27 Mayıs Darbesi’nin ardından Yassıada yargılamaları sonucunda idam edilen Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu Kıbrıs Davası’nın diplomasideki dönüm noktasıydı. TMT’nin ilk Bayraktar’ı, Erenköy Direnişi’nin mimarı Ali Rıza Vuruşkan ise pasif göreve alınmış, iddiaya göre daha sonra tuğgenerallik rütbesine terfi ettirilse de bu rütbeye bir türlü kavuşamamıştı.
Türkiye’nin Kıbrıs mücadelesinde bugün unuttuğumuz ya da Kıbrıs ile bağlantısını bilmediğimiz isimleri atlamak olmaz.
Bugün Kıbrıs’ta Türk askeri varsa bunu sağlayan isim hiç şüphesiz Yassıada yargılamalarının ardından idam ettiğimiz Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’dur. Sadece o mu? Lefkoşa’daki İş Bankası Şubesi’nin müdür odasında asılı bir harita vardır. O haritadaki işaretler bankacılıkla değil, Kıbrıs Türk’ünü yok etme planlarına karşı verilen mücadeleyi anlatır bize...
OCAK 1950: TÜRKİYE’NİN KIBRIS DİYE BİR SORUNU YOKTUR
Türkiye, Lozan Antlaşması sırasında İngiltere’nin Osmanlı Dönemi’nde Kıbrıs’a el koymuş olmasını çok önemsedi ve Ada İngilizlere bırakıldı. Bunun temel sebeplerinden birisi o zaman İtalyanların elinde olan 12 Ada’yla ilgili verilen mücadeleydi. Türkiye o dönemde Ege’deki çeşitli adalara askeri birlikler de yollamıştı. 1923’te kapanan Kıbrıs defteri uzun yıllar boyunca tekrar açılmadı. Hatta 1949 kasımında Rum Ortodoks Kilisesi’nin referandum yapacağını açıklamasına rağmen, Cumhuriyet Halk Partisi hükûmetinin Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak 23 Ocak 1950’de TBMM’de “Kıbrıs meselesi diye bir mesele yoktur” beyanatını vermişti. Aynı yıl yapılan seçimleri kazanarak hükûmete gelen Demokrat Parti’nin ilk Dışişleri Bakanı olan Fuat Köprülü de TBMM’de aşağı yukarı aynı sözleri söyledi. Kore Savaşı, NATO Üyeliği, Balkan Paktı derken Türkiye dikkatini Yunanistan ile iyi ilişkilere vermişti.
İZMİR’İN KURTULUŞUNU KUTLAMAK YASAKLANDI...
İyi ilişki çabasına rağmen Yunanistan, Kıbrıs’taki İngiliz egemenliğine son verip Enosis’i gerçekleştirme hayalinden hiç vazgeçmedi. 23 Mart 1954’te Yunanistan Kıbrıs sorununu Birleşmiş Milletler’e taşımaya karar verdiğini açıkladı. Tüm bunlara rağmen 1954 yılında Yunanistan ile ilişkiler olumsuz etkilenmesin diye İzmir’in kurtuluşunu kutlamak yasaklandı. İşte bu garip durumu değiştiren adam 1954 seçimleriyle siyasete atılan ve Temmuz 1955’te Dışişleri Bakanı olan Fatin Rüştü Zorlu oldu. İngiltere’nin çağrısıyla toplanan Türkiye ve Yunanistan’ın katıldığı Kıbrıs Konferansı, İstanbul’daki 6-7 Eylül olaylarının gölgesinde kaldı. 1956’da İngiltere Makarios’u Hint Okyanusu’ndaki Şeysel Adaları’na sürgüne yolladı. İngiltere Kıbrıs’ı bırakma niyetinde değildi hatta Rumların Enosis fikrine karşı Ada’nın Yunanistan ve Türkiye tarafından paylaşılmasını öngören Taksim tezini de İngilizler ortaya attı.
ANKARA DEVREYE GİRİYOR, GİZLİ BİR ÖRGÜT KURULUYOR
1955’te kurulan EOKA’nın Ada’daki Türklere yönelik saldırılarına, zaman içerisinde Enosis’e karşı çıkan Kıbrıs Türklerine ateş açan İngiliz Polisi eklendi. Bu dönemde Türkler, Volkan, Karaçete ve 9 Eylül Cephesi gibi yerel ve bölgesel savunma örgütleri kurdular ama daha büyük ve organize bir gruba ihtiyaç vardı. Rauf Denktaş, Burhan Nalbantoğlu ve Kemal Tanrısevdi 15 Kasım 1957 tarihinde Türk Mukavemet Teşkilatı’nı (TMT) kurdular. O güne kadar faaliyet gösteren yerel savunma örgütleri TMT bünyesine alındı. Kıbrıs Türk Toplumu Lideri Dr. Fazıl Küçük ve Denktaş, Ocak 1958’de Ankara’ya geldiler ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yla görüştüler. Nisan ayında Genelkurmay Başkanlığından Özel Harp Dairesi Komutanı Tümgeneral Daniş Karabelen’e bir mesaj ulaştı. Mesajda “Kıbrıs’ta Türk varlığını korumak amacıyla gizli, silahlı bir örgüt kurulması için T.C. Hükûmeti’nin izin verdiği” ifade ediliyordu. Projenin adı “Kıbrıs’ı İstirdat Projesi” olarak belirlenmişti. Tam bir gizlilik içerisinde ve tüm iletişimin sözlü yapılması emrini de içeren mesajda Kıbrıs’ta gönüllü olarak görev üstlenecek subayların süresiz izinli sayılacakları belirtiliyordu.
Resmi bir terör örgütü: EOKA
EOKA için ilk gizli görüşmeler 1 Temmuz 1952’de Atina’da Makarios’un başkanlığında Grivas ile yapılmıştır. EOKA’nın amacı ilk olarak İngilizleri adadan atmak, ikinci adımda ise Türk halkını yok ederek adayı Yunanistan’a bağlamaktı. Plebisit sonucuna rağmen belirlediği Enosis hedefine ulaşamayan Yunanistan, Kıbrıs sorununu 1954’te Birleşmiş Milletler örgütüne götürerek amacına ulaşmaya çalışmıştır. Yunanistan, sorunu BM’ye getirmekle “Self-determinasyon”; kendi geleceğini kendi belirleme hakkını kullanmayı amaçlamıştır. Bu plan işe yaramayınca EOKA, 21 Haziran 1955 tarihinden itibaren hem İngiliz Sömürge Yönetimi’ne hem de Türklere yönelik saldırılarına başladı. 1955’te EOKA’nın Lefkoşa’nın Türk bölgesinde bulunan polis merkezine yerleştirdiği bombanın patlaması sonucunda 14 Türk yaralandı ve etraftaki evlerde ve dükkanlarda büyük hasar meydana geldi.
O günden sonra saldırılarına devam eden EOKA, Temmuz 1958’de en büyük Türk katliamlarını yaptı. Sinde Katliamı 12 Temmuz, Atlılar ve Arnayi katliamları 13 Temmuz, Üç Şehitler ve Goşşi katliamları 19 Temmuz’da yaşandı.
Astığımız Fatin Rüştü Zorlu Kıbrıs Davası için neler yaptı?
“Bizim Kıbrıs diye bir meselemiz yoktur” diyen dönemin Dışişleri Bakanı Fuad Köprülü’nün aksine Başbakan Yardımcısı Zorlu, Kıbrıs adasının tekrar kazanılması için büyük bir gayret gösterdi. Kıbrıs konusunu incelemek ve politika belirlemek için bir komisyon kuran Zorlu, Kıbrıs’ın Türkiye ile olan bağlarını ortaya koyan belgeleri bir araya getirerek “Beyaz Kitap”ı hazırladı.
Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki haklılığının tüm dünyaya anlatılması için önemli bir kaynak olan kitap, İngilizce ve Fransızcaya çevrilerek yabancı temsilciliklere dağıtıldı. 6-7 Eylül olaylarının ardından bakanlık görevinden istifa eden Fatin Rüştü Zorlu, Türkiye’nin ilk erken seçimi Ekim 1957 seçimlerinden sonra Dışişleri Bakanı olur. Aralık 1958’de Birleşmiş Milletler’de Kıbrıs’ta tek bir millet olmadığını, Kıbrıs devletinin iki toplumdan oluştuğunu ve ikisinin de kaderini belirleme hakkının olduğunu anlatır. Birleşmiş Milletler Yunanistan’a bir kez daha dur der. O toplantıda ağır bir mağlubiyet alan Yunanistan Dışişleri Bakanı Averof anılarında o günü şöyle yazar: “Genel Kurul’un dışındaki dinlenme odasında bu sonucu ülkeme ve parlamentoya nasıl anlatacağımı düşünüyordum. Zorlu gülerek yanıma geldi, elimi sıktı. Yüzüne tokat mı atsam diye düşünürken yanıma oturdu. Sohbete başladık ve Kıbrıs’ın bağımsızlığından başka bir çözüm olmadığında anlaştık...” Londra ve Zürih antlaşmaları Zorlu’nun bu diplomatik mücadelesinin sonunda geldi. Türkiye 1974’te Ada’ya garantör olarak müdahale etme hakkını kazandı.
ALİ RIZA VURUŞKAN...
SAHTE ADI: ALİ CONAN
MASKE GÖREVİ: İŞ BANKASI MÜFETTİŞİ
Biz tarihi televizyon dizilerinden öğrenmeyi seviyoruz ya, TRT’nin Zafere Doğru dizisinde “Ankaralı” kod adı ve beresiyle kahramanlıklarına şahit olduğumuz birisi vardı. O birisi aslında TMT’nin ilk Bayraktar’ı Ali Rıza Vuruşkan’dı. Önce kod adından başlayayım: Conan aslında soyadı değil Kore’de bir tepenin adıdır. 1958’de yarbay rütbesinde bulunan Ali Rıza Vuruşkan Kore’de savaştığı dönemde o tepede Türk askerinin kahramanlıklarının önemli isimlerinden birisi olmuş, gerilla savaşı konusunda büyük tecrübe kazanmıştı. Kıbrıs’ta Türk Mukavemet Teşkilatı’nın başına geçmesi önerisi geldiğinde hiç düşünmedi. Devlet 14 kişilik bir liste hazırlamıştı. Yarbay Vuruşkan hepsi Kore’de görev yapmış bu isimlerle görüştü. Neredeyse tamamı görevi kabul etti. Kıbrıs’a gidecek subaylar için sahte isimler ve maske görevler hazırladı. Yarbay Vuruşkan’ın ilk planda Elçilik görevlisi olması düşünülmüştü ama Kıbrıs’ta işlerin kötüye gitmesi üzerine İş Bankası Müfettişi sıfatıyla Ada’ya gitti. Gitmeden önce iki gün bankacılık eğitimi aldı. Yarbay Vuruşkan’ın kod adı “Bozkurt” olarak belirlenmişti. Öteki subaylara ve gruplara da benzer kod isimleri verildi: Ağrı: Dr. Fazıl Küçük, Toros: Rauf Denktaş, Kurt: Mücahitler, Temizlik Kurdu: Eğitim Sorumlusu, Bereket Kurdu: Silah ikmalinde çalışanlardı.
Vuruşkan işe dört elle sarıldı, Lefkoşa, Mağusa, Larnaka, Limasol, Baf, Lefke, Erenköy, Yeşilırmak, Serdarlı ve Boğaz’da, Bayraktar’a bağlı 10 sancaktarlık oluşturuldu. Vuruşkan Kıbrıs’ta yaklaşık 2.5 sene görev yaptı, o süre zarfında her Türk köyünün kale kadar sağlam olmasını sağladı. 1960 darbesi olduğunda Ankara’ya geri çağrıldı. Kıbrıs’a yollanan silahlar, kayıp gözüküyor, o silahlarla Başbakan Menderes’in ordu kurduğu iddia ediliyordu.
GENERALLİK RÜTBESİ VERİLMEDİ İDDİASI
Pasif göreve atanan Albay Vuruşkan, küsmedi, mesleğine devam etti. 1964 yılında Rumlar, yüzlerce zırhlı araçlar ve binlerce kişilik kuvvetle Erenköy’e saldırdığında devletin aklına yine Albay Vuruşkan geldi. “Gider misin?” dediler, kısa süre önce kalp krizi geçirmiş olmasına rağmen, “Giderim” dedi. Türkiye ve İngiltere’de okuyan, çok az askeri eğitimi olan Kıbrıs Türk’ü 800 kadar öğrenciyle birlikte Erenköy Direnişi’ni örgütledi. Bu başarıları göz önünde bulunduran Genelkurmay Başkanlığı’nın, Vuruşkan’ı tuğgeneralliğe yükseltmeyi kararlaştırdığı ve terfiine ilişkin belirli tarih ve sayılı tebliğ yazısının, şifrelenmek suretiyle telsizle Erenköy’deki Ali Rıza Vuruşkan’a bildirildiği öne sürülüyor. Kıbrıs gazetelerine de yansıyan iddiaya göre; Vuruşkan, 1967 yılında Türkiye’ye döndüğünde generalliğe terfiini hatırlatmak ve üniformasını giymek üzere Genelkurmay Başkanlığı’na başvurduğunda, kendisi hakkında böyle bir karar alındığına dair işleme rastlanmadığı bildirilmişti.
Danıştay’da dava açtı ama kazanamadı.
Oysa Vuruşkan’ın Erenköy’de geri püskürttüğü, kat kat güçlü ve düzenli bir ordunun başındaki Grivas’ı, Yunanistan’a defalarca itaatsizlik göstermesine karşın Yunanlılar, EOKA liderliği sırasında generalliğe yükseltmiş ve ulusal bir kahraman muamelesi yapmışlardı. Albay Vuruşkan ise 1979 senesinde Bursa’da vefat etti, Kıbrıs’ta başardıklarına dair hiç konuşmadı...
Zir Vadisi ve Antalya’da mücahitlere eğitim
İlk Türk Bayraktar’ı Ali Rıza Vuruşkan’ın Kıbrıs’ta göreve başlamasının ardından Türkiye’de iki eğitim kampı kuruldu. İlk kamp adını FETÖ’nün Ergenekon Kumpası sırasında duyduğumuz Ankara’nın hemen dışındaki Zirkaya köyü yakınlarında kuruldu. Zir eğitim kampı olarak belirlenen T.C. Tarım Bakanlığı’na ait çiftlik ve tesislerde, TMT mensuplarına askerî eğitim verildi. İlk eğitim kafilesi 20 Ağustos 1958 tarihinde Ankara’ya ulaştı. 12 Eylül 1958 itibarıyla Antalya Eğitim Kampı da faaliyete geçti.
ABD’yi hellim dolu kutuyla kandırdılar...
Türkiye’nin Kıbrıs’taki mücadelesindeki kritik noktalardan birisi de Ankara’daki Kıbrıs Türk Kültür Derneği olur. TMT karargâhı için derneğin Tuna Caddesi’ndeki binası tahsis edilir. Buraya Kıbrıs’la haberleşmek için telsiz kurulur. Amerikalıların Özel Harp için verdiği telsizlerden biri de gömüldüğü yerden çıkarılarak Kıbrıs’a gönderilir. Amerikalılar anlamasın diye de içine Kıbrıs’ın ünlü Hellim peyniri doldurulan kutusu, sonradan aynı yere gömülür. Kıbrıs’a öğretmen, müfettiş, din adamı gibi kimliklerle TMT’de görev alacak subaylar gönderilir.
İşin önemli yanı adaya silah ve cephane gönderilmesidir. Silahlar ordudan sağlanır. TMT yöneticileri ihtiyaç duyulan silahların listesini Genelkurmay’a iletiyor, onlar da bu silahları bir yazıyla hurdaya çıkmış gibi gösteriyordu. Kamyonlarla askeri depolara giden TMT görevlisi subaylar bunları belirli noktalarda depoluyordu. Böylece gizlilik kuralı işletiliyordu. TMT, EOKA’nın aksine, faaliyet gösterdiği süre boyunca hiçbir Rum köyüne saldırmamış, yalnızca Türk gençlerini eğitmiş, kendilerini savunmaları için gerekli silahları sağlamıştır.
KRONOLOJİ...
1959
5 Şubat: Zürih’te Menderes-Karamanlis görüşmeleri başladı.
11 Şubat: Zürih’te varılan anlaşmalar Menderes ve Karamanlis tarafından parafe edildi.
19 Şubat: Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yaratan anlaşmalar Londra’da Türkiye, İngiltere ve Yunanistan başbakanları ile Makarios ve Fazıl Küçük tarafından imzalandı.
13 Aralık: Makarios seçimleri kazanarak Ada’nın ilk cumhurbaşkanı oldu ve Fazıl Küçük cumhurbaşkanı yardımcısı seçildi.
1960
16 Ağustos: Kıbrıs Cumhuriyeti resmen kuruldu.
1962
25 Mart: Kıbrıs’ta Bayraktar ve Ömerge camileri bombalandı.
1963
30 Kasım: Makarios Kıbrıs Cumhuriyet Anayasası’ndaki 13 maddelik değişiklik önerilerini Fazıl Küçük’e sundu. Kıbrıs Türk Toplumu ve Türkiye değişiklik önerilerini reddetti.
21 Aralık: Kıbrıs Rum ve Türk toplulukları arasında başlayan çatışmalar sonucunda Kıbrıs Türk temsilcileri, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin meclis, hükümet ve diğer yetkili kurumlarından çekildi. Aynı gün kanlı Noel Katliamı başladı. Akritas Planı çerçevesinde başlayan katliam sürecinde 364 Kıbrıs Türk’ü öldürüldü. Bu katliamlar 10 Ağustos 1964’e kadar devam etti.
25 Aralık: Türk uçakları Ada üzerinde ihtar uçuşları yaptı.
1964
4 Mart: BM Güvenlik Konseyi 186 sayılı kararıyla, Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetini meşru yönetim olarak tanıdı ve Ada’da barışı sağlamak için BM Barış Gücü’nü oybirliğiyle kabul etti.
5 Haziran: “Johnson Mektubu” İnönü’ye iletildi.
14 Temmuz: ABD eski dışişleri bakanlarından Dean Acheson, Başkan Johnson’un özel temsilcileri sıfatıyla Türkiye’ye Karpaz’da üs verilerek Ada’nın Yunanistan’la birleşmesi planını ortaya attı. Bu plan daha sonra “Acheson Planı” olarak anıldı.
1966
6 Şubat: Türkiye-Yunanistan ilişkileri bozuldu ve Atina Büyükelçisi geri çağrıldı.
1967
27 Mart: Kıbrıs’ta BM Barış Gücü göreve başladı.
21 Nisan: Yunanistan’da Albay Papadopulos’un bir askeri darbe yapıldı.
9-10 Eylül: Başbakan Demirel ile Yunan Başbakanı Kollias arasında Keşan ve Dedeağaç’ta yapılan görüşmelerde genel olarak Kıbrıs sorunu ele alındı ve bir sonuç elde edilemedi.
28 Aralık: Kıbrıs’ta “Geçici Türk Yönetimi” ilan edildi.
YARIN: ECEVİT’İN LONDRA’DAKİ KIBRIS TEMASLARI VE YUNANİSTAN-MAKARİOS KAVGASI...