PKK’nın kuruluşundan bu yana kırk yıl geçti. Örgüt her şeye rağmen bu güne geldi. Yine geçmişteki gibi eylemleri ve verdiği mesajlarla Türkiye’nin gündemine oturmuş durumda. Olanları anlamlandırmak ve olası sonuçlarına dair öngörüde bulunmak için geçmişe bir göz atmak bazen öğretici olabilir.
Üç temel neden
PKK’nın inişli çıkışlı tarihinde üç unsurun etkili olduğunu görüyoruz. Birincisi, örgütten kaynaklanan hususlar. Örgütün yapısal özellikleri ve kültürü, dinamizm kadar krizlere de neden olabiliyor. Soğuk Savaş sonrası Marksist/Leninist ideolojiyi terk etmek zorunda kalması gibi.
Öte yandan, “uzun süreli halk savaşı” stratejisinin uygulamada bazı krizler çıkardığı da oldu. PKK, 1986, 1992 ve 1994’te üç önemli krizle karşılaştı. Bunlar eylemlere yanlış hedeflerden başlamak, “erken iktidar” hastalığı ve gerilla savaşının aşamalarını doğru belirlememek şeklinde listelenebilir.
Devlet/hükümet politikaları
PKK’yı etkileyen ikinci neden devletin/hükümetlerin politikalarıdır. Devlet politikaları bazen PKK’yı krize sürüklediği gibi, bazen de ona yeni fırsatlar sunabiliyor. Halkın kontrolünü PKK’ya terk eden, “1992-1993 “ateşkesi” fırsatlar için iyi bir örnektir. Yine, TSK’nın yürüttüğü “alan hâkimiyeti” stratejisi PKK’nın hareketlerini kısıtladığı ve onu askeri açıdan çıkmaza soktuğu için farklı bir örnektir. Sonuçta PKK, 1995 başında, stratejisini kökten değiştirmek zorunda kaldı. Başka bir ifadeyle PKK, gerilla ve terör saldırılarını ikincil araçlar olarak ele alırken stratejisinin ağırlığını halkı mobilize edecek “kitlesel hareketlere” ve “sokak eylemlerine” verdi. Halen de bu yolda yürüyor.
Küresel bölgesel krizler
PKK tarihinin üçüncü belirleyicisi küresel ve bölgesel değişimlerdir. Bölgesel rekabet ve değişim, genel olarak, örgütün sıçrama yaptığı zamanlardır.
Öcalan’ın Suruç üzerinden Suriye’ye kaçtığı günlerde Ortadoğu iki yeni gelişmeye tanıklık etti. Bir yandan İsrail Lübnan’ı işgal ederken, öte yandan sekiz yıl sürecek İran Irak savaşı başladı. Savaşlar, Öcalan’a tahayyül edemeyeceği kadar büyük imkânlar sundu. Suriye ve İran’dan askeri, politik ve diplomatik destek aldı. İran ve Suriye istihbaratı, onu Barzani ile Şam’da masaya oturtarak militanlarını Kuzey Irak’a taşıma imkânı verdi. Savaş biter bitmez İran tavrını değiştirse de ortaya yeni imkânlar çıktı.
Soğuk Savaş biterken Irak, Kuveyt’e saldırdı ve Birinci Körfez Savaşı başladı. Yüz binlerce Iraklı Kürt’ün mülteci olması ve güvenli bölge ilanı PKK’ya inanılmaz fırsatlar sundu. İran, bu dönemde Türkiye ile giriştiği rekabette, Rusya ile işbirliği yaptı ve yeniden PKK’ya destek verdi. Bu destek Öcalan’ın Suriye’den çıkışına ve boru hattı sorunları çözülünceye kadar sürdü.
ABD, Saddam’ı alaşağı etme politikasına destek alabilmek için Öcalan’ı Türkiye’ye teslim etti. Liderin hapishaneye konulmasının neden olduğu krizi aşmak için de örgütün yeni bir gelişmeyi beklemesi gerekti. ABD’nin 2003’te Irak’ı işgali, gerilen Türk-ABD ilişkileri PKK için krizden çıkış reçetesi oldu.
Arap Baharı ve sonrası gelişmelerin, Kobani tartışmalarının, eylemlerin nedenlerini ve nereye varacağını kestirmek için azıcık tarih bilmek faydalı olabilir!