Yerel seçimlerin üzerinden iki yıl geçti. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, 15 yıl kenti iyisiyle kötüsüyle yöneten Aziz Kocaoğlu’ndan sonra bu koltuğa oturdu. Soyer’in 10 yıllık belediye başkanlığı tecrübesinin olması ona büyük avantaj sağladığını söylemek gerek. Soyer; geçtiğimiz günlerde iki yıllık başkanlık sürecini katıldığı bir programda değerlendirdi. Çarpıcı sözleri oldu. Soyer, seçim öncesi verdiği sözlerin her birini hayata geçirdiklerini üzerine basa basa vurguladı.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanın “vaatlerle” ilgili değerlendirmeleri şu şekilde oldu: “Projelerimizin hiçbirinden sapma olmadığını söyleyebilirim. Hepsini gerçekleştiriyoruz. Bu süreçte binlerce arkadaşımın çalıştığı binamızı da taşıdık. Bütün bunu yaparken kimse bunu hissetmedi. Hizmetlerde aksama olmadı. Seçim öncesi ne vaat ettiysek hepsini tıkır tıkır yapıyoruz. İzmir tarihinin en büyük yatırımı olan ve 1 milyar 70 milyon euroluk Buca metrosu için konsorsiyum oluşturabildik. Uluslararası ihaleye çıktık. Narlıdere metrosu… Göreve geldiğimizde yüzde 12’si tamamlanmıştı, bugün yüzde 70’lerin üzerinde. Kaynak bulduk ve hiçbir şekilde aksatmadan devam ediyoruz. Aynı şekilde opera binası, yeni yatırımlarımız, açılış bekleyen çalışmalar, hepsi devam ediyor. Hedeflerimizde şaşma olmadı. Sadece İzmir’in dünya ile buluşması noktasında maalesef frene basmış olduk. Birçok noktaya doğrudan uçuş başlatmak üzereydik. Bu gibi birçok çalışmamız sekteye uğradı. Ofisler açacaktık. Dünya kenti olma hedefi noktasında bir parça geride kaldık. Erteleme diyelim. Bütün bunların hepsi olgunlaştı. Yapacağız. Uluslararası birçok proje gerçekleşecek. İzmir’in dünya kenti olması noktasındaki heyecanımızdan, yol haritamızdan sapma yok. Bütün projelerimize aynen devam ediyoruz. İzmir’in dünyaya tanıtım vizyonunda maalesef gerileme oldu.”
CITTASLOW MÜJDESİ
Seferihisar’ın ismini Cittaslow’la (Yavaş şehir) dünyaya duyuran Soyer, şimdi İzmir’in bu unvanı alması için çalışıyor. Soyer, bu konuda bir müjde verdi:
“Bizim için çok heyecan verici bir proje. 3 yıldır buna kafa yoruyoruz. Cittaslow aslında yerel kalkınma modeli. Doğayla uyum içinde, bilimi rehber edinen, tarihine sahip çıkan bir model… Nüfusu 50 bin altındaki kentler için bir sistem. 3 yıldır somut olarak uğraşmaya başladık. Türkiye’deki bu kentler ağını arttırmaya devam ettikçe niçin daha büyük şehirlerde kriterleri uygulamıyoruz diye sormaya başlamıştım. Genel başkan yardımcısı olduktan sonra, bu görevi üstendim. Metropol için çalışmaya başladım. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olduktan sonra çalışmalar daha da hızlandı. Metropol olarak uyulması gereken kriterler, bütünlük içeriyor. Bir de tek tek mahallelerde uyulması gerekenleri harmanladık sunduk. Cittaslow’un 12 Haziran’da genel kurulları var. Dünyanın ilk Cittaslow metropol unvanını verecekler. Biz de bunu anlatmaya başlayacağız. Bugün dünyada birçok şehir ve metropol Cittaslow olmak istiyor. Çünkü çok sağlıklı bir kent modeli… Biz dünyanın ilk Cittaslow’u olduğumuzda o kentler kriterleri bizden alacaklar. Uyup uymadıklarını da biz kontrol edeceğiz. Bu İzmir için olağanüstü bir prestij ve saygınlık”
İşte bu proje İzmir’in dünyada isminin duyulmasını sağlayacaktır.
30 Ekim depremi sonrasında tahliye edilen Büyükşehir Belediye binasının akıbetini herkes merak ediyor. Soyer, bu konuda bana kalırsa net bir cevap verdi:
“Binayla ilgili hasar tespiti yaptırdık. 4 blok var. Hepsiyle ilgili yapıldı. Denize bakan binayla sol tarafındaki blok orta hasarlı. Güçlendirmeyi çalışması için 50 milyon üzerinde bir bedel çıkıyor. Zaten çok kullanışsız bir bina... Ferah çalışma ortamları sağlamıyordu. Güçlendirmeyi yaptığınız zaman iyice kullanışsız hale gelecek. Psikolojik olarak arkadaşlarımızın ciddi tedirginlikleri var. Depremden önce de dile getiriliyordu. Deprem de gösterdi. Deprem anında çekilen videolar var, mermerler dökülüyor. Bu binanın artık miadını doldurduğunu düşünüyorum. Karar için çok acele etmemiz gereken, telaşa kapılmamız gereken bir durum yok. Taşındık, arkadaşlarımız güvenli yerde çalışabiliyorlar” Soyer, göreve geldikten kısa süre sonra “3 yılın sonunda Körfez’de yüzeceğim” iddiasında bulunmuştu. Bunun için de Körfez’in temiz olması gerekiyor. Başkan, bu konuda kararlı gözüküyor:
“Ben yüzeceğim. Körfeze bakıldığında bir çalışma görmedikleri için ‘Bunu nasıl söylüyor’ diyorlar. Bilmiyorlar ki biz kuşatıyoruz. Aslında biz o çalışmayı karada yapıyoruz. Körfez içinde kepçe görmedikleri için boşa çıkacak sanıyorlar. Yağmur suyu ayrıştırma kanalları yapıyoruz. Yağmur zamanındaki pis suyun damlası bile körfeze gitmeyecek. Biz aslında körfezin kirlenmesinin önüne geçiyoruz. Körfezin kendini temizleme gibi bir kabiliyeti var. Sirkülasyonla kendini temizliyor. Yeter ki siz kirletmeyin. Biz kirletmemeye başlıyoruz. Kirletmediğinizde o körfez yüzülebilir hale gelecek. Güzelbahçe’de mavi bayrak aldık. Öyle torpille falan almıyorsunuz. Göreceksiniz görev sürem içinde yüzeceğim.”