Onlar gündemimizi dolduruyorlar. İstesek de istemesek de bir şekilde yakalanıyoruz onlara. En ciddi olması gereken TV haberleri ve gazetelerin birinci sayfalarında onlar var. Aslında onların yaşadıkları tüm Türkiye’nin meselesi... Çoğu erkek ve kadın gündemimizi dolduranlarla aynı şeyleri yaşıyor çünkü.
     Â
Türkiye panoraması      Hülya’yı aldatıp aldatmadığı meçhul olan koca, kocayla yatıp yatmadığı meçhul olan sosyetik güzel kadın, evlendiği için sahnelerden çekilen, ününü ayaklar altına alan, kocası hapisteki acılı kadın Sibel, aldatıldığını kesinkez öğrenince evden ayrılmak zorunda kalan ama yine de dönme mesajları veren Derya, dayağa karşı olduğunu asla açıklamayan bir İbrahim, boynu bükük, gıkı çıkamayan yaşı küçük sevgili, aynı kaderi paylaşan kadınların bağrından kopan, vay, aldat ama ortaya çıkartma, sahneye çıkartıp oynatma, gözümüz görmesin çığlıkları, askere bir türlü alınamayan, eve kapadığı bir başka kadını sevdiğini söylediği halde, ötekilerle de beraber olmayı en doğal hakkı sanan bir Acar erkek, ne kadar çok kadın o kadar erkek olmanın savunuculuğu, Özlem mi Nefise mi gururlanmaları, yumuşaklar, uşaklar, eşcinsel olsa da bunu söylemeyenler, eşcinsel olmaktan ödü kopanlar ve bunu aşağılayanlar...
      Onlar bir Türkiye panoraması ve biz de kendimizi görüyoruz onlarda, kendimizi tartışıyoruz aslında. Kadınlar dövülüyor, kadınlar aldatılıyor, kadınlar aldatamıyor, kadınlar erkeklerini hoş görmek, affetmek zorunda, kadınlar erkeklerini hoş görüyorlar ama gözden uzakta yapsın, ona hissettirmesin, kadınlar zengin erkeklerle beraber olmayı istiyor, zengin erkek kadının sosyal statüsü, kadınlar önemli erkekten bir çocuk yapıyor, dünyadan kopuyor ama o artık kutsal anne, kadınlararası rekabet büyük, kadınlar erkekleri suçlayacakları yerde birbirlerini yiyorlar, güzellik hep ön planda, ben güzelim, ben en güzelim, o at suratlı, güzelsin ama yine de aldatılıyorsun işte, ama o evli erkeklere musallat, kadınlar başkalarının kocalarına göz dikiyorlar, kadınlar kocalarını hapishane kapısında bekliyorlar, kadınlar iş hayatındaki erkeklerin tehditleriyle yaşayacakları aşkları bile terkedebiliyorlar, erkekler askere gitmekten kaçıp, vatan millet nutukları atıyorlar, erkekler ne kadar çok sevgilileri varsa kendilerini o kadar erkek sanıyorlar, erkekler dayak atmayı da erkeklik sanıyorlar, erkekler karılarını aldattıktan sonra mutlaka bunu yapmadıklarını iddia ediyorlar, yatakta bile yakalansalar, a kim bu kadın diyorlar, erkekler eşcinselliklerini saklıyorlar, birbirlerini eşcinsellikle suçluyorlar, oysa en korktukları şey ya bende de bu eğilimler varsa...
     Â
Onlara acıyoruz      Evet onlar gündemimizi dolduruyor ama onlar Türkiye’nin geneli, biz Türkiye’yi tartışıyoruz aslında. Onun için insan kızamıyor onlara, hatta için için acıyor.
Sözlük cinsleri anlatıyor
      Bir sözlük çıktı, A’dan Z’ye cins bakışını anlatıyor. IPS İletişim Vakfı Yayınları’ndan çıkan küçük mor kapaklı sözlük, kürtajdan gey’e, erkeksilik’ten üreme haklarına kadar her konuyu tanımlıyor, anlatıyor. Gazeteciler için hazırlanan bu küçücük kitapçık, yıllardır kafamızı karıştıran tüm tabuları, sorunları, cinsler arası kaos yaratan kavramları bir güzel ele alıyor ve küçük bir el kitabı şeklinde sunuyor. Ve insana bir “oh" dedirtiyor. IPS, küresel bir
haber ajansı olarak dünyanın dört bir yanındaki sivil toplum kuruluşlarının
bilgi kaynağı. Uzun zamandır ise kadınların medyada kendilerini ifade etme ve karar verme süreçlerinde yer alma uğraşında karşılaştıkları sorunlara yanıt üretme çabasında. Sözlüğün Türkçe baskısı ise Heinrich Böll Vakfı katkıları sayesinde gerçekleşmiş.
      İşte sözlükten bazı kelimeler ve karşılıkları...
      Erkek, adam: Erek terimi erişkin erkek insanı adlandırır. Başlangıçta bütün Germanik dillerde hem insan hem ergin erkek anlamında “man" kullanılıyordu. Daha sonra, İngilizce dışındaki dillerde insan anlamı sözcüğün türevine aktarıldı.
      Ev kadını: Kadın 13. ile 14. yüzyıllara değin hane halkının koordinatörüydü. Merkezi ulus devletlerin ortaya çıkmasından önce hane halkları hukuksal, ekonomik ve politik faaliyet merkezleriydi, ev kadınlarının belirgin bir iktidarı vardı. Günümüzdeyse ev kadını terimi, bir karşılık ve çıkarı olmaksızın, başlıca bir işi bir evi çekip çevirmek (emeği yeniden üretmek) olan kadınları adlandırıyor.
      Gey (eşcinsel):İngilizcede neşeli anlamına gelen “gay" sözcüğü, başlangıçta entellektüeller ve sanatçılarla gece hayatını sevenler arasında bir hitap tarzı olarak (neşeli gay çocuk, neşeli gay adam) kullanılırdı. Terimin mutlaka cinsel tercih ve eylemlerle ilişkilendirilmesi gerekmezdi. 1960’larda ABD’de ortaya çıkan Eşcinsel Kurtuluş Hareketi’nin sloganı “Good As Youönun (Sizin Kadar İyiyiz) baş harfleri “GAYöden haraketle sözcük eşcinsellikle doğrudan ilişkilendirildi. Günümüzde gay sözcüğü kendi cinsine ilgi duyan erkekleri tanımlamak için kullanılırken kendi cinslerine ilgi duyan kadınlar için lezbiyen terimi tercih ediliyor.
      Biseksüel: Hem kendi cinsine, hem karşı cinse belirgin duygusal ve cinsel ilgi duyan kişi.
      Kayıp kadınlar: 1990’da Amartya Sen’in dolaşıma soktuğu terim küresel nüfus verilerinden düşülen tahminen 100 milyon dolayındaki kadına atfen kullanılıyor. Bu kayıp kadınların bebek öldürme, bebek ölümleri, kasıtlı kötü beslenme, tedaviden yoksun bırakma ve cins temelindeki daha başka şiddet uygulamalarının kurbanları olduğuna inanılıyor.
      Tecavüz, ırza geçme: İngilizce’ye ilk girdiği 1400’de tecavüz (rape) mal ve mülk gaspının yanı sıra zor kullanarak insan, özellikle kadın kaçırma anlamına geliyordu. Günümüzdeyse cinsel şiddet ve taraflardan birinin rızası olmaksızın cinsel birleşme anlamında kullanılıyor. Tecavüze uğrayan kadın ve kız sayısının tecavüze uğrayan erkek ve erkek çocuktan kat kat aşmasına karşılık, erkeklerin mağduru oldukları tecavüz vakalarının hepsinin kayıtlara geçmediğine inanılıyor. Tecavüz kadınlara yönelik en yaygın cinsel şiddet biçimi. Tecavüz ya da cinsel saldırı kurbanları hem bedensel hem ruhsal zarar görüyor. Hemen hemen bütün hukuk sistemlerinde hukuksal yeterlilik yaşının altındaki kızlarla kendi rızalarıyla da olsa cinsel birleşmeye girilmesi tecavüz sayılarak cezalandırılır.
      Homofobi: Eşcinseller ve eşcinsellikten akıl dışı korku duyan ya da nefret eden kişi. Homofobi, kimi zaman biseksüeller de dahil, lezbiyenler ve gey erkeklerin ezilmesini adlandıran bir genel terim. Bu ezilme, toplumsal tecrit, medyada gösterilmeme, kişinin ait olduğu topluluğun yok sayılması, sözel ve bedensel baskı, saldırı, tecavüz ve öldürmeyi içeriyor.
Ayşegül’ün Can abisi
      BEN Datça’da olacağım siz bu yazıyı okuduğunuzda, Can Yücel Şenliği’nde. Onu sevenler, onunla dostluk edenler hep birlikte olacağız, onunla ilgili anılarımızı anlatıp, katıla katıla güleceğiz özlemle...
      Bu köşede çok anlatmışımdır onunla ilgili anılarımı, bugün “bizim Ayşegül"ün anısından söz edeceğim.
      Ayşegül yedi yaşında, defter dolusu şiirler yazmış. Babası alıyor bu şiirleri, “gel Can amcana götürelim, bakalım o ne diyecek" diyor. Ayşegül Can amcasına uzatıyor defteri heyecanla... Can amca okumaya başlıyor... “Böcekler güzel, kuşlar harika, ağaçlar çok güzel, kediler çok cici..."
      Can amca önce soruyor, “Ayşegül neden Z.Ayşegül Sönmez diye yazmışsın?" Yedi yaşındaki Ayşegül yanıtlıyor, “e sizin babanız da H. Ali Yücel diye yazıyor".
      Can Yücel sanırım çok gülmüştür ama bu uyduruk Z’nin üzerinde durmuyor ve diyor ki, “Ayşegül çık dışarı dolaş, mesela yağmur yağıyor, her taraf çamur oluyor, ayakların çamurlanıyor, çamuru da yaz..."
      Bizim köşe yazarı, serbest muhabir arkadaşımız Ayşegül Sönmez’e göre, Can abi o kadar nazik ki, “senden şair olmaz" diyemiyor...
      Ayşegül’ün adının başında artık Z harfi yok, o başarılı bir gazeteci olma yolunda ve o da Datça’da, Güler teyzesi ile birlikte Can abisini anıyor.
      Hani Can Baba demişti ki; “Sen ölürsen Güler, mahfoldum gittim/ ve madem kendimi öldürmek istiyorum/ ilk işim seni öldürmek.
Yazara E-Posta:
dasena@milliyet.com.tr