Yedi yıldır devam eden Suriye iç savaşında taraflar yorgunluk emareleri göstermeye başladılar. Sivil nüfusun yer değiştirmeleri, silahlı gruplar arasında transfer, alan kontrolü hız kesmiş görünüyor. Bu durum, iç savaşın yeni bir aşamaya geldiğine, askeri tabloya bağlı olarak siyasi tablonun yeni bir şekil almaya başladığına işaret ediyor.
Fırat’ın batısına odaklanmış olan Rusya’nın Türkiye sınırı boyunca iki girişimi dikkat çekiyor. Bir yandan, PKK/PYD ile birlikte hareket ederek Türkiye’nin olası hamlelerine karşı Afrin’i koruma altına almaya çalışıyor. Öte yandan, İdlib’de minimum askeri çaba harcayarak radikal grupları elimine, diğerlerini ise pasifize etmeyi hedefliyor. Bu amaçla Türkiye ve İran’la birlikte “çatışmalardan arındırılmış” bölgeler ilan etmiş durumda.
Böylece İran’ın Suriye’deki varlığı yeni bir görünüm kazanmış Türkiye’nin bölgeye ilgisi de içerik olarak dönüştürülmüş olacak. Planın nasıl işleyeceğini ve sonuçlarını önümüzdeki günlerde görebileceğiz. Eğer anlaşma uygulanabilirse, sadece çatışmaların hız kesmesini sağlamayacak aynı zamanda insani yardımların artması ve rejimin elinin rahatlaması da sağlanacak.
Fırat’ın doğusunda, DAEŞ PKK/PYD cephesinde ise ABD öncülüğünde bir yandan askeri harekât tüm hızıyla sürerken, bir yandan da PKK/PYD “garnizon devlet” inşasının gereklerini yerine getirmeye çalışıyor.
Haberler ABD ordusunun desteklediği, eğitip donattığı PKK/PYD’nin önümüzdeki günlerde Rakka’nın dış çeperlerine ulaşacağı yönünde. Harekâtın genel gidişatına bakacak olursak, Rakka’nın tam olarak kontrolü için zamana ihtiyaç var.
ABD ve Rusya’nın politik hedefleri, işbirliği yaptıkları politik aktörler, konuşlandırdıkları birlikler, destekledikleri askeri güçler dikkate alındığında, Suriye’yi fiili olarak ikiye bölmüş oldukları görülüyor. Tıpkı Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi. Nitekim her ikisinin de Kore’den Vietnam’a, Yemen’den Almanya’ya kadar geniş bir “bölünmüş ülke”, güç paylaşımı ve yönetimi konusunda tecrübesi var.
Bugün Suriye’nin bölünmüşlüğünü Soğuk Savaş’tan ayıran birkaç özellik var. İki tarafın siyasi liderleri doğrudan konuşuyor, askeri liderleri ise hava operasyonlarını koordine ediyorlar. Diğer aktörlere ise bir yere kadar tahammül edebiliyorlar. Tarihi tecrübelere istinaden şunu ifade edebiliriz. Bu günkü siyasi ve askeri tablo, yarınki “yeni Suriye’nin” mimarisinde belirleyici olacaktır.
Böyle bir ortamda Türkiye’nin önceliği hem Rusya hem de ABD kanadının niyet, ilişki, araç, ittifak ve yöntemlerini yakından izlemek olmalı. Her ne kadar iki ülke, Suriye konusunda uzlaşmış gibi görünseler de Suriye dışındaki konularda ciddi çelişkilerinin olduğu açık. Afganistan’dan İran’a, Ukrayna’dan ABD seçim sonuçlarını etkilemeye yönelik “siber operasyon iddialarına” kadar birçok alanda gerilim söz konusu. Türkiye’nin yapması gereken, iki ülke arasındaki fay hatlarını iyi izlemek, gelişmeleri sadece Suriye üzerinden okumak olmamalı. Son tahlilde Suriye’de yerel aktörlerin gücü/güçsüzlüğü de ABD-Rusya çelişkisinden beslenmektedir.