Mevcut gelişmeler, Suriye iç savaşında haritaların, ilişkilerin ve çözüm süresinin yeniden şekilleneceğini söylüyor. Yakın zamana kadar tüm dikkatler İdlib’e yönelmişti. Bugün ise İdlib’in yanı sıra Fırat’ın doğusuna kaymış durumda.
Trump, askerlerine Fırat’ın doğusundan çekilme emrini vermesi, ABD’nin Suriye dosyasını tamamen kapatacağı anlamına gelmiyor. Nitekim Başkan, ihtiyaç hasıl olduğunda Irak üzerinden müdahale edilebileceğini açıkladı.
Öte yandan, Almanya ve Fransa “DAEŞ’e karşı Küresel Koalisyon” çerçevesinde bölgede kalmaktan söz ediyorlar. Rus Dışişleri Bakanlığı ise, ABD’nin boşalttığı yerlerin Esad rejimine teslimini istiyor. İsrail kızgın. Türkiye’de sınıra yığınak yapmayı sürdürüyor.
Bu ortamda PKK’nın Suriye’de ne olacağı merak konusu. Çünkü PKK da boş durmuyor. Bir yandan Batı kamuoyunu etkilemenin yollarını ararken, bir yandan da hiçbir zaman kesmediği bağları sayesinde Rusya ve Esad ile görüşüyor. Örgütün, İran ile ilişkilerine dair henüz bir bilgi yok ama kuvvetli şüpheler var.
ABD-PKK iş birliğinin karakteri Trump’ın emriyle değişmeye başladı. PKK, ABD ile iş tuttuğu dört yıl boyunca, hırslı davrandı, hazmedemeyeceği kadar büyük lokmalar yuttu. Ne askeri ne de siyasi olarak kendi hedefine/işine değil de, çoğunlukla “müvekkilinin” işlerine dört elle sarıldı. Sadece DAEŞ’e karşı on bin kayıp, yirmi bin yaralı verdi. Türkiye’nin dikkatlerini dağıtmak için, 2014-2016 arasında Türkiye’yi oyalamaya girişti. “Şehir savaşları” bunun bir ürünüydü. Üstelik Türk kamuoyunu meşgul edecek başkaca gelişmeler de vardı. MİT TIR’larından darbe girişimine, terör saldırılarından ekonomik krize kadar. Sonuçta, araştırmacı Erol Bural’ın hesaplamalarına göre, PKK, sadece 2018 yılında Türkiye’nin operasyonlarında yurt içi ve dışında 7000’den fazla kayıp verdi. Bugün PKK, terk edilmekten dolayı şokta. Çatışmalardan yorgun. Yıpranmış ve içeride fiili halk desteğini büyük ölçüde yitirmiş durumda.
Bu tablo, sponsorunun politik hedefleri için binlerce üyesini feda eden PKK’nın ilk stratejik hatası da değil. Benzer hatayı, Rusya, İran ve Suriye ile iş tuttuğu 1992-1995 yılları arasında da yaptı. PKK, 1993 Mayıs’ında Bingöl’de silahsız 33 eri şehit ederek “zımni ateşkesi” bozdu. Örgütün askeri ve politik amaçlarıyla hiç ilgisi olmayacak biçimde eylemlere başladı. Eylemlerinin sıklet merkezini, Irak sınırı yerine, kuzeydoğu Anadolu’ya kaydırdı. İran sınırı, Ağrı, Erzurum, Tunceli, Bingöl taraflarına. İki yılın sonunda, on bin kayıp verdi ve militan sayısı 17 binden 6-7 bine düşmüştü.
Kendisi için yıkım olan bu kayıpların, sponsorları için elbette bir manası vardı. PKK saldırılarıyla Türkiye’yi içeride meşgul etmeye başladı. Bakü-Ceyhan boru hattı başka bir bahara ertelendi. Bu arada Rusya Mavi Akımı gerçekleştirirken, İran da doğal gaz boru hattını çekti. Ermeniler ise aynı günlerde Azerbaycan’ın üçte birini işgal etti.
İçeride ise, Sivas olaylarından Gazi Mahallesine, siyasi cinayetlerden Kırıkkale mühimmat fabrikası patlamalarına kadar bir dizi olay yaşandı. Sonuçta herkes istediğini almış, PKK’ya da strateji değişikliği düşmüştü.
Yine de Rusya, İran ve Suriye vefalı çıktılar. Desteklerini düşük profilli olsa da sürdürdüler. ABD, PKK ile iş tutarken, Rusya’dan gördüklerinin aynısını uyguladı. PKK yine binlerce insanın kanına girdi. Bu gün ufukta değişim görünüyor. Muhtemelen ABD ile düşük profilli ilişki sürecek. Rusya, Suriye ve İran’a gelince: PKK’yı sahaya sürme nöbetlerinin gelip gelmediğini, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu başkanlığındaki Türk heyetinin Moskova dönüşünde göreceğiz.