Daha önce iki kere yazdım. Ama Türk Medeni Kanunu’nun 175’inci maddesindeki ‘yoksulluğa düşen’ eşin istemesi halinde, diğer eşin süresiz nafaka ödemeye ‘mahkûm’ edilmesinin sebep olduğu mağduriyetler ve olumsuzluklar o kadar fazla ki elektronik postam doldu.
Bursa Kestel Asliye Hukuk Mahkemesi, süresiz nafaka hükmünün iptali için Anayasa Mahkemesi’ne 2011 yılında başvurmuş. Başvuruda, hâkim, 11 yıllık hâkimlik mesleğinde erkek lehine nafakaya hükmedilen bir davayla karşılaşmadığını da belirtmiş.
Gel gör ki Anayasa Mahkemesi boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen eşi korumak için diğer eşin, koşulları bulunduğu sürece, herhangi bir süre sınırı olmaksızın yoksulluk nafakası vermesi yükümlülüğünün sosyal hukuk devleti ilkesinin gereği olarak kabul etmiş ve süresiz nafaka yükümlülüğünde Anayasa’ya aykırılık görmemiştir.
Sosyal devlete aykırı
Oysa AYM kararına karşı oy yazan Hicabi Dursun’un da belirttiği gibi, sosyal devlet ilkesi gereği devletin sorumluluğunda olan yoksullukla mücadelenin, boşanmada -maalesef hatalı uygulandığı için- eşit kusurlu eşin üzerine ömür boyu yüklenmesi asıl sosyal devlet ilkesine aykırıdır.
Öncelikle, ben ‘yoksulluk nafakası’ terimini çok sevimsiz buluyorum. Neye ve ne zamana göre yoksulluk? Evlenmeden önceki bekârlık zamanındaki maddi koşulları, boşanmadan sonra da devam ediyorsa, bu kişi neden boşanmayla yoksulluğa düşsün ki? Eğer sırf evlenmeyle maddi yönden sınıf atlamış ise boşanmayla eski bekârlık döneminin maddi koşullarına döneceğini de bilmeli. Bir kişi boşanmayla ‘yoksul’ düşmemeli!
Zengin, maddi yönden refah içindeki insanların daha kolay eş bulmalarının nedeni ne olabilir?
Uygulamada boşanan eşler eşit kusurlu olsa bile yoksulluğa düşen tarafın süresiz nafaka isteme hakkı var. Ben burada yasanın dar yorumlanması ve eşit kusurda nafaka yükümlülüğünün süreli olması gerektiğini düşünüyorum. Bunun için yasal bir değişikliğe dahi gerek yok. “Süresiz nafaka isteyebilir” ifadesinin geniş yorumlanıp, “İstiyorsa süresiz nafaka bağlanır” şeklinde uygulanması kanaatimce isabetli değil. Benim yorumum, eşit kusurlu eşe süresiz nafaka bağlanmasını zorunlu kılacak şekilde yorum, hâkimin takdir hakkını ortadan kaldırıyor.
Bursa Kestel Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimi’nin de belirttiği gibi, boşanmaya sebep olan olayların birçoğunda, mahremiyet düşüncesi, aile içi sorunların tam olarak anlatılmak istenmemesi, ispat zorluğu gibi sebeplerle kimin daha kusurlu olduğu dahi her zaman tespit edilememekte ve böylece en azından taraflar hatalı bir şekilde eşit kusurlu kabul edilip, süresiz yoksulluk nafakası bağlanmaktadır.
Nafaka fonu önerisi!
Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nun 14 Mayıs 2016 tarihli ve sıra sayısı 399 olan raporunda, yoksulluk nafakasının süresiz olarak verilmesinin kadının güçlenmesinin önünde bir engel olduğu tespiti yapılmış. Raporda yoksulluk nafakasının süreli olması gerektiği, süre sonunda yoksulluğa düşen eş için koşullar devam ediyorsa, yoksulluk nafakası fon’u oluşturularak, bu fondan nafaka ödemesi yapılması önerilmiş. Hemen düşüncemi belirteyim:
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde kadının güçlenmesini isterken, ‘yoksulluk nafakası fon’u gibi bir öneri getirmek, günün anlamına uymaz. Böyle bir fon, kadının güçlenmesi sonucunu doğurmaz, böyle bir fon olsa bile ‘boşanmayla yoksulluğa düşen’ yine ‘yoksulluğa’ devam edecek, bu sefer ‘fon’dan yoksulluk nafakası almaya devam edecektir.
Toplumsal önyargılar
Toplumumuzda birçok olumsuz önyargı vardır. Banlardan biri de boşanmış kadınlara ‘dul kadın’ gözüyle bakıp, onları çaresiz ve boşandığı eşinin maddi yardımı olmadan kendi hayatını idame ettirmekten aciz kişiler olarak algılamaktır. Oysa boşanmayla bir kadın neden acz içine düşsün? Yoksulluk nafakasını süresiz kabul etmekle, boşanmış kadın kanunen de acz içinde kabul edilmiş olmakta. Nerede 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü felsefesi, nerede ‘dul kadın’ ömür boyu boşandığı eşinin ödeyeceği yoksulluk nafakasına muhtaçtır felsefesi!
Bir günlük evli kal ömür boyu nafaka al!
Süresiz nafaka yükümlülüğü, boşanıp ayrılmış insanlar arasında boşanmaya neden olan sebeplerden daha ağır sonuçlara neden olmakta. Süresiz nafaka yükümlülüğü, yeniden evlenirsen hem eski eşine, hem yeni ailene bakacaksın, anlamına geliyor. Barışçıl ve medeni bir şekilde evliliklerini sona erdirmiş insanlar arasında düşmanlığa varacak kadar nefret duyguları oluşturuyor.
Caydırıcı olmaz
Bu çocuğa adalet duygusu nasıl verilecek? Çocuk daha doğduğunda, babasının eski eşine karşı olumsuz duygularla hayata başlıyor. Yasal düzenlemelerin amacı ile uygulamasının sonuçları arasında dengesizlik varsa, bu dengesizliği gidermek de Meclis’in görevi ve sorumluluğundadır.
Kusura dayalı veya kusursuz bir boşanma ile boşanmaya bağlı sonuçlar dengeli olmalı.
Eğer evlilik birliği her iki eş için de dayanılmaz ve çekilmez hale gelmişse, eşlerden hiçbiri için ömür boyu nafaka ödeme riski caydırıcı olmaz. O, ömür boyu nafaka ödememek yerine çekilmez hale gelmiş bir evliliği sürdürmez. O halde, ömür boyu nafaka ödeme rizikosu da aileyi ayakta tutmaya yaramıyor.
Hiçbir borç, aile hukukundan da kaynaklansa, ömür boyu geçerli olmamalı.
Özel hukukta dahi süresiz borç ilişkilerine genellikle 6 aylık feshi ihbar süresine uyarak son verilebilmektedir!
‘Ömür boyu’ adil değil
Suçların, cezaların infazının, özel hukuktan doğan borçların dahi zaman aşımı süreleri vardır!
Cezaların infazında bile, verilen hapis cezasında indirime gidilirken, birçok suçlunun cezası iyi halden hafifletilirken, ömür boyu nafaka adil değildir.
En ağır suçlara verilen ‘ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası’ gibi, eşit kusurlu eşe boşandığı için ‘ağırlaştırılmış ömür boyu nafaka cezası’ verilmesinin ne sosyal devlet ilkesiyle bağdaşır yönü ne de boşanma ile sonucu arasında denge kurma gibi hakkaniyetli bir yanı bulunmaktadır.
Ömür boyu nafaka düzenlemesinin telafi edilemez mağduriyetleri daha fazla artırmadan kaldırılması, güçlü kadın - sağlıklı toplum önermesini gerçekleştirmek için en önemli adım olacaktır.