- Kıbrıs Türklerine kendi vatandaşına davrandığından daha iyi davranır aslında Türkiye. Asgari ücret Kuzey Kıbrıs’ta Türkiye’den 808 lira daha fazladır mesela.
- Buna rağmen hem devlet hem de vatandaşlar olarak hatalar yaptık. Mesela tüm Kıbrıs Türklerinin rahmetli Rauf Denktaş gibi düşündüğünü zannettik. Oysa Kıbrıs Türkü mücadelesini başlatan Dr. Fazıl Küçük’ten Kıbrıs Cumhuriyeti’ne atanan ilk Türk Büyükelçi Mehmet Emin Dırvana’ya ve kökeni 1973’lere dayanan farklı partilere kadar bir sürü farklı düşünen insan vardı.
- 1974 sonrası Rumlardan kalan 26 sanayi tesisini 1975’te Türkiye’deki ilgili KİT’lere bağladık, sonra da zarar ediyor diye kapattık.
- 1980’li yıllarda, Türkiye’den gelenlere bir günde vatandaşlık, ardından devlet dairelerinde iş verildi. Aynı dönemde muhalif olarak görülen Kıbrıslılara devlet iş vermedi.
- 1990’lı yıllara kadar Osmanlı ölçü birimi okka ve dirhemi kullanan, biz Amerikan kahvesine bayılırken, halen Türk kahvesi tüketen, soru eki olmayan konuşmaları, bir çalışmaya göre, Toroslarda yaşan bir Yörük kavminde de olan Kıbrıs Türklerini “Rumlaşmış” diye yaftalayanlarımız oldu.
- Pazarlık ederken bile “Sizi biz kurtardık” havasını estirmeyi çok seven vatandaşlarımız var bizim.
- Ankara’dan Kıbrıs sorununa dair siyasi destek alanların içeride yaptıklarını fark edemedik çok uzun zaman. Sonra DSP’li Bakan Şükrü Sina Gürel, gördüğü lüzum üzerine, KKTC’de iş yapan şirketlere parayı direkt Ankara’dan ödetti, Lefkoşa’ya yollamadı.
- Türkiye’den ithal ekonomik krizlerin dışında başka sosyal sorunlar da var: Mesela, Türkiye’de evli olduğu halde 1974 sonrası Ada’ya gelip evlenen, sonra bırakıp geri dönenler mi dersiniz, 1974 sonrası Ada’ya ilk yerleşen nüfusun farklı kültüründen kaynaklanan gerilimleri mi... Bir sürü sebep sayabilirim size.
- Yine de bunların tek biri bile, dönemin CTP Genel Başkanı olan Özker Özgür’ün 1989’da söylediği “Nasıl Bulgarlar Türkleri asimile ediyorsa, Türkler de Kıbrıslıları asimile ediyor” sözünü ya da bugün Akıncı’nın siyasi hesaplara dayanan tavrını haklı çıkarmıyor...
RAUF DENKTAŞ DA İLHAK’A KARŞIYDI...
Ertan Kasımoğlu Kuzey Kıbrıs’ta bir gazeteci.
1986’da KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile bir röportaj yaptı.
O röportajdaki sorulardan biri “Kıbrıs ikinci bir Hatay olur mu?” sorusuydu.
Rauf Denktaş, “Bu hayali ve zararlı bir düşünce olur. Hatay örneği bugünkü günde geçerli değildir, düşünülebilir değildir” demiş.
Bugün Akıncı’nın verdiği cevabı tartışıyoruz, o zaman Denktaş’ın verdiği bu cevabı haklı olarak hiç tartışmadık.
Tartışmadık zira yıllar içerisinde Kıbrıs’ta, önce siyasi eşitlik temeline dayalı bir federasyonu, ardından 2. Cenevre Konferansı’nda “Kantonal Çözüm” formülünü ve en nihayetinde coğrafi temele dayalı, gevşek bir federasyonu savunduk, “ilhak” asla bir seçenek olmadı.
SORU DA SORU DEĞİL...
The Guardian muhabirinin Mustafa Akıncı’ya sorduğu sorunun ses kaydını dinledim.
Muhabir, uzmanlık alanının Rusya olduğunu söyleyerek başlamış soruya.
Ardından, “Açıkçası herkes, Kırım’da olanlara benzer bir senaryonun Kıbrıs’ta olabileceğini düşünüyor” diye devam etmiş, “Seçimde kaybederseniz, dışarıdan ayarlanmış bir referandumla böyle bir şey olabilir mi?” diye de sorusunu tamamlamış.
Akıncı da “Böyle bir senaryo nereden çıktı, böyle bir seçenek Türkiye’nin de aklında yok” demek yerine, “Hepimizin bundan kaçınması” lazım demiş.
Mustafa Akıncı bir süredir seçim kampanyasını Türkiye karşıtlığı üzerine kuruyor.