Banka hesabındaki para bizimdir. Ama bankada kaldığı sürece bankanın mülkiyetindeymiş gibi olur. Peki kredi kartı borcumuz varsa bankanın mevduatımız üzerindeki hakkı nedir? Gelin inceleyelim...
Okuyucularımdan sık sık gelen sorulardan birisi de, banka hesaplarındaki paraya, bankanın el koyması hakkında...
Koronavirüs pandemisinin neden olduğu iş ve sosyal hayat kısıtlamaları nedeniyle epeydir görüşemediğim sevgili İhsan Amca da aynı soruyu sorunca, yazmam gerektiğini düşündüm.
Aslında özel hukukta “el koyma” terimi yoktur, ceza yargılamasında vardır. Ama “el koyma” eylemi fiili sonucu daha iyi ifade ettiğinden, okuyucumuz nezdinde terim kargaşasına neden olmamak için, ben de “el koyma” diyeceğim.
İhsan Amca’nın sorusu şöyleydi: “Yıllardır hesabımın bulunduğu banka, benim bankaya borcum olduğu iddiası ile hesabımdaki paraya mahkeme kararı olmadan kendiliğinden el koyabilir mi?”
Hukuken mevduat ne?
İhsan Amca’nın, bankanın müşterilerinin hesaplarından paraya el koyup koyamayacağı sorusuna cevap verebilmek için, öncelikle mevduatının hukuki özelliğini açıklamakta yarar var.
Banka mevduat hesabındaki para, ileride, vadesizse istediğimiz zaman, vadeliyse, kural olarak vade sonunda geri almak üzere bankaya tevdi ettiğimiz, bankaya emanet ettiğimiz paradır. TL de olabilir, döviz de olabilir.
Misli eşyanın anlamı
Banka hesabındaki para bizimdir. Ama, paranın niteliği gereği, bankada kaldığı sürece bankanın mülkiyetindeymiş gibi olur ve bu sebeple de banka hesabımızdaki parayı istediği gibi kullanır, kredi olarak verir, başka müşterileri kendi mevduatlarını çekmek istediği zaman onlara verir.
Para, örneğin Kaplumbağa Terbiyecisi Tablosu gibi tek bir örneği olan parça eşya değildir, misli eşyadır. Yani, birisi diğerinin yerine geçen eşyadır. Biz bir 100 TL kağıt para üzerine işaret koyup, arkadaşımıza emaneten versek... Sonra da geri istesek, ama o da elini cebine atıp, çıkardığı ilk 100 TL kağıt parayı verse, emanet aldığı kağıt parayı iade etme borcunu yerine getirmiş olur.
Banka hukukçuları arasındaki vadeli mevduatın ‘karz’, yani tüketim ödüncü sözleşmesi, vadesiz mevduatın ise, usulsüz tevdi olduğu kabul edilir.
12 puntoluk sözleşme içinde neler yazıyor?
Artık modern ekonomik sistemin ve sosyal hayatın içerisinde olmak istiyorsak, mutlaka bankalar ile bağlantımız, ilişkimiz olmak zorunda. Aksi takdirde, sosyal hayatımız, ekonomik hayatımız felç olur.
Bankalarda hesap açarken mutlaka hepimiz 12 punto büyüklüğünde bir sözleşme imzalarız. İşte bu sözleşmelerde genellikle bankalara, bankaya karşı borçlarımızın olması halinde, hesabımızdaki para üzerinde kullanması için bazı haklar tanırız.
Bankaya mevduat sözleşmesi ile tanınan en önemli hak, hesabımızdaki para üzerinde banka lehine rehin hakkıdır. Müşterinin bankadaki her türlü hak ve alacakları üzerinde bankanın rehin ve hapis hakkının bulunduğu şeklinde veya aynı anlama gelecek başka şekilde ifade edilir.
Yargıtay ne diyor?
Rehin hakkı ise alacaklının, alacağını teminata bağlamak için borçlunun veya üçüncü kişinin mal varlığı üzerinde kurulan sınırlı bir ayni haktır. Yani bankanın, müşterisine karşı alacaklarının teminatı olarak müşterisinin hesabındaki para üzerinde sahip olduğu ayni bir haktır.
Her ne kadar, ipoteğin tersine, ileride doğacak alacakların teminatı olarak mevduat gibi taşınır eşyalar üzerinde rehin hakkı kurulamazsa da, hapis hakkı kullanılabilir. Ancak Yargıtay, mevduat sözleşmesinde öngörülen rehin hakkının, banka alacağının muaccel hale geldiği anda sözleşme gereği müşterinin hesaplarındaki para üzerinde sözleşme gereği kurulduğunu kabul etmektedir.
Paraya haciz gelebilir mi?
Hapis hakkı deyince, cezaevi aklımıza gelmesin... Türk Medeni Kanunu’nun 950. maddesinde düzenlenen hapis hakkı, borçlunun taşınır mallarına ve kıymetli evrakına onun onamıyla zilyed bulunan alacaklının, muaccel olan ve bu eşya ve evrakla doğal bir bağlantısı bulunan alacağının teminatı olarak alıkoyma ve paraya çevirme yetkisi veren bir ayni haktır. Hesaptaki para üzerinde bankanın rehin hakkı varsa, paraya haciz dahi konulamaz.
Bunun tipik bir örneği Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na kadar gitti. (Esas No:2011/12 Karar No:2012/242) Çözülmesi gereken husus, banka hesabında paramız varken, banka kendisi de bizden, mesela kredi kartı borcumuz, tüketici kredi borcumuzdan dolayı alacaklı olduğunu iddia ederek paraya el koyup, diğer alacaklılarımızın yaptırmak istediği haciz işlemini boşa çıkarabilip çıkaramayacağıdır...
Kendi alacağı...
Banka ile müşterisi arasında imzalanan sözleşmede yer alıyorsa, bankanın müşterisine karşı ileri sürebileceği rehin hakkını, banka müşterisinin alacaklısına karşı da istihkak iddiası olarak ileri sürülebileceği kabul edilir.
Sonuçta, hapis hakkı, rehin hakkı gibi sahibine, borçluya ait eşyayı paraya çevirtme ve alacağını tahsil etme hak ve yetkisi vermektedir.
Sevgili İhsan Amca, banka ile imzaladığımız sözleşmede bankaya rehin hakkı tanımışsak ve bankaya da borcumuz varsa, alacaklılarımız hesabımıza haciz gönderse bile, banka önce kendi alacağının teminatı olarak hesabımız üzerinde rehin hakkı olduğunu ileri sürerek veya şartları varsa hapis hakkı olduğunu beyan ederek, haczi semeresiz kılabilir.
İşte bu durumda, bankanın kendi alacağına karşılık hesabımızdaki paraya “el koyması”na hukuki bir engel bulunmamaktadır, şaşırmamamız gerekir.