Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yeni Kıbrıs mümkün. Türkiye olarak prese devam edeceğiz. İlk defa uluslararası toplum da bu kadar ilgili.
Yıl sonuna kadar bir noktaya doğru gidersek hayırlı bir sonuç elde ederiz
Mesele Ak Parti iktidarına vurmak. Rehinelerimiz zarar görse ellerine kına yakacaklar. Bir şey demediğimiz zaman ‘Türkiye IŞİD’i eleştirmiyor. Demek ki arkasında’ deniliyor. İğrenç bir oyun

‘Su Anadolu’nun gaz Kıbrıs’ın

Başbakan Davutoğlu, Cumhurbaşkanlığı için alınan ancak Başbakan tarafından da kullanılacağı açıklanan uçağı ilk kez kullandı. Davutoğlu, uçakta konuk ettiği gazetecilerin sorularına ilginç yanıtlar verdi.

Haberin Devamı

İlk yurtdışı gezisini KKTC’ye yapan Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanlığı için alınan ancak Başbakan tarafından da kullanılacağı açıklanan uçağı da ilk kez kullandı. Başbakan, uçakta konuk ettiği gazetecilerin sorularına ilginç yanıtlar verdi.
Uçaktaki sohbette Davutoğlu, muhalefete ve TÜSİAD’a otoritesini ve meşruiyetini tartıştırmayacağı mesajını verirken, dış politika konusunda ise ABD ve müttefik ülkelerin Türkiye’nin söylediği noktaya yeni geldiğini aktardı.
Davutoğlu, KKTC’den dönüş yolunda, sorularımıza şu yanıtları verdi:

KKTC’deydiniz, yeni Türkiye söylemine denk düşen yeni Kıbrıs mümkün mü?
- Annan Planı’nı çalışırken iki kutuplu KKTC vardı. Bir taraf çözümsüzlüğü çözüm görüyordu, bir taraf Türkiye’ye dönük olumsuz bir algı içindeydi. Rumlar AB’ye giriyordu ve Türkiye karşıtlığı çok yüksekti. Şimdi çözümsüzlüğü çözüm gören kimse yok. Marjinal gruplar dışında kimse Türkiye’yi Kıbrıs’ın geleceğini ipotek altına alan ülke olarak görmüyor. Çerçeve metni için oturduk. Cumhurbaşkanı, Başbakan, bütün partilerin liderleri iki saat sonra mutabakat sağlanmıştı.
Rum tarafında mesela Ulusal Konsey diye bir yapı var, bunların herhangi bir şeyi kabul etmeleri için, Ulusal Konsey’in yüzde 75’inin ‘evet’ demesi gerekiyor. Türkiye’nin kudreti öylesine ortaya çıkıyor ki, o kudret Kıbrıs Türklerine de güven veriyor. Şimdi dolayısıyla özgüveni yüksek, formüllere açık bir Türk tarafı var, krizden sonra içine kapanmaya yönelen ve ortak hitabı geliştirmekte zorlanan bir Rum tarafı var. Bir de görünmeyen ortaklar var. Kilise var ki ‘biz ne vereceğiz, Türkiye aldı her şeyi’ diyor. Öyle bir şey aldınız ki, en kıymetli şeyi aldınız. Devleti aldınız.
Şimdi yeni Kıbrıs nasıl doğacak? 7 Yunanlı bakan gördüm 4 sene içinde. ‘Gelin beraber gidelim adaya yemek yiyelim’ dedim. Uluslararası toplumun dikkatini buraya yöneltmek gerekiyor. Bunu da yaptık. Amerikalıları devreye soktuk. Joe Biden geldi. Anastasiadis’in yaptığı zaman kazanma taktiği.
Ulusal Konsey diyorlar. 2004’te biz Ulusal Konsey diye CHP’yi MHP’yi yanımıza alsaydık Annan Planı’na gidebilir miydik? Çözüm demek riski de üstlenen bir siyasi tavır demek. Devleti paylaşmadıkça çözüm olmaz. Bunlar diyor ki ‘masaya devleti’ koymayalım. Samaras’a gidelim güneyde sabah kahvaltısı edelim, sonra beraber kuzeye geçelim, akşam yemeğini de orada yiyelim dedik cesaret edemediler. Eroğlu size gitsin Anastasiadis bize gelsin dedim, yok. Dışişleri Bakanı size gitsin, Dışişleri Bakanı bize gelsin dedim, yok. Türkiye ve KKTC’nin bir vebali yok.

‘Prese devam edeceğiz’
Su olayında söyledim. Su, Anadolu suyu yani, Rumların orada zerre hakkı yok, vermezsek vermeyiz. Ama biz diyoruz ki Rumlara da su verilebilir, barışın teşviki olsun. Rumların çıkardığı doğalgaz ise Kıbrıslıların, Türklerin de doğalgazı. Adam oraya Türkleri ortak yapmıyor diyor ki, ‘ileride çıktığında paylaşırız’. Peki ortak komite kur. Hayır. Çünkü ortak komite kurarsa Türkleri devletin sahibi kılacak bunu istemiyor. Zaten en başında da 1963 olayı da buradan çıktı. Onlar diyor ki ‘devlet bizim’. Yeni Kıbrıs mümkün. Bizim elimizde olsa yarın mümkün. Türkiye olarak prese devam edeceğiz, ilk defa uluslararası toplum da bu kadar ilgili. Bu sene sonuna kadar eğer bir noktaya doğru gidersek, hayırlı bir sonuç elde ederiz.

Haberin Devamı

‘Hacı Bayram’ın kemikleri sızlar’

Haberin Devamı

Uluslararası medyadaki IŞİD ve Türkiye haberleri için ne diyorsunuz?
- Bugün bir haber gösterdiler bana aslında bütün linki gösteriyor. Paralel dediğimiz yapının yayın organı bir haber yapıyor, aynı resimle New York Times manşete alıyor. Cumhurbaşkanımızla Hacı Bayram’da cuma namazı kıldık değil mi? Çıkarken çekilmiş bir resim. Paralel yayın bu resmi birinci sayfadan veriyor, diyor ki ‘Türkiye’de 1100 küsur IŞİD’li var’, aynı resimle New York Times ‘Davutoğlu ile Erdoğan IŞİD’in elemanlarının toplandığı camide namaz kıldılar’ diyor. El insaf yahu! Hacı Bayram’ın kemikleri sızlar. Yani bu bile meselenin IŞİD değil algı oluşturmak olduğunu ortaya koyuyor. Bu basın özgürlüğü falan değil.

‘Ellerine kına yakacaklar’
Amerikan yönetimi, rehinelerle ilgili diyor ki ‘Bunlar hakkında yayın yapmayacaksınız’ ve hiç kimse hiçbir şey yazmadı. Yapılan doğru. Çok daha önce öldürürlerdi haber olsaydı. Biz başarısız olan kurtarma operasyonunu da biliyorduk. O gün kaç uçak kalktığını biz takip ettik. Bütün Amerikan basını sustu, Amerikan aileleri sustu. Şimdi bizim 49 rehinemiz var. Geçen TÜSİAD geldi IŞİD’le ilgili şeyler... Dedim ‘sizi niye bu kadar ilgilendiriyor, oradaki canlarla ilgileniyor musunuz?’ O 49 insanı ben tanıyorum. O çocuğu ben gönderdim oraya’.
Ama aynı Amerikan yayın organları, böyle yayın yaparak bizi IŞİD hakkında açıklama yapmaya zorluyor ve rehineleri tehlikeye atmamızı istiyor. Çok mu zor, Ekim 2013’te Bakanlar Kurulu kararı var IŞİD terör örgütüdür diye. 50 kere söyledik. Şimdi her gün desek yeni bir şey mi söylemiş olacağız. Peki biz basını yasaklamış oluyoruz da Amerika niye olmuyor? İngiliz gazeteleri Türk IŞİD’çilerden bahsediyorlar da onları öldüren İngiliz’i niye konuşmuyorlar? Dikkat dağıtmak istiyorlar. Mesele Ak Parti iktidarına vurmak, rehineler yumuşak karın gibi görülüyor. Rehinelerimiz zarar görse zaten ellerine kına yakacaklar tabiri caizse. Bir şey demediğimiz zaman da ‘Türkiye IŞİD’i eleştirmiyor. Demek ki arkasında’. Bu kadar iğrenç bir oyun.

‘Su Anadolu’nun gaz Kıbrıs’ın

‘Bizi kimse suçluluk psikolojisine sokamaz’

TÜSİAD Başkanı’nın değerlendirmelerini nasıl karşıladınız?
- Geçen hafta TÜSİAD Başkanı bizdeydi. Gayet iyi bir görüşme yaptık ama açıklamalarını gördüğümde doğrusu ciddi çelişkiler fark ettim, üzüldüm. Bir kere ‘kutuplaştırıcı’ diyor. Kendisine de söyledim, son bir ay içinde cumhurbaşkanı seçiminden sonra Sayın Cumhurbaşkanımızdan herhangi bir gerginlik ifade eden ya da bir sitem ifade eden bir söz duyuldu mu? Yok. Ki muhalefet lideri ‘savaş dışında görüşmem’ diyerek, son derece provokatif bir şekilde saldırmış olmasına rağmen. Resmi törende kitap fırlatılmış olmasına rağmen böyle bir şey olmadı. Peki, benden oldu mu? Bir kişiyi ötekileştirici karşıya koyucu bir tavır oldu mu? Ben Haluk Bey’e sordum, yok dedi kesinlikle. Peki, nereden çıkıyor suçlamanız? Cumhurbaşkanının resmi töreninde dünyaya Türkiye’yi rezil edercesenine kitap atan kim? CHP. Toplu bir şekilde bağıra çağıra TBMM’yi terk eden kim? CHP. Ak Parti’den tepki geldi mi? Kürsüyü işgal mi etti? Genel Başkan, Başbakan oldum, bir teşekkür telefonu gelmedi. 10 gün geçti, kongrelerinden sonra aradım, hayırlı olsun dedim. Kim kutuplaştıran? İkide bir bir sivil toplum örgütünün kutuplaştırıcılıktan bahsetmesi kutuplaştırıcı bir etki yapar. İlla bizi bir şekilde tahrik etmek amacı varsa, biz sabırla yaklaşırız.

Kılıçdaroğlu’nun haddi değil
Kılıçdaroğlu’na, “Diyaloğa hazırız” mesajı verdim, cevaba bakın: ‘Bağımsız davranacağını gösterirsen muhatap oluruz.’ Sanki ben onunla muhatap olma peşindeyim. O kadar yukarıdan bir dil ki kim akıl verdiyse, benim meşruiyetimi ve otoritemi tartışmak Kılıçdaroğlu’nun haddi değil. Kriter koymak da şart koymak da haddi değil. Bir dakika, ne oluyoruz yani. Lütuf gibi, muhatap almasan ne olur alsan ne olur yani. TÜSİAD başkanı çıkıp da bütün bu olumlu mesajlara rağmen kutuplaştırıcı dil diye bir şey söylüyorsa... Ben konuştum, Cumhurbaşkanımız konuştu, cumhurbaşkanımız onların davetine gidecek. Bizi kimse suçluluk psikolojisine sokamaz bunu herkes bilsin. Biz desteği halktan aldık ve halka döneriz. Başka da hiçbir yerde ne Kılıçdaroğlu, ne TÜSİAD ne benim ne sayın Cumhurbaşkanımızın meşruiyetini tartışma hakkına da haddine de sahip değildir. Bana kimse dönüp kriter koyamaz, diyalog için şart da koyamaz. Şimdi TÜSİAD’a çağrı yapıyorum; kutuplaşmayı engellemek istiyorlarsa kutuplaşma lafını bir daha ağızlarına almasınlar artık, yeter.

Neden böyle davranıyorlar? Türkiye büyüse TÜSİAD üyeleri faydalanmazlar mı?
- Onun için şaşırıyorum. Ve ben kendileriyle konuştuğumda bu konuları bana dile getirmemişlerdi. Yani 2023 hedefleriniz hayal diye bana söylememişlerse, Cumhurbaşkanımıza söylememişlerse halka dönüp bunu söylemeleri kusura bakmasınlar doğru değil. Olumlu ve verimli geçen görüşmelerden sonra bu söylendiği zaman, o zaman niyet başka. Neyse.


‘Amerikalılar çok mahcup’

Şunu söyleyebilir miyiz: Amerikan hükümeti Türkiye’nin pozisyonunu kabul ediyor ama basın çok daha farklı bir resim çiziyor.

- İki senedir biz bunların olacağını anlatıyoruz Amerikalılara. Amerikalılar şu anda öyle mahcup ki bizim karşımızda. Dedik ki ya Özgür Suriye Ordusu’nu destekleyelim, silah verilsin diyorduk ya da fiili olarak burada ‘no fly zone’ ilan edelim. Çünkü ‘no fly zone’ ilan edilmemesidir IŞİD’i güçlendiren. Suriye uçakları rejimin uçakları Özgür Suriye Ordusu’nu tepeden vurdu. Rejim korktuğu için cephe savaşına girmedi. Rakka’da, Azzaz’da şu anda IŞİD’in hakim olduğu yerlerde muhalefet çekilmek zorunda kalınca karadan rejim girmediği için karadan IŞİD girdi. Dolayısıyla taktiksel olarak aralarında bir koalisyon oluştu ve Suriye rejimi yakın zamana kadar IŞİD onlara saldırana kadar tek mermi atmadı. ‘Böyle giderse Özgür Suriye Ordusu desteklenmezse rejim de tümüyle Nusayri nitelik kazandığı için mezhebi bir nitelik, Sünnilerin hepsi IŞİD’e gidecek, radikalize olacak dedik.’ Ya safe haven ve no fly zone olsun. Orada muhalefet korunak altında olduğu bölgede bulunduğu yeri savunabilsin. Ya muhalefete ciddi silahlar verilsin ve savaşsınlar. Şimdi ne oldu Özgür Suriye Ordusu zayıfladı, zayıfladı. Peki kim kazandı, IŞİD.

‘El Nusra iddiaları yalan’

Ricciardone’nin ‘Türkiye’yi uyardık bizi dinlemediler’ açıklaması...

- Onu hangi şartlarda yaptı bilmiyorum yani, niçin söyledi, haber nasıl çıktı. Ama aynı gün Kerry bizdeydi ben ona da söyledim yani bu tür açıklamalar doğru değil. ‘Bilmiyorum’ dediler. El Nusra iddiaları kesinlikle yalan.

Bu yasak bölge fikri ve bölgeye ilişkin fikirlerinizi ABD ve müttefikler destekliyorlar mı?

- Şimdi daha yakınlar. Maliki ve Esad konusunda uyarılarımızı dinlememiş olmanın sonuçlarını gördüler. Özgür Suriye Ordusu’nu zayıflatmanın sonuçlarını gördüler. 22 milyon sünni var Suriye-Irak hattında. Lübnan’ı da koyarsanız 25’e yakın. Adı onun için Irak Şam İslam Devleti örgütün. Sünniler hiçbir yerde sistemde etkili değiller, dışlanmış durumdalar. Dışlamamak için Tarık Haşimi’yi, Nuceyfi’yi hepsini Bağdat’ta tutmaya çalıştık. Halk bıktığı için IŞİD’i bari bunlar Sünni en azından bize dokunmazlar diye savunmadı bölgesini.

Yargıda Birlik’te bütün renkler var

HSYK seçimlerini nasıl değerlendirisiniz?


- HSYK seçimlerinin Türkiye’nin kaderini belirleyecek bir seçim gibi telakki edilmesinin bizatihi kendi sorgulanmalı. Yargı üzerinden birileri Türk toplumuna şekil vermek gibi bir amaç gütmemiş olsalar, bu herhangi bir mesleki seçim olarak geçerdi. Biz herkes oy kullansın, istediğini seçsin dedik. Anayasa Mahkemesi ‘blok liste’ dedi yani iki liste çarpışacak birisi egemen olacak. Problem ne yargıda biliyor musunuz? Bir grup yargıyı ayrıştırdı, Yargıtay’da Danıştay’daki seçimlerde neredeyse bütünüyle bir grup hakim oldu. Bir grup egemenlik kurdu mu hakimlerin vicdanı hükmünü kaybeder. Yargıda Birlik Platformu ile görüşmemizi eleştiriyorlar. Başkaları da gelse randevu verebilirdim. Ve memnun oldum, kompozisyondan. Türkiye’nin bütün renkleri Yargıda Birlik’te var. Bu yargı için bir ümittir.
12 Ekim’de biz Türkiye renklerinin HSYK’da yer almasını istiyoruz.