PKK terör örgütünün tarihini yazanlar Irak’ın jeopolitik rolünü, politik çöküşünü dikkate almadan sağlıklı bir analiz yapamazlar. Özellikle de D. Galula’nın işaret ettiği “sınır doktrini” ve “coğrafi, sosyal, tarihsel” koşullar bağlamında.
Galula’nın “uzun süreli halk savaşını” yöntem olarak benimsemiş örgütler için hazırladığı listedeki tüm özellikleri Kuzey Irak’ta bulmak mümkün. Nitekim PKK, 1983’ten beri sırtını buraya dayayarak varlığını sürdürdü ve bölgenin önemi kısa sürede “beka” mertebesine yükseldi.
Suriye bugün hızla PKK’nın ikinci “güvenli bölgesi” haline dönüşmektedir. Bölge, Kuzey Irak gibi dağlık değildir. Ancak bu durum onun önemini azaltmamaktadır. Çünkü sorunun geldiği aşama itibarıyla örgütün ihtiyaç duyduğu sofistike rolleri üstlenecek niteliklere sahiptir. Bölgenin örgütü bir üst aşamaya taşıyacak maddi, diplomatik, hukuki ve psikolojik niteliklerden söz ediyoruz. Bu nedenle, Suriye’deki olası gelişmelerin nasıl şekil alacağı ve Türkiye için anlamını öngörebilmek için Irak tecrübesi öğretici olabilir.
Etnik, dini, mezhebi iç savaşların insanlık değerlerini ayaklar altına aldığını, sosyal, ekonomik yıkıma ve psikolojik travmalara neden olduğunu biliyoruz. Sonunda ise ülkelerin bölündüğü ya da merkezde zayıflamış sorunlu bir rejimle varlığını sürdürmeye çabaladığı da bir gerçek.
Suriye’nin benzer süreçlerden geçtiği açık. Gelecekte merkezi otorite geçmişteki gibi güçlü olamayacaktır. Bu bağlamda uluslararası camianın Kürtleri temsil ettiğini ileri sürdüğü PKK/PYD gelecek on yılda fiili varlığını hukuki varlığa dönüştürmeye ve gücünü tahkime çalışacaktır.
PKK’nın en büyük avantajının küresel, bölgesel ve yerel aktörlerin taktik hamlelerinde işlevsel bir araç/ortak olduğu tartışılmaz. Bu aynı zamanda çoklu bir işbirliğine işaret etmektedir. Nitekim Suriye’de her geçen gün başat aktör haline Rusya’nın, çıkarlarını gerçekleştirmek için önereceği yeni siyasi mimaride PKK’nın merkezi otoritenin ortağı ve “freni” haline gelmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Öte yandan, ABD ve AB de gerek Rusya ile rekabetlerinde gerekse bölgesel politikalarının “vekâleten savaş-örtülü operasyon” ihtiyaçlarının karşılanmasında daha uzun yıllar PKK’yı kollama ihtiyacı hissedeceklerdir.
Küresel/bölgesel gelişmeler, ideolojik kırılmalar, çöken devletler dikkate alındığında bölge uzun yıllar gerilim, rekabet ve çatışmaların odağı olarak kalacaktır. Bu nedenle, bir devletin çökmesinin ardından neler olduğunu anlamak için, okumaya Irak’ın son kırk yıllık tarihiyle başlamak faydalı olacaktır. Böylece Suriye’de olacakların Türkiye’yi nasıl etkileyeceğine dair ufkumuz yeni bir boyut kazanabilir.
Elbette bu süreçte PKK’nın iç dinamiklerini de göz ardı edemeyiz. Özellikle de atacağı yeni adımların iç ve dış pazarlarda tutunabilmesi için üreteceği ilginç ideolojik söylemler ve “hikâyeler” bağlamında. Nitekim birkaç yıl öncesine kadar revaçta olan “derinlikli” Öcalan çözümlemelerini daha iyi kavramak, fantezi ve gerçekler arasındaki sınırları görebilmek için önümüzdeki aşamada faydalı olacak bir kitaptan söz etmek isterim. Fikrimce, Fikret Bila’nın Doğan Kitap’tan çıkan “İdeolojik Kodlarıyla Kâğıt Üstündeki PKK” kitabı yanılmamak isteyenler için iyi bir rehber ve başlangıç olabilir.