ABD merkezli Global Fire Power’ın 2020 Raporu’na göre;
Türk Silahlı Kuvvetleri dünyanın en güçlü 13. ordusuna sahip, Yunanistan bu listede 33. sırada yer alıyor.
Tank sayısı önemlidir ya, Türkiye’nin 2 bin 435, Yunanistan’ın 1353 tankı var.
Türkiye’nin 293 Yunanistan’ın 228 savaş uçağı var.
Yunanistan’ın Fransa’dan alacağı 18 Rafale tipi savaş uçağı gelişmiş radar sistemleri ve farklı hedeflere birden fazla füze atma kabiliyetine sahip ama uzmanlar alınan uçak sayısının Türkiye lehine olan dengeyi değiştirecek kadar fazla olmadığını söylüyorlar.
Türkiye için asıl dert, Yunanistan’ın 120 adet F-16 savaş uçağını “Viper” seviyesine çıkarma süreci. 8 ana modelde ve 136 farklı konfigürasyonda üretilmiş bir uçak F-16 ve Viper seviyesi en üst seviye. Bu seviyedeki F-16’lar çok daha gelişmiş radar ve hedefleme sistemlerine sahip oluyor.
Türkiye de boş durmuyor elbette, ASELSAN’ın elektronik tarama yapan AESA radar geliştirme çalışması sürüyor.
Bu radarlar F-16’lara monte edilecek. Şu an F-16 pilotlarımız yerli podla hava muharebesi eğitimi almaya başladı.
Bozdoğan ve Gökdoğan hava savunma füzeleri geliştirme projeleri de devam ediyor.
Yerli savaş uçakları bir aksilik çıkmazsa 2029’da filoya dâhil olacak. F-35 sorunu çözülemezse, kendi radar sistemlerimizle F-16’ları daha güçlü hale getirmek ya da düşük model F-16’ları Viper seviyesine yükseltecek modernizasyon anlaşmaları yapmak gibi seçeneklerimiz var.
Sadece F-16’lar değil SİHA’lar dâhil tüm muharebe gücümüzün kullandığı Link-16 haberleşme ağı ve ürettiğimiz mühimmatın uçaklara entegrasyonu, pilot ve bakım ekiplerine verilecek eğitimler nedeniyle Rus ya da Çin uçakları şu an en iyi alternatifler değil.
Fransa’dan alınacak kullanılmış Rafael uçakları için Yunan pilotlarını bir İsrail firması Elbit eğitecek. Bunlar temel eğitimler, aslında bir savaş pilotunun yetişmesi ortalama 8-10 yıl alan bir süreç.
Türkiye’ye gelince, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 150 kadar F-16 ve F-4 pilotu FETÖ ilişkisi nedeniyle ordudan ihraç edildi. Ortaya çıkan savaş pilotu açığı da geçmişte FETÖ yüzünden ihraç edilen pilotlarla kapatılmaya çalışıldı.
Sonuç olarak Ege’de güç dengesi değişmedi ama Yunanistan, daha dikkatli takip etmemiz gereken bir hale geldi.
Satılamayan mal ucuzlamaz mı?
İşletme Fakültesi’nde arz ve talebin fiyat üzerindeki etkisini öğrenmiştik.
Talep çok olunca malların fiyatı artar, talep azalınca malların fiyatı ucuzlar diye öğrenmiştik ama öyle değilmiş.
Türkiye’de lokanta ve restoranlar uzun süredir sadece paket servis hizmeti veriyor.
Sektör, “Paket servis ancak yüzde 5-10’luk bir iş getiriyor, kaybımız çok büyük” diye feryat figan halinde.
Yüz binlerce işletmenin talep oluşturmadığı bir dönemde, ekonominin genel kuralları gereği fiyatların geri gideceğini zannediyor insan ama tam aksi oluyor.
Çiğ süt üreticisi 2 lira 80 kuruştan süt satıyor, bir kilogram peynir 6 litre sütten yapılıyor, sonuçta beyaz peynirin fiyatı et fiyatıyla yarışır hale geldi. Restoranlarda serpme kahvaltılar yok, meze olarak beyaz peynir tüketimi yok ama fiyat artıyor durmadan.
Üretici taze soğanı kilogramı 50 kuruştan satamamaktan dertli, markete gidiyorsun bir bağı 3 lira.
Serbest piyasa ekonomisinde devlet ekonomiyi yönetmez, sadece denetler ama Türkiye’de ekonomi kurallarını tersyüz eden bir pazar anlayışı var ve kantarın topuzu kaçtı.
Yazılı açıklama kesmiyor Sayın BakanTürkiye son bir yılda en fazla, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın koronavirüs önlemlerini açıkladığı basın toplantıları ile Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Bilim Kurulu toplantısından sonra yaptığı açıklamaları takip etti.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, o toplantılarda yaptığı açıklamalarla, sert olanlar dâhil tüm soruları yanıtlamasıyla kamuoyunun güvenini kazandı, küresel salgının Türkiye ayağını yönetti ve ne söylediğine en çok dikkat edilen isimlerden biri oldu.
Bir süredir Bilim Kurulu toplantılarının ardından Bakan Koca yazılı açıklamayla yetiniyor. Verilen bilgiler aynı olsa bile Bakan Koca’nın açıklama yapması ve soruları cevaplamasıyla, açıklamasının spikerler tarafından seslendirilmesi arasında en azından ciddi bir etki farkı var.
Her hafta olmasa da en azından iki haftada bir Bakan Koca’yı kameralar karşısında görmek, mesajları tüm kamuoyuna iletmek açısından daha etkili bir yöntem olacaktır.