Suriye’de gelişmeler hız kazandı. Bir yandan Rusya, öte yandan ABD, kış gelmeden askeri sahada mesafe almak için uğraşıyor. ABD Suriye operasyonunun hazırlıklarını yaparken, Irak cephesini de boş bırakmak istemiyor. Rusya ise hava saldırılarını sürdürerek, Esad’ın ordusuna karada ilerleme imkânı yaratıyor.
Rus askeri desteğiyle gelen psikolojik ve diplomatik yardımların etkilerini daha şimdiden görmeye başladık. Putin’in Esad’ı Moskova’da misafir etmesi, diplomatik alanda hareketlenmeye neden olurken, kariyer planında da yeni bir sayfa açmış gibi görünüyor.
Elbette bütün bunlar, Esad’ın şahsına olan ilgiden çok, Suriye’deki gelişmelerin Rus stratejik çıkarlarına katkısından kaynaklanıyor. Soğuk Savaş sonrası edinilen tecrübeler Putin’de “Batı’nın güvenilmez” olduğu fikrini güçlendirdi. Özellikle istihbaratçı kökenli bir lider olması, “mesleki” ön kabullerin varlığı bu düşüncede etkili bir rol oynamışa benziyor.
Rusya’yı askeri müdahaleye motive eden bir diğer neden güvenlik sorunu olan, Rusya ve Orta Asya’dan Suriye’ye giden “radikalleşmiş militanlardı”. Suriye’den döndüklerinde Rusya’da eylemler yapmaları fikri yeterince ürkütücüyü. Ön almak isteyen Putin, militanlarla karşılaşmayı kendi toprakları yerine Suriye’de tercih etti ve bu kaygısını her zeminde dile getirdi.
Öte yandan, Putin, 2000’lerin ortasında başlayan “renkli devrimler” ve daha sonra ortaya çıkan “Arap Baharı”nı Batılı istihbarat örgütlerinin birer “örtülü operasyonu” olarak gördü. Söz konusu düşünce, onun karşı stratejilerini de etkiledi. Müdahale edilmediği takdirde rejimleri, iktidarları devirebileceğini gördü. Bunun en iyi yansımasını da Kırım/Ukrayna sorununda görmek mümkündü.
Putin, Suriye’de işbirliğini sadece Esad ile yürütmüyor. ABD’ye rağmen, PKK/PYD ile de iyi ilişkiler geliştiriyor. Soğuk Savaş döneminin eski defterlerini karıştırarak, ABD’ye elinin ne kadar uzun olduğunu gösteriyor. Bu mesajın bir kısmının Türkiye’ye yönelik olduğu da açık.
Yine de önümüzdeki dönem Suriye’de hiçbir şeyin ayaklanma öncesindeki gibi olmayacağına şüphe yok. Esad, güçlü bir merkezi otoriteden yoksun, fiili olarak bölünmüş bir Suriye’yi yönetecek.
Bu sürenin ne kadar uzun olacağını ise, Rus ilgililerin ifadesiyle ülkede “terörizm sorununun çözümü” ve “kalıcı bir barışın” sağlanması için yürütülecek “müzakereler” belirleyecek. Bildiğimiz bir gerçek varsa, o da terörle mücadelenin uzun soluklu bir iş olduğu. Muhtemelen Esad da gelişmelere bu çerçeveden bakarak, uzunca bir süre daha Şam’da kalacağını hesap ediyordur.