Prof. Dr. Erol Ulusoy

Prof. Dr. Erol Ulusoy

erolulusoy@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Alacaklısını zarara sokmak kastıyla mevcudunu azaltma suçu kasten işlenen bir suçtur. Alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla mal kaçırma suçunun cezası da hafif değildir...

Sık sık duyduğum ve bana yöneltilen bir sorudur... Bu soruyu Gülperi Hanım da hukuken canı yanmış bir şekilde sordu: Birisinden 900 bin TL alacağım vardı. Bana borcunu ödememek için bütün mallarını kaçırmış, ama yine bir eli yağda, bir eli balda yaşıyor. Ortada bir suç yok mu?”

Var Gülperi Hanım, ortada, unsurları varsa muhtemelen İcra ve İflas Kanunu md 331 ile düzenlenmiş bir suç var. O suçun adı da, ‘alacaklısını zarara sokmak kastıyla mevcudunu eksiltme suçu’dur. Bu suçu işleyen borçlu, kasten alacaklısı alacağını tam veya hiç alamasın diye mevcut malvarlığını azaltır. Böylece borcunu ödemeyerek alacaklısını zarara uğratır.

Haberin Devamı

Sizin borçlu hangi amaç ve sebeple mallarını elden çıkarmış bilmiyorum ama mevcudunu azaltan, mallarını satan her borçlu bu suçu işlemiş olmaz Gülperi Hanım.

Alacaklısını zarara sokmak kastıyla mevcudunu azaltma suçu kasten işlenen bir suçtur, yani borçlu alacaklısına borcunu ödememek için mallarını elden çıkarır. Olağan ve karşılanması gereken bir ihtiyaç bulunduğu için değil. Demek ki bu suçun manevi unsuru, kasttır, kasten işlenen bir suçtur.

Zamanı var mı?

Gülperi Hanım diyor ki, “Hocam öncelikle bu tür bir mal kaçırmanın suç olması için ne zaman işlenmiş olması gerekir?”

Hemen yanıt vereyim Gülperi Hanım; ilk bakmamız gereken şey, malvarlığını azaltıcı işlem veya eylemin ne zaman yapıldığı; eğer borçlu kendisine karşı haciz yoluyla takibe girişildikten sonra veya takip tarihinden önceki iki yıl içinde bu eylem ve işlemleri yapmışsa, suçun zaman bakımından ilk unsuru geçekleşmiş demektir.

Ben her ne kadar söze haciz yoluyla takip ile başlasam da İİK md 331, iflas takip tarihini ve konkordato mühleti talep tarihini de esas almaktadır. Müsaadenizle devam edeyim Gülperi Hanım... Alacaklısını zarara sokmak maksadıyla:

1- Mallarını veya bunlardan bir kısmını mülkünden çıkaran,

2- Telef ederek veya kıymetten düşüren,

Haberin Devamı

3- Gizleyerek muvazaa yoluyla başkasına geçiren,

4- Gerçekte borçlu olmamasına rağmen kendisini başkasına borçluymuş gibi gösteren, gerçek olmayan bir borcu kabul eden gerçek borçlu, bu suçu işlemiş sayılır.

Yargıtay kararlarına konu olan 2 örnek...

Gülperi Hanım, daha da somut örnekler isterseniz, Yargıtay kararlarına da konu olan şu örnekleri verebilirim:

Borçlu şirket elindeki değerli bütün taşıtları satmış, bu sebeple de alacaklının şirkete yaptığı takip boşa çıkmış. Şirket bu araçları işçi maaşlarını, vergi borçlarını, SGK primlerini ödemek için mecburen sattığını söylemiş. O zaman bakacağız, gerçekten şirketin bu tür borçları var mıydı? Varsa, o zaman bir kere daha bakacağız, gerçekten araç satışından elde edilen gelir bu borçların ödenmesinde mi kullanılmış? Tabii ki şuna da bakmak gerekecek: Araçların satış fiyatları piyasa değerine yakın mı?

Bir borçluya karşı yeni bir alacaklı takibe geçer ve ödeme emri hazırlatır. Borçlunun vekili bu ödeme emrini aynı gün posta yoluyla tebligata çıkmadan icra dairesinde elden tebellür eder, elden alır (acelesi neyse!). Borçlu vekili bununla da yetinmez, sürelerden de feragat ederek takibin aynı gün kesinleştirir. Daha bitmedi, borçlu vekili (yine acelesi neyse!) borçlunun aracının ruhsat bilgilerini ve fotokopisini gösterir, bankadaki hesap bilgilerini ve hesap ekstresini sunar.

Haberin Devamı

İcra Dairesi de bunun üzerine aynı gün borçlunun aracı ve banka hesabındaki parası üzerinde yeni alacaklı lehine haciz koyar. Böylece borçlu vekilinin acelesi anlaşılmıştır; borçlunun taşıtı ve banka hesabı üzerinde artık diğer alacaklılardan önce birinci sırada haciz koyduran yeni bir alacaklı vardır. Başka delillerle de desteklenerek bu haciz işlemlerinin dayanağı olan sonraki alacakla ilgili sözleşmelerin muvazaalı olduğu kanıtlanır ve sonraki haciz işlemleri iptal edildiği gibi, alacaklı bir de bu suçtan ceza alır.

3 yıla kadar hapis cezası verilebilir

Bir örnekle açıklamak gerekirse sevgili Gülperi Hanım, örneğin size 1 milyon TL borçlu olan kişi, sizin alacağınızı takibe koyduğunuz tarihten önceki iki yıl içinde veya takip tarihinden sonra, size olan borcunu ödememek için 1 milyon TL tutarındaki evini satarsa,

Ya da aslında satmadığı halde bu 1 milyon TL değerindeki taşınmazı tapuda satış gibi gösterip, bir yakını, tanıdığı, dostu üzerine geçirirse,

Ya da 1 milyon TL değerindeki aracındaki önemli ve değerli parçaları söküp, aracın değerini düşürürse, aracını çalınmış gibi ihbar edip saklarsa,

Ya da bir tanıdığı ile anlaşarak kendisinin sanki ona borcu varmış gibi tanıdığı haciz yoluyla takibe geçer ve o da bu borç sahte olduğu halde, gerçekmiş gibi kabul ederse, bu suçu işlemiş olur.

Nasıl ispatlanır?

Fakat şunu da ekleyeyim Gülperi Hanım, borçlunuz bütün bu işlemleri ve eylemleri işlemesine rağmen geriye kalan malvarlığı size olan borcunu ödemeye yetiyorsa, alacaklıyı zarara uğratmak için mevcudu azaltma suçu işlenmiş olmaz. Çünkü bu suçun işlenmiş olması için alacaklının sonuçta alacağının tamamını veya bir kısmını tahsil edememesi ve etmesinin mümkün olmaması gerekir. Alacaklı, alacağını borçlunun kalan mallarından alıyorsa, bir zarara uğramış olmaz.

Peki bu durumu nasıl ispatlayabiliriz? İflas ve konkordato dışında, alacaklının zarara uğradığını ispatında borçlu hakkında aciz belgesi almak ve alacağını almadığını kanıtlamak yeterlidir.
Alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla mal kaçırma suçunun cezası da hafif değildir yani Gülperi Hanım; altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası ile cezası vardır. Taşınmaz rehni kapsamındaki eklentiler konu olduğunda, cezası da artmaktadır, sevgili Gülperi Hanım.

Şikayete bağlı suç

Tabii ki bu suç şikâyete bağlı bir suç olduğundan, zarara uğrayan alacaklı şikâyet etmediği sürece borçlu hakkında savcılar kendiliğinden soruşturma başlatmaz.

İşte böyle Gülperi Hanım, hukuk sistemimiz aslında bazen eksik olsa da mağdur olanlara yeteri kadar hukuki koruma sağlayan yasal düzenlemeler içermekte. Yeter ki haklarımızı koruyan bu düzenlemelerden yaralanmayı bilelim.

Ama hukuk yavaş işliyor, her maddi gerçeği ispat etmek için her zaman yeterli delillerimiz olmuyor, diye bir serzenişte bulunursan, haklısınız Gülperi Hanım demekten başka bir cevabım olmaz. Sadece, hukuk ve mahkemeler neredeyse bütün yargı sistemlerinde böyle yavaş işler, diye teselli olabiliriz.

Adaletin tecellisi uğruna yolunuz açık olsun Gülperi Hanım!