Mezopotamya markasının dünyanın en büyük turizm destinasyonlarından biri olması ve global bir kimliğe dönüşmesi için izlenecek yol haritasında öne çıkanlara bakalım
Dünyanın kadim uygarlıklarının yeşerdiği Dicle ile Fırat nehirleri arasında Basra Körfezi’ne kadar uzanan bu bereketli coğrafyanın kuzey giriş kapısı, Anadolu topraklarında yer alır. GAP bölgesi olarak bilinen Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illerinin yer aldığı topraklarda şimdi “Mezopotamya” adıyla Türkiye’nin ilk destinasyon odaklı bölgesel turizm markası doğuyor. Bölgenin zengin kültürel mirasını turizme kazandırmayı ve bölgeyi kalkındırmayı amaçlayan bu tanıtım ve markalaşma projesi çok sevindirici. Çünkü sanayi yatırımlarının azlığı yüzünden bu bölgenin geleceği turizmde.
Mezopotamya markasının dünyanın en büyük turizm destinasyonlarından biri olması ve global bir kimliğe dönüşmesi hedefleniyorsa öncelikle bazı sorunlar çözülmelidir. Örneğin bölgenin önemli ve büyük merkezlere uzaklığı, ulaşımı bazen sorun haline getiriyor. Yurt dışından gelenlerin İstanbul aktarmasıyla bölgeye ulaşması bazı durumlarda ciddi zaman kaybı yaşanabilir. Bir başka önemli potansiyel olan Türk gezginler için de bölge, ulaşması uzak ve zorlu bir destinasyon. Biraz da bu nedenle “GAP turu” adı altında birkaç güne pek çok şehrin sığdırılmaya çalışıldığı turlar düzenleniyor. Bu turlar bölgenin kapasitesi ve zengin kültür mirası göz önünde bulundurulunca yetersiz kalıyor.
Adıyaman - Nemrut Dağı
Markanın turizme entegresi
Bölgeye yönelik projeler hazırlanırken, bu projelerin başarılı ve sürdürülebilir olabilmesi için daha önce yapılmış ve yapımı süren kültürel miras çalışmalarının da değerlendirilmesi gerekir.
20 yıldır bölgede kültürel miras adına çalışmalar yapan bir turizm profesyoneli olarak örnek vermek gerekirse Mardin Valiliği’nin hazırladığı “Mardin Şehir Planı/İl Haritası” çalışmasında Mardin Çalışma Komisyonu başkanıyken şehrin çok kapsamlı kültür envanterini ve gezi rotaları çıkardık. Skalite ödüllü “Mardin-Güneş Ülkesi” kitabını bir kültür envanteri ve Mardin’i gezmek isteyenlere bir rehber olması hedefiyle yazdım. “Batman-Siirt-Cizre” bölgesine Türkiye’nin ilk kültür turunu düzenlerken bölgenin doğusunda kalan çok kıymetli kültür mirasını tanıtmak için yola çıktık.
Kültürel Mirası Koruma Derneği ile Mardin’de “Somut Olmayan Süryani Kültür Mirası” projesi için Süryani köyleri rotalarıyla birlikte Süryani Kültür Mirası hakkında hazırladığımız kitapçığı da bu kapsamda sayabiliriz. Şu sıralar şu an yazmakta olduğum “Süryani Köyleri” de Mardin’in devamı niteliğinde bir rehber kitap olup, Süryani köyleri rotalarıyla turizme yeni bir soluk getirmeyi amaçlıyor.
Yaptığım tüm çalışmalarda aklımdaki düşünce hep şuydu: Bu bölge bir markadır ve bu marka değerini artırmak için onu nasıl doğru şekilde turizme entegre ederiz? Yeni ve doğru rotalar oluşturulmalıdır.
Projenin başarısı için
Doğru ve kaliteli uygulamalar böyle çalışmaların can damarıdır. Ürünü pazarlayacak acentelerin doğru bilgilendirilmesi, destinasyonları iyi planlamaları, bölgeyi iyi tanımaları ve tanıtmak için istekli olmaları projenin başarısını artırır. En önemli paydaşlar ise sahada çalışan profesyonel turist rehberleridir. Sahip oldukları eğitimlerin yanı sıra bu konuda düzenlenecek iç eğitim ve tanıtım gezileri çıtayı yükseltecektir. Yerel halkın da bu projelerin kendilerine sağlayacağı faydalar konusunda bilgilendirilmesi gerekir.
Bölgeyi hiç şüphesiz kültür turizmi kalkındıracaktır. İnanç, gastronomi ve doğa turizmi de bölgedeki çalışmalardan en iyi şekilde nasibini alacaktır. Dünyanın gerçek anlamda kadim uygarlıklarına beşiklik eden bu coğrafyada öne çıkarılması gereken çok sayıda yer var. Bölgenin tüm şehirleri ele alınıp, Mezopotamya markasının altında bir bütünlük içinde sunulmalıdır. Keşke Hasankeyf de sular altında kalmadan bu projenin hayata geçtiğini görebilseydi. Umarım proje, Anadolu coğrafyasının bu en güzel köşesine hayat suyu olur.