Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Modern olimpiyatların kurucusu Pierre de Coubretin, yaz oyunlarının dünya barışını teşvik edeceğine inanıyordu. 

Bu süslü ideal hep kağıt üzerinde kaldı. 

1936 Berlin Olimpiyatları tam bir Nazi propagandasıydı. Tüm katılımcı ülkelerin sporcularından Nazi selamı vermesi istenmişti. 

1972 Münih Olimpiyatları’nda İsrailli atletler Filistinli saldırganlar tarafından rehin alınmış, kurtarma operasyonu sırasında da öldürülmüştü. 

1980 Moskova Olimpiyatları’nı, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgaline tepki gösteren 50 Batı ülkesi boykot etti. 

Haberin Devamı

1984 Los Angeles Olimpiyatları’nı, başta Sovyetler Birliği olmak üzere 16 Doğu Bloğu ülkesi, güvenlik gerekçesiyle boykot etti. 

2012 Londra Olimpiyatları, kafileye kadın sporcu almayan Suudi Arabistan’ın oyunlardan men edilmesi tehdidi ve çare olarak başörtüsü altı judo kıyafetiyle bulunan ara çözümle hatırlanıyor., 

1992 Barselona Olimpiyatları’nda 1500 metrede altın madalya kazanan Cezayirli atlet Hassiba Boulmerka, şortla koştuğu için ülkesinden ölüm tehditleri aldı, polis ablukası altında oyunları tamamlayabildi. 

1996 Atlanta’da kürtaj karşıtı eylemcinin patlattığı bomba konuşulmuştu, Seul 1988’de, Kuzey Kore oyunların dışında bırakıldığı için Küba, Etiyopya ve Nikaragua yaz oyunlarını boykot etmişti. 

1956 Melbourne’da Sovyetler’in Macaristan’a baskısını protesto eden Hollanda, İsviçre ve İspanya’nın boykotu, Tokyo 1965’te, ırkçı Güney Afrika rejimini protesto eden çok sayıda Afrika ülkesinin boykotu yaşanmıştı. 

Hani Merih Demiral’a Bozkurt işareti yaptığı için ceza veren UEFA var ya, onlara da Mexico 1968’i hatırlatmak lazım. Kürsüde ırkçılıkla mücadele eden Siyah Panterlerin işaretiyle poz vermiş ama hiç ceza almamışlardı. 

Sonuç olimpiyatlar her zaman siyasetin gölgesinde kalmış, bırakın barışa katkı sağlamayı, propagandanın aracı haline gelmişti. 

Paris 2024 tüm bunları gölgede bırakarak açıldı. 

Rusya, Ukrayna’yı işgal ettiği için oyunlara alınmadı ama Gazze’yi işgal edip, soykırım yapan İsrail oyunlarda. 

Bu çelişkiyi kimse açıklayamazken bir başka garabet daha yaşandı. 

Haberin Devamı

Paris, bir zamanlar felsefenin başkentiydi. 

Voltaire’den Sartre’a, Descartes’tan, Simone de Beauvoir’a kadar felsefeye damga vurmuş onlarca isim sayabilirim. 

Paris, bir zamanlar edebiyatın da başkentiydi. 

Balzac’tan Hugo’ya, Zola’dan Camus’a kadar yine onlarca isim sayabilirim. 

Paris, aydınlanma çağının başlangıç yeridir, 1789 Devrimi, “Eşitlik, Kardeşlik, Özgürlük” sloganıyla tüm tarihi etkilemişti. 

Aynı Paris 2024’te bize bu dünya mirasıyla değil, neoliberalizmin LGBT dayatmasıyla geldi. 

Mesele bireysel tercihlere saygıyı geçti, toplu bir göze sokma, özgürlüğü beyinden cinsel organlara indirme çabası olarak karşımıza çıktı. 

Başörtülü kadın atlet Sylla’ya ancak şapka takması şartıyla açılışa katılma izni veren Fransa, Leonardo da Vinci’nin Hz. İsa’nın

Son Akşam Yemeği freskini, sakallı drag queen’ler ile canlandırdı. 

Fransa yüzölçümü aynı kalsa da, Macron ve Sarkozy gibi cumhurbaşkanlarıyla giderek küçülen bir ülke olduğunu hatırlattı bize. 

Felsefenin ve İsa’nın son akşam yemeği…

Farklı olana saygı duyulan Paris’ten benim normalim sizin de normalinizdir diyen Paris’e uzanan hazin bir öykü bu. 

Haberin Devamı

İsa’nın son akşam yemeği aynı zamanda felsefenin de Paris’te çöküşü olarak döndü bizlere...