Sigorta tahkim sistemi, sigorta sözleşmelerinden doğan tazminat taleplerini genel mahkemelerdeki davalara göre yaklaşık 1 yıl gibi oldukça kısa bir sürede çözüme bağlıyor. Bu model ekonomi alanındaki diğer uyuşmazlıkların çözümü için de örnek olabilir...
Ticari davaların çözümünün uzun sürmesinin ekonomiye büyük zararı oluyor. Alacaklı alacağını geç aldığı için sermayesinin bir parçası olan bu parayı ticarette kullanamıyor. Ticari bağlantıları, ilişkileri, yapacağı yatırımlar dahi olumsuz etkilenebiliyor.
Bu durum elbette sadece ticari alacaklar için değil, ticari olmayan diğer alacaklar için de geçerli. Bir tazminat alacaksa, yıllar süren yargılama süreci sonunda alacağı tazminat ‘pul’a dönüşüyor, mağdurun gerçek zararını tazmin etmekten çok uzak bir etkisi oluyor.
Maalesef davalar gerçekten çok uzun sürüyor. Örneğin 16 yıl süren bir alacak davası var Hukuk Genel Kurulu’nda karara bağlanan... Burada her ne kadar alacaklı 16 yıl önce 450.000,00 olan alacağını faizi ile birlikte almış olsa da, faizi ile birlikte toplam aldığı paranın ‘pul’a dönüşmediğini, görünüşe göre mal varlığındaki 450.000,00 TL tutarındaki azalma rakamsal olarak giderilmiş olsa da, gerçek ve fiili azalma tazmin edilmiş sayılabilir mi! Bana göre elbette hayır!
Bu arada küçük bir adli istatistiki de vermekte fayda var: Hukuk mahkemelerinde 2022 yılında bir önceki yıla göre en fazla artışı sırasıyla vesayet, itirazın iptali ve tazminat davası türlerinde olmuş. Alacak davasında ise bir önceki yıla göre yüzde 15 azalma tespit edilmiş. Bu da şu demek... Ya alacak uyuşmazlıkları alternatif yollarla çözülüyor, ya da borçlular yüzde 15 oranında daha az ödememezlik yapıyorlar. Borç doğuran işlerin azaldığı ihtimali de yok değil tabii ki.
Yargılama hızlanmalı
Yargıtay’ın davalar ne kadar uzun sürerse sürsün, enflasyon yasal faiz oranının ne kadar üzerinde olursa olsun, bu yüzden uğranılan somut bir zarar kanıtlanamazsa, teknik adıyla “munzam zarar” ya da “aşkın zarar” kanıtlanamazsa, alacaklının başka bir tazminat alamayacağına dair görüşü de, borçluları sevindiren, alacaklıları üzen bir sonuç doğurduğundan, davaların kısa sürmesinin ekonomiye katkısı çok çok büyük olacaktır.
Kısaca her şey borçlu lehine; Yargıtay’ın yorumu ve davaların uzun sürmesi alacaklının malvarlığında fiilen ve gerçekten bir azalmaya neden oluyor ve enflasyonun faiz oranından daha yüksek olduğunu kanıtlamak, alacaklının munzam zararının ispatı sayılmıyor.
Bu durumda ne yapmalı; yargılamayı hızlandırmalı, davaları daha süratli çözmeli. Adli istatistiklere göre, ticari davaların ilk derece mahkemelerinde karara bağlanma sürelerinde dikkate değer bir azalma olmuş; 2020 yılında 594 gün olan ortalama dava süresi, 2022 yılında ortalama 399 güne düşmüş. Keza istinaf ve temyiz aşamalarında da azalma var. Böyle gitmesini umalım ve dileyelim.
DAHA HIZLI YOL ALMAK MÜMKÜN...
Genel mahkemelerdeki uzun yargılama süresinden mutsuz olan alacaklıların başvurabilecekleri alternatif uyuşmazlık çözüm yolları var.
Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde kurumsallaşmış ve oldukça iyi bir performans gösteren sigorta tahkim sistemi, trafik, yangın, tarım, hayat sigortası ve DASK gibi sigorta sözleşmelerinden doğan tazminat taleplerini genel mahkemelerdeki davalara göre yaklaşık 1 yıl gibi oldukça kısa bir sürede çözüme bağlıyor. Gittikçe de tercih ediliyor; Sigorta Tahkim Komisyonu’na yapılan başvuru adedi 2020 yılında 128.878, 2021 yılında 294.472 olurken; 2022 yılında yapılan başvurular 2020 yılına göre yüzde 288.76, 2021 yılına göre ise yüzde 70.14 artışla 501.032’ye yükselmiş.
Sigorta tahkim yargılaması bu şekilde hızlı yargı ile, çoğunlukla trafik kazalarında araçları maddi hasara uğramış, kendileri yaralanıp bedensel zarar görmüş mağdurların tazminat alacaklarını daha hızlı almalarını sağlıyor; kişi zaten mağdur, bir de uğradığı zararın yıllar sonra tazmin edilmesiyle bir kere daha zarara uğramamış oluyor.
Başka faydaları da var sigorta tahkimin; genel mahkemelerin yükünü azaltıyor. Düşünün, sigorta tahkim yargılaması olmasaydı, 2022 yılında 500 bin dava daha açılmış olacaktı.
Yargılama masrafları genel mahkemelerinkine göre çok da az. Bu dava davayı kaybeden için önemli bir avantaj.
Tahkim yargılamasının tercih edilmemesinin en önemli sebepleri arasındaki, tahkim yargılaması hakemlerinin verdikleri kararların çok istisnasi durumlar haricinde içerik olarak denetlenememesi, sigorta tahkimde belirli limitin üzerindeki kararlar için geçerli de değil. Uyuşmazlığın değeri 238.731,00 TL ve üzerindeyse, hakemlerin kararı da genel mahkeme kararları gibi Yargıtay’da temyiz incelemesine tabi tutulabiliyor. Bu da sigorta tahkim yargılamasına ayrı bir güvenilirlik kazandırıyor.
Banka ve borsa...
Öyle ya, mahkemenin vereceği kararı hukuka aykırı bulursak istinaf ve gereğinde temyiz incelemesine tabi tutabildiğimiz gibi, hakem kararını da içerik olarak Yargıtay’da temyiz incelemesine tabi tutabiliyorsak, neden yıllarca sürecek yargılamayı tercih edelim ki!
Sigorta tahkim yargılamasının bu başarısı ekonomi alanındaki diğer uyuşmazlıkların çözümü için de örnek olabilir. Her ne kadar Bankalar Birliği nezdinde bir Bireysel Müşteri Hakem Heyeti bulunsa da, sigorta tahkimin başarısından çok uzak.
Bankacılık alanında uyuşmazlıkların kahir ekseriyeti, kredi ve kredi kartı borçlarından kaynaklanmakta. Evrak üzerinde yargılama yapmaya elverişli olan bu ve diğer benzeri bankacılık uyuşmazlıkları için de bir bankacılık tahkim sistemi kurulabilir. Bankaların kredi sözleşmesini, hesap ekstresini delil olarak sunması ile uyuşmazlığın çözümünde büyük oranda yol alınabilir.
Borsa uyuşmazlıklarında da en fazla emirlerle ilgili. Bu tür uyuşmazlıklar da dosya üzerinden kolaylıkla kurumsallaşmış bir tahkim yargılaması ile çözülebilir. Biz iyi ve yararlı olanı örnek alıp, yaygınlaştırmalıyız. Bu şekilde daha hızlı ve doğru yol alabiliriz.