Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cumhurbaş-kanı Erdoğan, hafta sonu, uçuşa yasak ve güvenlikli bölge tartışmalarına yeni bir boyut getirdi. Uygulamanın sadece Suriye’yi değil Irak’ı da kapsayacak biçimde ele alınarak, 36’ncı paralelin kuzeyini kapsaması gerektiğini ifade etti. Söz konusu bölge, kaba bir hesapla, 120 bin km2 coğrafi genişliğe ve 10-14 milyon nüfusa tekabül ediyor. Suriye’de Halep dahil birçok şehir ve kasabayı da içine alırken, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi için de tam güvenlik öneriyor.
Güvenlikli bölge olarak önerilen coğrafyanın büyük kısmında devlet otoritesi yok. İç savaş ve çatışmalar çeşitli cephelerde sürüyor. Hedefte ise iki güç var. Birincisi, sınırlı da olsa, yerel Sünni halk tarafından desteklenen ve küresel çapta ideolojik motivasyonla hareket eden IŞİD. Örgüt, terör uygulama ve gerilla savaşı yapma kapasitesini geliştirmeye devam ediyor. Diğer hedef ise zayıflamış da olsa Esad rejimi.
Altyapının tamamen çökmüş olması, milyonlarla ifade edilen mültecilerin varlığı, sahaya ve halka dair bilginin kıtlığı, güvenlikli bölge uygulamasının başlangıcı için karada hatırı sayılır sayıda askeri güce ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Söz konusu bölgede güvenliğin sağlanması, hava unsurları hariç, sadece karada, yaklaşık 150 ila 200 bin asker demek. Koalisyon bu sayıda askeri oyuna sokma konusunda ortak fikir geliştirmedikçe taraflar birbirlerini oyalamaya devam edeceklerdir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan iki ülkeyi birlikte ele alırken sınırları belli bir coğrafyadan söz ediyor. Öneri, bir yandan IŞİD karşıtı stratejinin geri bölgesini, bir yandan da Esad rejimi ile uzun vadeli hesaplaşmanın ve yeni bir düzen kurmanın ipuçlarını veriyor. Aynı zamanda da koalisyonun askeri, diplomatik ve insani yönlerde elini daha fazla taşın altına koyması gerektiğine işaret ediyor.

Tarihsel arka plan
Aslında 36, bize hiç de yabancı olmayan bir paralel. Birinci Körfez Savaşı’nı takip eden günlerde, bu paralel, Saddam Hüseyin’in askerlerinin hareket alanını belirliyordu ve üç amacı vardı. Saddam’ı devirecek “silahlı unsurların” üsleneceği güvenli bölge inşa etmek. Kürtlerin güvenliğini sağlamak ve Saddam’ım meşruiyetini tartışmalı hale getirmek.
Uygulama Kürtleri Saddam’ın gazabından korudu. Ancak Saddam’ı alaşağı ederek yeni bir düzen sağlama konusunda pek başarılı olamadı. Özellikle de muhaliflerin eğitilip donatılması noktasında. Bilindiği gibi, Eylül 1996’da Saddam’ın Erbil’i geçici olarak işgal etmesi, eğitilip donatılan muhaliflerin soluğu Guam Adası’nda almalarına neden oldu. Sonuçta ABD, Saddam karşıtı silahlı muhalif girişiminde başarısız oldu.

Ucuz zafer mümkün mü?
Suriye ve Irak gibi karmaşık çatışma bölgelerine asker göndermenin maliyeti ABD’yi ve müttefiklerini ürkütüyor. Öyle ki, Washington Post gazetesinin 28 Mart 2013 tarihli nüshasında Harvard Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya yer verildi. Irak ve Afganistan savaşının ABD’li vergi mükelleflerine maliyetinin 4-6 trilyon dolar arasına olacağı tahmin ediliyordu. Bu nedenle ABD askeri gereklilikten çok, maliyeti az olduğu için havadan müdahaleyi ve yerel aktörleri eğitip donatarak işi ucuza getirmenin yollarını arıyor olmalı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 36’ncı paraleli işaret ederek koalisyonun önüne şimdilik somut bir “askeri hedef” koydu. Koalisyonun bu öneriye nasıl yaklaşacağını göreceğiz.