yaptırılması da istenir. Hayat sigortası kredinin maliyetini artırsa da bir ölüm halinde, geride kalanlara yüklü bir kredi borcu bırakılmasının önüne geçilmiş olur.
Hayat sigortasında, krediyi kullanan, kredi borcunu ödemeden ölürse, kredi borcunun kalanını sigorta şirketi öder ve böylece geride kalanlar, murislerinin ölüm haberi ile üzülmüş iken, bir de kredi borcu haberi ile yıkılmamış olurlar. Ama bazen öyle olaylar olur ki, hayat sigortası da bir işe yaramaz, kredi borcu hayatta kalan mirasçılarca ödenmek zorunda kalınır.
Ne yapılmalı ki, krediyi kullanan, geride kalanlara ağır bir kredi borcunu miras olarak bırakmasın. Hayat sigortasında sigorta şirketleri ne zaman ölüme rağmen sigorta ödemeyi reddeder.
İyi örnek
Buna iyi bir örnek, gerçekten yaşanmış şu iki hukuki olaydır:
Birincisinde, bir vatandaşımız 2006’da bankadan kredi kullanır. Banka ile olan anlaşması gereği yıllık olarak yenilenmek üzere hayat sigortası yaptırır. Kredi borcunu ödeyemeden 2007 yılında kanserden vefat eder. Banka mirasçılardan, ölen kredi borçlusunun kredi borcunu ödemelerini ister. Mirasçılar da bunun üzerine, daha önceden hayat sigortası yapmış olan sigorta şirketine başvurarak, kredi borcunun ödenmeyen kısmının bankaya ödenmesini talep eder. Sigorta şirketi bunu reddeder. Gerekçesi, sigortalının kanser tanısı ile hastaneye yattığını ve kısa bir süre sonra vefat ettiğini, poliçenin düzenlenmesi sırasında sigortalının var olan kanser rahatsızlığını bildirmemesi nedeniyle sigorta tazminatından sorumlu olmayacağı yönündedir. Uyuşmazlık mahkemeye intikal eder. Bir dizi yargılamadan sonra mahkeme, sigorta şirketinin temerrüt faizi ile birlikte 163.291 TL ödemesine karar verir
İkinci hukuki olayımız da aynı, fakat hayat sigortası yaptırdıktan sonra ölen kredi borçlusunun ölüm sebebi farklıdır. Burada ise ölüm sebebi kanser değil, sigorta şirketinin iddiasına göre sigortalının uzun süredir kalp damar hastalığı sebebiyle tedavi görmesi ve ölümün, sigortalının sakladığı, bilgi vermediği kalp rahatsızlığından kaynaklanmasıdır. Mahkeme de burada mirasçıların talebini haksız ve gerçeğe aykırı beyanda bulunulduğu gerekçesi ile sigorta şirketini haklı bulur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, her iki mahkemenin kararını da ortak gerekçelerle bozar.
Hastalığı gizlemek
Çünkü, sigortalının doğru bilgi verme yükümlülüğüne uygun hareket etmesi, sigorta poliçesinin düzenlenmesi sırasında kanser hastası olup olmadığı, bu hastalığı kasten gizleyip gizlemediği, dolayısı ile doğru bilgi verme yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığının araştırılması gerekir. Sigorta şirketi sormasa bile sigorta yaptıracak olan birisi kendisinin bildiği ve sigorta şirketinin sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigorta şirketinin sormaması ya da herhangi bir form doldurtmaması sonucu değiştirmez.
Elbette bir insan kendisinin kanser veya ölümcül başka bir hastalığı bulunduğunu bilmeyebilir. Bu durumda sigorta şirketi sigorta tazminatı ödemek zorundadır. Ama bildiği bir hastalığı bulunmasına rağmen bunu sigorta şirketinden saklarsa, işte o zaman ödediği sigorta pirimleri de boşa gider, mirasçıları da kalan kredi borcundan sorumlu olur.
Ancak hemen belirteyim ki, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin yukarıdakine ters bir kararı vardır:
Buradaki olayda da konut kredisi çeken bir vatandaş, hayat sigortası da yaptırır ve krediyi ödeyemeden kanser hastalığından ölür. Sigorta şirketi yine prim ödemeyi reddeder ve savunma olarak, sigortalının kanser hastası olduğunu bildiğini ve hayat sigortası yapılırken bunu sakladığını gösterir. Nihayetinde Yargıtay 17. Hukuk Dairesi kararında, sigorta şirketinin sigortalıya hastalığı hakkında herhangi bir soru sormadığını, bilgi istemediğini belirterek sigorta şirketini haksız bulur. Yani bu kararda tam tersine, sigorta şirketi eğer yazılı veya sözlü sorarsa ancak sigortalı bir hastalığı bulunup bulunmadığını beyan edecek, sormazsa beyan etmeyecektir. Sigorta şirketi basiretli bir işadamı gibi davranıp sormazsa, hayat sigortası yapılırken sigortalının da mevcut ölümcül hastalıklarını bildirmemesi, hayat sigortasını geçersiz hale getirmez. Bana sorarsanız, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin bu kararı adil olmayan ve kötüye kullanılacak sonuçlara neden olacak bir karardır.
Boş çek yaprakları kaybolursa...
Hayatta her şey çalınabilir. Milyonlarca dolar tutarında Bitcoin’ler bile çalınırken, çek yapraklarının çalınması da bizi hiç şaşırtmaz. 1 milyon TL nakit paranın çalınması o kadar kolay değildir, ama 1 milyon TL bedelli bir çekin çalınması çok basit olabilir. Doldurulmuş ve piyasaya sürülmüş bir çek yaprağı çalınırsa, yapılacak şey bellidir, mahkemeye başvurup çekin iptalini dava etmek.
Ama bazen hırsızlar, boş çek yapraklarını da çalabilir ya da kayıp edilebilir. Bazen de yıllar öncesinden alınan ve kullanılmamış çek yaprakları bütün aramalara rağmen bulunmaz, kaybedildiği varsayılır.
Yanlış dava açmayın
Boş çek yaprakları kaybolmuş veya çalınmışsa ne yapılabilir? Maalesef bazen kaybolan veya çalınan boş çek yapraklarının iptali için ticaret mahkemelerinde davalar açılmaktadır. Yanlış açılan her dava hem davacı için bir mali ve psikolojik külfet, hem de mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmesi anlamına gelir.
Kaybolan veya çalınan bir çekin mahkemece iptalini dava edebilmek için, o çekin hukuken bir kambiyo senedi niteliği taşımaması gerekir. Her kambiyo senedinin zorunlu unsurları vardır. ‘Çek’in de zorunlu unsurları, çek üzerinde yoksa, örneğin çeki düzenleyen keşidecinin imzası yoksa, ortada hukuken bir çek olmadığından, iptali de dava edilemez.
Dolayısıyla boş çek yaprakları, hukuken kambiyo senedi, çek niteliği bulunmadığından mahkemeye başvurup iptali talep edilemez. Ortada bir çek yok ki iptal edilsin.
O zaman, boş çek yapraklarının iptalini dava edemiyorsak ne yapmalıyız, kendimizi nasıl koruma altına alabiliriz?
Burada en doğru ve pratik yol, önce resmi makamlarca kaybolma veya çalınmaya ilişkin tutanak tutturup, bankaya çalınan veya kaybedilen boş çek yapraklarının seri numaralarını noter aracılığıyla bildirmek, ihbar etmektir. Bu ihbarda, seri numaraları bildirilen çek yapraklarının kaybedildiği veya çalındığı belirtildikten sonra, bunların çek hesabı sahibi tarafından keşide edilip imzalanmayacağı açık olduğundan, ödeme için bankaya doldurulmuş ve imzalanmış bir şekilde ibraz edilirse, bankanın ödeme yapmadan önce daha dikkatli imza kontrolü yapması ve çek hesap sahibi ile irtibata geçmesi istenmelidir. Buna uymayan banka, boş olarak çalındığı, kaybolduğu bildirilen çek yaprağındaki imzayı kontrol etmeden ve hesap sahibi ile irtibata geçmeden ödeme yaparsa, bence ödediği çek tutarından kendisi sorumlu olur.
İlk söz son söz olsun
Doğru bilgi verme yükümlülüğü herkesin her durumda tabi olduğu bir yükümlülüktür!