BES’teki alacakların haczi brüt asgari ücreti aşıp aşmadığına göre değişir. Geçerli brüt asgari ücrete kadar olan alacakların haczi yasak, üstü ise haczedilebilir
Okuyucularımdan sıkça gelen sorulardan birisi de, Bireysel Emeklilik Sigortası (BES) sistemindeki tasarruflarının güvence altında olup olmadığı, üzerlerine haciz konulup konulamayacağıdır.
İhsan Amca’nın bir akrabasının borçlarını ödeyemediği, alacaklıların icra takibine geçtiğini söylemesi üzerine, akrabasının BES’teki birikimlerinin hacizden korunup korunmayacağını kısaca açıklamam gereği duydum.
Ama önce BES hakkında bazı istatistiki bilgiler vereyim; 11 Eylül 2020 itibariyle 6 milyon 856 bin 475 kişi sisteme katılmış, toplam fon büyüklüğü ise 147.1 milyar TL. Görüldüğü gibi, 7 milyona yakın birikim sahibinden illa ki borçlarını ödeyemediği için BES’teki alacaklarına haciz işlemi yapılabilecekler olacaktır.
SGK’dan alınan emekli aylıklarına haciz işlemi uygulanabilmesi için emeklinin açık rızası gerekli. Emeklinin rızası olmadan, örneğin banka ödenmeyen kredi alacağı için haciz işlemi uygulatamaz.
BES’teki alacakların haczi ise brüt asgari ücreti aşıp aşmadığına göre değişiyor. Geçerli brüt asgari ücrete kadar olan alacakların haczi yasak, üstü ise haczedilebilir.
Ne kadarı güvencede?
4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu’nun 17. maddesi önce, katılımcıların birikimlerinden oluşan bireysel emeklilik fonu malvarlığının, portföye ilişkin olarak yapılan işlemler haricinde teminat gösterilmesini, üçüncü şahıslar tarafından haczettirilmesini, ve iflas masasına dahil edilmesini yasaklıyor.
Daha sonra ise, hükmün ters yorumu sonucu, katılımcıların bireysel emeklilik hesaplarındaki fon paylarının, katılımcının sistemde bulunduğu ay sayısı ile asgari ücret tutarının çarpımına karşılık gelen birikim tutarını aşan kısmının haczedilebileceğini, rehin gösterilebileceğini, katılımcı iflas etmişse iflas masasına dahil edilebileceğini söylüyor. 01.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Bireysel Emeklilik Sistemi Yönetmeliği’nin 26. maddesi de yoruma gerek olmaksızın açıkça bu istisnaya yer veriyor.
Nafakada sınır yok
Asgari ücreti aşmayan birikimlerin haczedilemeyeceği kuralı, bireysel emeklilikte aylık gelir sigortası geliri elde edenler için de geçerli. Aylık gelirin sadece asgari ücretin üzerindeki kısmı haczedilebilir, asgari ücrete kadar olan aylık gelir haczedilemez.
Nafaka borçları için ise asgari ücret sınırının geçerli olmadığını, asgari ücretin altında olan birikimlerin dahi haczinin mümkün olduğunun altını çizeyim. İster yoksulluk, ister iştirak, isterse tedbir nafakası olsun, ödenmediği sürece her türlü paradan haciz yoluyla tahsil edilebilir.
İŞTE ÖRNEK HESAP
Şu anda geçerli brüt aylık asgari ücret 2.943 TL’dir.
Diyelim ki, borçlarını ödeyemeyen katılımcı 60 aydır sistemde ve 60 aydır katkı payı ödemektedir. Toplam birikimi 200.000 TL’ye ulaşmıştır.
Bu durumda 60 ay X 2.943 TL asgari ücret = 176.580 TL tutarındaki birikimi, nafaka hariç hiçbir borcu için haczedilemez.
Haczedilebilecek miktar, 200.000 - 176.580= 23.420 TL’dir.
Aylık emeklilik geliri alan katılımcının ise, örneğin aylık geliri 3.500 TL ise, sadece, 3.500 - 2.943= 557 TL’si haczedilebilir, fazlası değil.
Diyelim ki, katılımcının başka gelirleri var, SGK’dan da emekli aylığı alıyor, sonuç değişir mi? Hayır değişmez, BES’teki asgari ücret tutarı kadar olan birikimin, aylık gelirin haczedilmezliği kuralı geçerliliğini yitirmez.
Bütün bunlar bize, tasarruflarımızı BES sisteminde biriktirmeye devam etmemizin ne kadar avantajlı olduğunu gösteriyor.
BES’te yanlış dava açılmasının sonucu
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/4717 Karar sayılı çok yeni bir kararı var, 24 Haziran 2019 tarihli. Bir bireysel emeklilik sistemi katılımcısı, sigorta şirketinden 191.034,86 TL’ye ulaşan tasarruflarının ödenmesini ister.
Bireysel emeklilik şirketi talep sahibinin birikimleri üzerine icra müdürlüğü tarafından haciz konulduğu için ödeme yapamayacağını söyler. Olay tüketici mahkemesinde davalık olur. Sonuçta bireysel emeklilik şirketi haklı bulunur. Çünkü dava yanlış açılmıştır. Yapılması gereken icra müdürlüğü ve icra mahkemesi kanalı ile haczedilemezlik şikayeti yolu ile BES birikimleri üzerindeki haczin kaldırılmasını istemektir. Haciz kaldırmadan bireysel emeklilik şirketinin ödeme yapması mümkün değildir. Bu şunu gösteriyor, davayı doğru yerde ve mahkemede açmazsak, esasında haklı olsak bile, davamızı kaybeder, zaman ve para kaybederiz.
Dövizli kira sözleşmeleri ne olacak?
Kiralık otel işleten bir tanıdığımla karşılaştım. Hukukçu veya doktor iseniz, mutlaka hukuk veya tıp ile ilgili bir soru ile karşılaşırsınız. Çünkü siz aslında işyerinizi yanınızda taşırsınız. Bu tür sorulardan şikâyetçi miyiz, hayır değiliz, memnuniyetle cevap veririz.
Otel işleten tanıdığım da hemen soruyu yapıştırdı: “Hocam Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yayınladığı tebliğ ile kira borcumu TL’ye çevirmiş ve TL olarak ödüyorduk. Ancak bir uyarı geldi, artık tekrar döviz olarak ödememizi istiyorlar? Doğru mu?”
Mesele şu, Türk parası kıymetini koruma hakkında 32 sayılı karar 8. madde 28. fıkra, 6 Ekim 2018 tarihinden önce yapılmış olan konut ve çatılı iş yeri kira sözleşmelerinde döviz veya dövize endeksli olarak belirlenen bedellerin iki yıl süreyle döviz olarak ödenmesini yasaklamıştı. İki yıllık süre 6 Ekim 2020’de dolacak. Bu tarihten itibaren sözleşme hükümleri geçerli hale gelecek ve eğer döviz veya dövize endeksli kira sözleşmesi istisnası kapsamındaysa, kiraları TL olarak ödeme hakkı ortadan kalkacak. Bu tarihten sonra kiralar yeniden döviz olarak ödenecek.
Kiralık otel işleten dostumun moralinin bozulduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.
Hayat sigortası ne yapacak?
Kovid’den mi şeker hastalığından mı vefat? Hayat sigortası ne yapacak?
Bir okuyucum sormuş, sizlerle paylaşmak istedim:
“Eniştem kronik şeker hastasıydı. Koronavirüse yakalandı ve hastalığı atlatamayıp vefat etti. Bankaya kredi borcu vardı ve hayat sigortası yaptırmıştı. Ne olur?”
Hayat sigortası yapılırken kronik şeker hastalığı ister belirtilmiş olsun isterse belirtilmesin, vefat şeker hastalığından değil, virüsten olmuş. Bu sebeple hayat sigortası tazminatının ödenmesi gerekir.
Keza, “Şeker hastalığı - ya da kanser, kalp rahatsızlığı vs - olmasaydı koronavirüsü atlatacaktı” gibi bir varsayımsal gerekçenin bilimsel temeli olmadığı için, hukuki dayanak da olamaz.