"Zaman hiç de göründüğü gibi değildir. Sadece bir yöne doğru hareket etmez ve gelecek, geçmişle aynı zamanda mevcuttur.
Der Albert Einstein
Düşünce gücümüz sayesinde geleceğimizi etkileyebilir miyiz?
Kesinlikle evet!
Bunu yapabiliriz, hem de tahmin ettiğimizden daha fazla.
Teklif dalgamız tüm geleceğimizi dolaşır. İster bir saniye sonrası, ister bir ya da on yıl sonraki olaylar olsun, tüm olasılıklar tek tek kontrol edilir.
“Sadece geçmiş geleceği değil, aynı zamanda gelecek de geçmişi etkiler”
Aklımız bunu idrak etmekte biraz zorlanabilir, çünkü şimdiye kadar hep zamanın geçmişten geleceğe, doğrusal bir biçimde ilerlediğini düşünmüştük. Şimdiyse bunun tam tersinin de mümkün olması aklımız için şaşırtıcı.
Enerjiyi vücudun parası gibi düşünün.
Hayatta kalmak için buna ihtiyacınız var.
Sormanız gereken soru şu:
Bu enerjimi nasıl kullanıyorum?
Vücudunuzdaki enerjinin yüzde 20'sini beynimiz kullanıyor.
Beyninizi ve düşünce kabiliyetinizi kullandıkça aslında enerjinizi kullanıyorsunuz.
Açıkçası düşüncelerimiz bazen bizim için çok verimsiz olabiliyor.
Bir fikir ürettiğiniz her anda enerji harcıyorsunuz.
Yaşlı bir bedende genç bir bedenin özelliklerini ne kadar fazla taklit edebilirsek bu özellikler ne kadar yüzeysel görünürlerse görünsünler beden o kadar uzun yaşayacaktır.
İkinci olarak genleri içinde bulundukları bedenin gerçekte olduğundan daha genç olduğuna kandırmaya çalışabilirdik. Genç bir bedenin yüzeysel kimyasal özelliklerinin taklidini yaparak geç etki eden zararlı genlerin devreye girmesini önlemek mümkün olabilirdi. (Gen bencildir)
Beyin sürekli bedenin nasıl hissettiğini izliyor, aldığı geribildirimlerle buna uygun kimyasallar üretiyor ve kana salıyor. Böylelikle bu düşünme ve hissetme süreci sonunda bir var oluş haline giriyor.
Dr Kazuo Murakami’nin "Genlerinizi Uyandırın" isimli kitabında der ki;
Mutluluğu yöneten genler; herkesin içinde gizlidir ve sadece devreye alınmayı bekler. Bize düşen görev, onları harekete geçirmek ve yaşantımıza fayda sağlayacak biçimde çalışmalarını sağlamaktır.
Bilindiği kadarıyla; genlerimizin yalnızca %5-10’luk bir bölümü
Geçenlerde Pembenar için Nazar üzerine yaptığımız bir röportajda “Düşüncenin Enerjiye Dönüşümü” adlı kitaptan bir söz aktarmıştım. Şimdi aynı kitaptan bazı güzel alıntılarımı paylaşmak istiyorum.
Bütün vücudumuzda dolaşan sinir tellerini telefon hatlarına benzetecek olursak beynimizin de muazzam bir telefon santrali olduğunu söyleyebiliriz. Beyin vücudumuzda bulunan bütün sinirleri son derece çapraşık ama aynı derecede de düzenli bir sistem sayesinde birbiri ile temasa geçirir. Beyinde bu işi yapan bir milyonu aşkın kanal bulunmaktadır bunların arasında da on binlerce birleşme noktası vardır.
İşte bu son derece karmaşık gibi görünen şebekede insan aklının alamayacağı kadar büyük bir haberleşme komut alıp verme faaliyeti devam eder gider.
Bedenimizin fonksiyonlarının otomatik olarak yürümesini sağlayan bilinç altıdır. İster uyuyor olalım ister uyanık, irade dışı hayat devam eder gider. Kulağımıza duymasını, gözümüze görmesini, ağzınıza tatmasını, kalbimizi atmasını midemize yemekleri sindirmesini,
Atlantis kıtasını duymuşsunuzdur sulara gömülmüş bir kara parçası.
Ama böyle bir defada sulara gömülmemiş, bir dizi afetle kısmi parçalanmalarla yavaş yavaş batmış!
Geçenlerde okuduğum bir kitapta bununla ilgili bir bölüm dikkatimi çekmişti.
Şimdi bu kitapta aldığım notları paylaşacağım sonrada üzerine konuşuruz.
“Atlantisin son zamanlarında negatif enerjilerin kullanımı çok artmış.
İki ayrı gruba ayrılmış ve çevrelerinde de onları destekleyenleri.
Temeli Mu ya dayanan kozmik enerjiyi iyi yönde kullananlar ve kötüye kullananlar.
Birisi “Birin Oğulları” denilen Rahiplerlerce yaşatılan enerjiyi iyi yönde kullanan grup.
Hz. Peygamberimizin şöyle bir sözü var, beni hep çok düşündürmüştür: “Şakî (kötü kimse) anasının karnında iken şakî olandır. Saîd de (iyi insan) kendisinin dışındakilerden öğüt (başka varlıklara bakıp ibret) alandır.
DNA'nın hafızası var ve atalarımızın deneyimlerini saklıyor!. Daha anne karnında iken bu kodlar DNA yazılımına yükleniyor. Yoksa bir çocuğun daha anne karnında kötü kimse olarak yazılması niye olsun değil mi?
Bununla ilgili elbette yapılmış deneyler var. Yani atalarımızın bazı korkularının genetik yolla bir sonraki nesle aktarıldığını deneylerle ortaya koymuşlar.
Erkek farelerin olduğu odanın zeminine elektrik telleri bağlıyorlar. Farelerin ayaklarına periyodik olarak elektrik şokları kuş kiraz kokusu uyguluyorlar. Özellikle acetophenone, bu kokunun ana bileşeniymiş.
Bir sonraki aşamada deneydeki farelerin yavruları oluyor. Onlar biraz büyüdükten sonra, bilim adamları onlara sadece acetophenone veriyor. Eziyet falan yok. Küçük fare hemen kokuya tepki veriyor. Yani, ürküyor ve kaçıyor.
Deney farelerin ikinci
Satürnün doğum haritanızda diğer kötücül gezegenlerle beraber olumsuz bir açıyla herhangi bir evinizde bulunması kişinin yaşamında o konuyla ilgili sorunlar yaşayacağını anlatır deriz hep... Ama doğum haritalarına baktığınızda bazılarının bu açılardan hiç etkilenmeden geçtiğini görebilirsiniz. Mesela dünyada çok zengin ve başarılı bazı kimselerin doğum haritaları incelendiğinde inanılmaz zorlayıcı açılar olduğu ama tam tersi bu kişilerin bundan hiç etkilenmediği görülür.
Peki, bazılarını etkilerken bazılarına hiç dokunmamasının ne gibi bir özelliği olabilir?
Bunu sağaltmanın en kolay yolu nedir biliyor musunuz? İyilik yapmak… Evet, iyilik yapmak.
Amerika da Milyonerlerin Mesihi olarak adlandırılan bir isim Randy Gage Evrene karşılıksız veremezsiniz diyor ve refahın sırrını şöyle anlatıyor.
“Bu refahın birinci temel sırrıdır ve çoğu insanın gözden kaçırdığı bir sırdır. Onlar refaha bir 'bana ver' durumu olarak yaklaşırlar ve onu çevreleyen gerçek enerjiye hiç uyumlanmazlar. Bu evrendeki her şey, bir değere karşılık bir
19.8.2020'de 05:42'de Aslan burcunda bir yeniay gerçekleşecek!
Bu yeni ay dileklerimize odaklanmak ve tezahür ettirmek için çok kuvvetli enerjiler yansıtıyor.
Ayrıca Aslan burcunun bazı özellikleri üzerine, yaşamın bu alanlarını iyileştirmek için uygundur.
Anahtar kelimeler; gurur, ego, cömertlik, otorite, inatçı, sıcaklık, hükmetmek, dikkat çekmek isteyen, kompleks. Bu konular ön plana çıkar ve üzerlerinde çalışabilirsiniz.
Elementi Ateş:
Ateş, en başta canlılık ve yaşam enerjisi demek. Yaşam enerjiniz düşükse muhtemelen ateş elementiniz eksiktir. Sürekli başkalarına koşmak yerine merkezinize kendinizi alın ve yaşamın keyifli yanlarından faydalanmaya çalışın.
Mesela bu yeniayda bol bol güneşten faydalanın; mum yakmak, ateş renklerini kullanmak da enerjiyi yükseltir.
Ancak her şeyin olduğu gibi ateşin de fazlası zarar. Malum, yakar!