Yaşlı bir bedende genç bir bedenin özelliklerini ne kadar fazla taklit edebilirsek bu özellikler ne kadar yüzeysel görünürlerse görünsünler beden o kadar uzun yaşayacaktır.
İkinci olarak genleri içinde bulundukları bedenin gerçekte olduğundan daha genç olduğuna kandırmaya çalışabilirdik. Genç bir bedenin yüzeysel kimyasal özelliklerinin taklidini yaparak geç etki eden zararlı genlerin devreye girmesini önlemek mümkün olabilirdi. (Gen bencildir)
Beyin sürekli bedenin nasıl hissettiğini izliyor, aldığı geribildirimlerle buna uygun kimyasallar üretiyor ve kana salıyor. Böylelikle bu düşünme ve hissetme süreci sonunda bir var oluş haline giriyor.
Dr Kazuo Murakami’nin "Genlerinizi Uyandırın" isimli kitabında der ki;
Mutluluğu yöneten genler; herkesin içinde gizlidir ve sadece devreye alınmayı bekler. Bize düşen görev, onları harekete geçirmek ve yaşantımıza fayda sağlayacak biçimde çalışmalarını sağlamaktır.
Bilindiği kadarıyla; genlerimizin yalnızca %5-10’luk bir bölümü gerçek anlamda çalışmaktadır. Geriye kalanlarının ne yaptığıysa meçhuldür. O halde, nasıl yaparız da genlerimizi mutlu olmamızı sağlayacak biçimde çalıştırırız? Bu sorunun cevabı: Her günü olumlu bir tutum içinde ve dolu dolu yaşamaktır.
O halde genlerinizi harekete geçirin!
“Olumlu” ve “olumsuz” düşünme kavramları bize artık öylesine tanıdık gelmektedir ki; “olumlu düşün” ifadesi gündelik dilimizin adeta bir parçası halini almıştır. Ancak, yaşamda hem iyi hem de kötü şeyler vardır. İşler ters giderken, olumlu bakışı yitirmemek her zaman kolay değildir.
Zihninizdeki algı beden kimyanıza yansırsa ve sinir sisteminiz de bunu okur ve çevreyi yorumlarsa ve daha sonra da kanın kimyasını kontrol ederse, o zaman siz gerçekten de düşüncelerinizi değiştirerek, hücrelerinizin kaderini de değiştirebilirsiniz.
Algınızı değiştirdiğinizde, zihniniz genlerinizin aktivitesini değiştirebilir ve her bir genden 30.000 üzerinde değişik sonuç yaratabilmektedir. Gen programları hücre çekirdeğinde olup kan kimyanızı değiştirerek, genetik programlarınızı yeniden yazabilirsiniz.
Vücudumuzda, genlerimizde yazılı olmayan hiçbir şey gerçekleşmez. Ne mutlu bize ki, genlerimizin önünde sayısız seçenek bulunmakta; kullanılmayan genlerin büyük bir yüzdesi kendi kendilerini sağaltma gücünü elinde tutmaktadır. Bu yüzden genlerimizin şu anda bize söyledikleri, en son söyleyecekleri sözler değildir. İyi genler her an devreye girip, kötü genler de devreden çıkabilir. Bizi hasta eden genlerimizin yanı sıra, hastalığı bastıran genlere de sahibiz. Hem kansere yol açan hem de kanseri engelleyen genler olduğu kaydedilmektedir.
Genlerimiz biz düşünmeye başlamadan harekete geçer
Kendimizle, farkında bile olmadan konuşuruz. Endişeliysek, olumsuz bir bakış açısıyla düşünür ve düşündüklerimizi uygularız. Öte yandan güneşli bir sabah gezintisi, “Ne güzel bir gün!” Kendimi çok iyi hissediyorum!” diye haykırmamıza yol açabilir. O anda hücrelerimiz bu çığlıktan yarar görmektedir. Önce gün ışığını görsel olarak kaydedip, beynin bu mesajı bütün vücudumuza iletmesini beklememiz gerekmez.
Dışarı adım atar atmaz, hücrelerimiz güzel havaya yanıt verir ve harekete geçer. Hücreler, beyinden gelen talimata göre hareket etmelerine rağmen, aynı zamanda bağımsız bir organizmadır. Bu, “açma/ kapama” mekanizması üzerinde düşünülürken, üzerinde durulması gereken bir noktadır. Gerçek yaşamda, hepimizin sağlıksız ya da enerji yüklü olmadığı zamanlar vardır. İş hayatında sorunlarla karşılaşabilir ya da başkalarıyla ilişkilerinizde zorlanabilirsiniz. Böyle zamanlarda karamsarlığa kapılmamak oldukça güçtür.
Kendinizi bu duygudan nasıl kurtarabilirsiniz?
Size enerji veren genlerinizi harekete geçirerek…
Bunu nasıl yapacağınızı, yaşayarak kazandığınız bilgelik sayesinde keşfedebilirsiniz. Bu yolda atılacak en önemli adımlardan birisi coşkulu olmaya çalışmaktır. Eğer yaşadığınız anda coşkunuzu arttıracak bir şeyler bulamıyorsanız, sizi derinden heyecanlandırmış olan geçmiş bir anı düşünün. Coşku; sevinç ve heyecan karışımı bir duygudur.
Coşkulu olmak, aynı zamanda gençliğin ve uzun yaşamanın yollarından biridir. İnsanlar, duygulandıkları zaman genellikle ağlarlar. Güçlü duygular gözümüzden yaş getirir ancak, fizyolojik olarak bu genlerin ortaya çıkardığı bir durumdur. Ve zihnimizin, genlerimizi nasıl etkilediğinin bir göstergesidir. Ağlayacak kadar heyecan duymak güzel bir şeydir. Üzüldüğümüz zaman ise, güzelce ağlamak bizi rahatlatarak kendimizi iyi hissetmemizi sağlar. Kendimizi iyi hissetmemiz, iyi genlerimizin harekete geçtiğinin işaretidir. Uzun ve dolu dolu bir ömür sürdürebilmek için; kalbinizin derinliklerinden gelen, içten duygular uyandıran işlerin ve ilişkilerin peşinden gitmek önemlidir.
Ne kadar yaşlanmış olursak olalım, hayatımızın herhangi bir döneminde gelişme gösterebiliriz. İçimizde bir şeyler başarma tutkusu ve enerjisi varsa, her şey mümkündür. Başarıya ulaşmanın önündeki tek engel “ben bunu yapamam” düşüncesidir.
Dolu dolu ve mutlu bir yaşam için zihnimizi kullanarak, genlerimizi harekete geçirmeliyiz. Yeni şeylerle, yeni bilgilerle, yeni çevrelerle karşılaşmak “kapalı” genlerin harekete geçirilmesi için mükemmel fırsatlardır. Gelişim ve büyüme için alıştığımız kalıpların dışına çıkmak, farklı düşünce biçimlerini benimsemek ve her zaman yaptıklarımızın dışında bir şeyler yapmak önemlidir.
Yaşlanma yanlış protein üretiminin sonucudur
GEN e sinyal göndermeyi öğrenirseniz bunun için iyileşmeyi beklemek zorunda kalmazsınız kuantum alanındaki ihtimallerle uyumlanırsınız.
Yeni Duygu yeni genetik ifadeleri aktive etmeye başlayan bilgi demektir.
Bir insanın dahiliye durumunu değiştirdiğinde dakikalar içerisinde yeni yollarla yeni genlere sinyaller göndermeye başlıyor.
Bir grup insanı deney için alıyorlar.
Ve bu insanlara 5 gün boyunca 22 yaş gençmiş gibi davranmalarını söylüyorlar. Hepsi bu.
Ama öncesinde...
Parmak uzunluklarını hareket aralıklarını, IQ larını ve hafıza güçlerini ölçtüler. Boylarına kilolarına bütün fizyolojik hareketlerine not aldılar.
Ve bu dinlenme merkezine Marilyn Monroe'nun, Joe Dimaggio'nun ve Mickey Mental'in posterlerini yerleştirdiler. Arka tarafta da sürekli O büyük müzik gruplarının şarkılar çalıyordu. Onlar da 22 yıl daha gençmiş gibi davranıyorlardı. Araştırma sonucunda uzmanlar 22 yaş gençmiş gibi görünmelerinden önceki ölçümleri tekrarladığını da sonuçlar gerçekten şaşırtıcıydı. Hareket aralıkları daha fazlaydı boyları ve parmakları bile bile daha uzun çıkmıştı.IQ testi sonuçları yüzde altmış daha iyiydi.
Sadece başka biriymiş gibi davranarak bu noktaya gelmişlerdi.
0 zaman size soru
Siz kim gibi davranıyorsunuz?
Kaynaklar:
Dr Joe Dispenza Genlerinizi harekete geçirin video konuşmasından çeviri
Dr Kazuo Murakami’nin Genlerinizi Uyandırın isimli kitabından bir bölüm
Nur Demir
Sevgiler tüüm kalbimden:)