Muayenehaneler, ilgili yasal düzenlemelere uygun olarak çıkarılmış olan Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi ile Hasta Hakları Yönetmeliği çerçevesinde faaliyet göstermekteydi. Bu düzenlemeler kapsamında muayenehanesi olan hekimler, sınırlamaya tabi olmaksızın diledikleri özel hastanelerin ameliyathanelerini kullanmakta ve cerrahi operasyonlar yapmaktaydı. Hasta memnundu, hem hekimini, hem de ameliyat olacağı özel hastaneyi seçebiliyordu.
6 Ekim 2022 tarihli Resmi Gazete’de, Özel Hastaneler Yönetmeliği’nin Ek Madde 5 (ı) bendinde yapılan değişiklikle muayenehanesi olan hekimlerin sadece bir özel hastanede ameliyat yapmasına izin verildi. O da, kadro sayısı ve yıllık sözleşme yapılması şeklinde çeşitli kısıtlamalarla.
Gerçi bu kısıtlamalar 7 Ocak 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklikle, hazır muayenehanesi olanlar ve 60 yaşın üstünde hekimler yönünden biraz yumuşatıldı, ama temel olarak düzenleme aynı kaldı. Şu anda şöyle bir sağlık mevzuatı ile karşı karşıyayız; muayenehanesi olan hekimlerin kendi hastalarının tedavilerini yapmak üzere özel sağlık kuruluşlarından yararlanmaları, kotalı ve limitli boş kadro ve sözleşme koşuluna bağlanmıştır. Bir muayene hekimi de yalnızca bir sağlık kuruluşu ile bir yıllık sözleşme imzalayabilir.
Özel sağlık kuruluşları boş uzman hekim kadrosu olmaması durumunda, kayıtlı uzman hekim branşlarındaki toplam kadro sayısının yüzde 15’ine kadar uzman hekimle sözleşme imzalayabilir. Aynı branşın toplam kadro sayısının üçte birinden fazla uzman hekim ile sözleşme imzalanamaz.
Kapanmalar olabilir
Bu düzenlemenin yürürlüğe girmesi ile bir çok muayenehanenin kapanması bekleniyor. Aslında özel sağlık kuruluşlarındaki her bir uzmanlık branşına verilen kadro ve bu kadrolardaki doluluk ile aynı branşlarda serbest muayenehanesi olan hekim sayısına ilişkin veriler Sağlık Bakanlığı’nda mevcut olmalıdır. Böylece kapanacak muayenehane olup olmadığı, hatta kapanması olası muayenehane sayısı dahi hesaplanabilir.
Bir ekonomi hukukçusu olarak söyleyebilirim ki, her kapanan işyerinin sadece ekonomik değil, toplumsal maliyeti de ağırdır. Kadro kısıtlaması ve birer yıllık sözleşme zorunluluğu, doktor ve özel hastane pazarı yaratmaya elverişli görünüyor. Ama bu pazarda arz fazlası, özel hastaneler değil, muayenehane işleten doktorlar olduğundan, doktorlar arası vahşi ve haksız bir rekabet oluşacak. Doktorlar özel hastanelerde ameliyat sözleşmesi yapabilmek için tavizler verecek, belki de özel hastaneler hastaların tercih ettiği değil, en yüksek “komisyon”u veren doktoru tercih edecek. Hangi sektör olursa olsun bu tür haksız ve vahşi rekabetin uzun vadede kamu yararına olmadığı, yıkıcı sonuçları olduğu bilinmektedir.
Rekabet korunmalı
Şunu da öngörmek kehanet sayılmamalı: Özel hastanelerle sözleşme imzalayamayan hekimler, imzalayan meslektaşları üzerinden hastalarını ameliyat edeceklerdir. Hasta ve hekim ismi bildirme zorunluluğu olsa da, zeka seviyesi yüksek bir meslek grubunun bu tür engelleri aşması zor değildir.
Yeni düzenlemeler hekimlerin mesleklerini serbestçe icra etmelerinin önüne engel gibi görünüyor. Kanaatimce burada başta Anayasa md 167’de ve ayrıntısı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da düzenlenen rekabetin korunmasına da aykırılık vardır.
Hasta sadece hekimini değil, muayene ve cerrahi müdahalenin yapılacağı hastanesini de seçme hakkına sahip olmalı. Bazı hastalar sadece hekimlerini seçmekle yetinirler ve o hekim hangi özel hastanede çalışıyorsa, oraya giderler. Kısaca hekim seçimi, yönetmelikle özel hastane de seçilmiş olmaktadır. Oysa her özel hastanenin koşulları ayrıdır. Bazı hastalar fiyata göre, bazı hastalar binasının bakımına, görevli personelin sunduğu hizmete, refakatçilerle olan ilişkisine göre hastane tercihlerinde değişiklik yaparlar. Asıl olan hastanın sadece hekim seçme hakkı değil, cerrahi operasyonun yapılacağı sağlık kurum ve kuruluşunu da seçme hakkıdır.