Nuray Mert

Nuray Mert

nuray.mert@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

‘Elitizm’ ya da ‘seçkincilik’ gündelik dilde, ‘ayrıcalıklı, güçlü ve eğitimli’ bir azınlığın mensuplarının, sıradan insana, ‘tepeden bakması’, ona değer vermemesi, kısaca ‘göbeğini kaşıyan adam’ olarak küçümsemesi anlamında kullanılır. ‘Göbeğini kaşıyan adamı küçümseyen adamın kendisi hangi vasıflara sahiptir?’ sorusunu bir yana bırakalım, bu tavır (gündelik anlamı ile) ‘elitist’ bir tavır olarak tanımlanabilir.
Siyaset kuramında ‘elitist’ yaklaşımlar, gündelik kullanımın ötesinde ‘sorunlu’ ve tartışmalı yaklaşımlardır. Klasik elitist kuramın fikir babaları, Vilfredo Pareto, Robert Michels ve Geatano Mosca’nın siyasal ve toplumsal gerçeğe bakış açıları son derece ‘kötümser’dir. Onlara göre, tarihsel, toplumsal, siyasal değişimlerin, ‘yeni elitlerin’ eskilerinin yerini alması ötesinde fazla bir anlamı yoktur. Bu kuramcılara göre, her dönemde, toplumları küçük bir seçkin azınlığı yönetir, mevcut sistem tıkanınca yeni elitler, barışçı veya devrimci yollarla eskisinin yerini alır. İdeolojiler, siyasal söylemler, vs. elitlerin yer değişiminin araçları olmaktan fazla bir anlam taşımazlar.

Kötümserliğe teslimiyet
İnsanlığa, insanın tarihsel serüvenine, salt iktidar savaşları ve güçler dengesi olarak bakan seçkinci ve kötümser yaklaşıma karşı birçok farklı anlayış, siyasal-tarihsel değişime, ‘ilerleme’, ‘özgürleşme’ veya ‘olgunlaşma’, ‘iyi ile kötünün mücadelesi’ gibi değerler çerçevesinden bakarlar. Birinci yaklaşımın siyasal tavır olarak sonucu, güce tapınma ve her türden değeri reddeden bir pragmatizme teslim olmaktır. O nedenle, hangi siyasal kurama yakın durduğumuz, aslında insanlığa bakış açımızın ne olduğu ile yakından ilgilidir.
Aynı şekilde, siyasal ve toplumsal tavrımızla, nerede durduğumuz ve neyi savunduğumuzla, insanlığa kötümser yaklaşımları, insanlık tarihini salt bir iktidar mücadelesi olduğu iddiasını ‘haklı çıkarmak’ işten bile değildir. Her türden iktidarları kollamak, insanlığa ilişkin kötümserliğe teslim olmaktır, onu onaylamaktır. Her şeye rağmen ‘başka ve daha iyi bir dünyanın mümkün’ olduğunda ısrar etmek, hayalcilik veya saflık değil, ‘reel politika icabı’ denilen kötümserliğe, yani iktidarlara teslim olmayı reddetmektir.
Türkiye’de, ‘büyük değişim’ diye, sadece kadrosu değişik ama birçok bakımdan eskisine benzer bir siyaset sahnesinin kurulması, maalesef, siyasete kötümser bakan kuramları ve en başta klasik elitist yaklaşımları her geçen gün daha fazla ‘haklı’ çıkarıyor. Dün, siyasete ‘değerler’ perspektifinden bakanlar, bugün, ‘reel politika’nın, ‘siyasal pragmatizm’in koyu savunucuları. Dün başkaları, Kıbrıs’a stratejik çıkarlar açısından bakıyordu, bugün diğerleri aynı bakışı benimsiyor. Dün başkaları ‘dış siyasette ilke değil, çıkarlar önemlidir’ diyordu, bugün diğerleri. Dün de toplumsal-siyasal baskılar, ‘tehdit’, ‘güvenlik’, ‘birlik beraberlik’ kılıfına sokuluyordu, bugün de! Sadece tehdidin, güvenliğin tarifi değişti.

Çok safmışım!
Mesele belli ki, ‘muhalifken başka, iktidar iken başka konuşmak’ değil. Daha kötüsü, belli ki, dünkü iktidar kurgusu içine giremeyenler, kendilerine yer açma mücadelesine ‘muhalefet’ demişler. Bugün iktidar kurgusu içinde yer alınca, daha doğrusu kendi iktidar kurgularını hayata geçirince, her bakımdan iktidar olmanın gerektirdiği gibi davranmaktan sakınmıyorlar. Hiçbir zaman, insanlığa ‘romantik bir iyimserlikle’ bakmamaya çalıştım, insanları zaafları ile kabul etmek ve sevmek gerektiğine inandım. Ama, yine de çok safmışım, koskoca bir çevrenin neredeyse tamamının derdinin, ilkeler, değerler, hak-hakkaniyet değil, kendine her alanda yer açmak, olduğunu hiç fark etmemişim. Meğer mevki, makam, daha büyük ev, daha iyi bir araba, iktidar mevkiindeki insanların iltifatına mazhar olmak, benim sandığımdan çok önemliymiş. Dahası, benim sandığımdan çok insan için önemliymiş.

Siyasal tablo bir yansıma
Her şey bir yana, dostluktan, samimiyetten, haysiyetten daha önemliymiş. Yollar siyasi bakış farkında değil, değer ve ilkelerde ayrılmış. Bırakın itiraz ve eleştiriyi, geçmişte ortak olduğunuzu sandığınız değer ve ilkeleri hatırlattığı için, varlığınız bile rahatsız edici, uzaklaşılmaya çalışılan, buna gerekçeler uydurulan hale gelmiş. Siyasal tablo, insanlık tablosunun sadece bir yansıması. Birçok dostluğumun noktası, benim içinde onlar için de burada kondu. Yeni Türkiye’nin yeni elitleri benden uzak, yolları açık olsun!
Yine de, hiçbir şey, beni insanlığa dair kötümser olma tuzağına düşürmeyecek. Bu insanlığımızın ve tüm inançlarımızın reddi olur. O nedenle, umuda yolculuğumuz hiç bitmemeli, yarın bügünün bir benzeri ile karşılaşma ihtimali ne kadar yüksek olursa olsun, bugün değerleri, ilkeleri olanlar, hak arayanlarla birlikte yürümek lazım diye düşünüyorum.