Gülümseme, bireyin kişilik özellikleri ve üstün yönlerini yansıtır, sosyal ilişkilerin yapıtaşıdır, sayısız duyguyu iletir, tüm dünyada mutluluğun dışa vurumudur, uluslararası bir dildir, aynı zamandakişinin ifadesi ve sunumudur. El ve vücut hareketleriyle birlikte sözlü olmayan iletişimin bir parçasıdır ve bu ifadelerin en canlı, belirgin olanıdır. Yüz güzelliği hoş bir gülüşle adeta taçlanır daha da artar.
Spontan bir gülüşte ortaya çıkan hareket miktarında kişiden kişiye çarpıcı farklılıklar gözlenir. Bununla birlikte yaşam boyunca oluşan iskeletsel ve yumuşak doku değişimlerinin ve yaşlanmanın etkileri göz ardı edilmemelidir.
Doğal bir gülüş tüm yüze yayılır ve 3 dönemi içerir;
1. Atak dönemi (Dinlenim konumundan tam gülüşe geçiş)
2. Asılı kalma dönemi (Genişleme ve daralmalarla seyreder)
3. Sönüş dönemi (Dinlenim pozisyonuna dönüş)
Atak döneminde; ağız genişliği artar, dudak köşeleri yukarı ve dışarı hareket ederken, gözlerin dış noktaları arası mesafe minimal değişim gösterir. Bu hareket tüm bireylerde benzerlik gösterir ancak hareket yolu büyük farklar sergilemektedir. Zamanlama olarak, atak dönemi genelde en kısa dönemdir. Asılı kalma dönemiyse
İNVİSALİGN AMA NEDEN?
Son yıllarda erişkin ortodontisi hem hekimler hem de hastalar açısından değerlendirildiğinde, üzerinde oldukça yoğunlaşılan ve ilgi duyulan bir alandır.
1999’da yapılan başka bir çalışmaya göre, ortodontik tedavi görmek isteyen yetişkin hasta sayısında azalma olduğu ve biyolojik ya da teknolojik yeni gelişmeler olmadan sayının artmayacağı bildirilmiştir. Erişkinler, örneğin Amerika’da tedavi gören hastaların çok küçük bir kısmını oluşturmaktadır. Ancak bu düşük oran, erişkinlerin ortodontik tedaviye olan ihtiyaçlarında bir azalma olduğu anlamına gelmez. Buttke ve Proffit’in yapmış olduğu bir araştırmaya göre, erişkinlerdeki malokluzyonların frekansının çocuklarda yahut adolesanlarda rastlanılandan hiçte az olmadığı, hatta eşit ve bazı durumlardaysa fazla dahi olduğu görülmüştür. Amerika’da erişkinlerde en sık rastlanılan problemler, çapraşıklık ve dişleri arasındaki açıklıklardır; çapraşıklık, erkeklerde %14 oranında , bayanlarda %24 oranında , dişler arasındaki açıklık ise, erkeklerde %13, bayanlarda %8 oranında karşı karşıya kalınan bir problemdir.
Erişkinler ortodontik tedaviye olan ihtiyaçlarına rağmen, sıklıkla standart ortodontik tedavi araçları olan bant,
Günümüzde, erişkin ortodontisine olan ilgideki artış, beraberinde konvansiyonel sabit paslanmaz çelik aygıtlara alternatif estetik uygulamalara olan talepteki artışı da getirmiştir.
Bant, braket veya tel kullanılmadan diş hareketi fikri yeni bir fikir değildir. İlk olarak 1945’te Dr.H.D.Kesling tarafından esnek diş pozisyonlandırıcı apareylerin kullanımını rapor eden bir çalışma yayınlanmıştır. Bonded uygulamaların genel ortodonti pratiğinde yer etmesinden önce, Kessling bantların sökümünden sonra kalan boşlukların diş pozisyonlandırıcı aygıtlarla kapatılması metodunu tanıtmıştır. Bu pozisyonlandırıcılar, sabit tedavisi tamamlanmış hastalarda, vulkanize edilmiş kauçuktan yapılmaktaydı. Bu pozisyonlandırıcılarda, bütün diş hareketleri tek bir apareyle yapılmaya çalışılmışsa da, Kessling daha büyük diş hareketlerinin, aşamalı olarak küçük hareketlerle, daha fazla sayıda aparey kullanımıyla mümkün olabileceğini belirtmiştir.
Daha sonraları Ponitz, şeffaf retainerlerı tanıtmıştır. Master model üzerinde aparey yapımına geçmeden dişlerin yeniden mum kullanılarak pozisyonlandırılmasından sonra apareyin bu haliyle yapılması gerektiğini ifade etmiştir. Bunun dışında çok sayıda
A.TANI
Vaka tanısında, şimdiye kadar geçerli, diğer disiplinlerde kurulu benzer prosedürlerin tamamı geçerlidir.
Lingual ortodonti olarak özelleştiğimizde, öncelikli hasta grubu gelişimi bitmiş erişkin hastalar olduğundan ek diagnostik girdiler mutlaka gerekecektir. Bu konuda periodontist (dişeti tedavisi uzmanı), prostodontist (protez uzmanı) ve çene cerrahın yardımları kaçınılmazdır. Ayrıca erişkin hastalarda yaşla bağıntılı olarak baş-boyun bölgesinde görülen histolojik değişiklilerde göz ardı edilmemesi gereken bir konudur. Ortodontik tedavi sırasında, erişkin dişine uygulanan kuvvet sonrası, ortodontik hareketin oluşması için gerekli doku adaptasyonu yaklaşık üç ay sürmektedir. Bu adaptasyonun adolesan bireylerde görülenden çok daha yavaş olması, az trabeküllü ve kan desteği ve dolayısıyla beslenmesi düşük erişkin kemik yapısı sebebiyledir.
Bu doğrultuda, vakanın tedavi yaklaşımının, lingual (dişlerin arkası), labial (dişlerin önü), hareketli veya herhangi başka bir yolda olmasının belirlenmesi, tüm bu farklı disiplinlerdeki derleme sonrası üstünde durulması gereken bir konudur.
Tedavi planı başlangıç tanıya göre şekillenmekle beraber, kullanılacak çok çeşitli tedavi
A. İNDİREKT BONDİNG
Ortodontik braketlerin indirekt bonding (yapıştırılması) ilk olarak 1973 yılında Dr. Silvermann ve Dr. Cohen’ in çalışmaları sonucu popülerlik kazanmıştır. Ancak bonding üzerine 1978 yılında Dr. Gorelick’ in yapmış olduğu bir anket ortodontistlerin sadece % 17’ sinin indirekt bondingi tercih ettiğini göstermiştir.
Yine 1978’ de Zachirson indirekt bondingin direkt bondinge kıyasla yapışmada ciddi bir başarısızlık oranına sahip olduğunu belirtmiştir. Ancak günümüze daha yakın çalışmalarda, Aguirre ve arkadaşlarının da belirttiği gibi indirekt bonding ile direkt bonding arasında yapışma kuvvetleri açısından öyle çok büyük farklar yoktur.
Labial (dişlerin ön yüzeyi) braketlerin indirekt olarak yapıştırılması tamamen isteğe bağlı olmasına rağmen, lingual braketlerin indirekt olarak yapıştırılması kesin bir zorunluluk değilse bile, bir gerekliliktir. Çünkü;
a. Düzensiz lingual diş morfolojisi, lingual braket kaidesinin özel olarak bu aşamada
şekillendirilmesini gerektirir.
b. Lingual diş morfolojisinde görülen geniş varyasyon, dişe göre braket kaidesi kalınlığı ve
LİNGUAL ORTODONTİ ÜZERİNE BİR DERLEME
Bireyin kişisel ve profesyonel yaşamında dış görünüşünün yadsınamaz oranda büyük bir öneme sahip olduğunun gitgide daha iyi anlaşılır olmasıyla ortodontiye olan ilgi, özellikle erişkinlerde artmaktadır.
Ancak geleneksel ortodonti mekaniklerinin görece estetik olmayan görünüşü ve yanı sıra konu hakkında yanlış inanış ve düşünceler ortodontik tedavi ihtiyacı ile ortodontik tedavi gören hasta sayısı arasında -özellikle erişkinlerde-, ciddi farkların oluşmasına sebep olmaktadır.
Bu bağlamda özellikle belli bir kariyere sahip, toplum önünde, iletişim, medya, …vb. işlerle uğraşan erişkin hastaların var olan estetik kaygılarına, tedavi sırasında kullanılan standart ortodonti mekanikleriyle ek yükler getirmeden uygulanan ‘ lingual ortodonti ’ , bu tip hastalar için bulunmaz bir fırsattır. Lingual aygıtlar, hastanın estetik ihtiyaçlarını gidermesinin yanı sıra, biyomekanik olarak da kuvvetin uygulandığı noktanın dişin direnç merkeziyle olan ilişkisiyle, geleneksel tekniğe kıyasla oldukça avantajlıdır.
Ancak her ortodonti hastasının da bu tedavi için uygun olamayacağı bilinmelidir. Bu doğrultuda, vakanın tedavi yaklaşımının, lingual, geleneksel, hareketli