PKK gibi uzatılmış politik-askeri strateji izleyen bir örgütle mücadele ediyorsanız istatistiklerden çok beklentilere odaklanmalısınız. Çoğu zaman halkın, siyasilerin ve basının beklentileri ile güvenlik güçlerinin bu beklentileri gerçekleştirme yetenekleri arasında bir makas vardır. Bu makas göz ardı edildiğinde, siyasi ve askeri liderler, kurumlar yıpranmaya başlar.
Beklentiler ile gerçekleşebilecekler arasındaki uçurum dört sebepten dolayı ortaya çıkar. Mücadelenin süresi, zayiatın miktarı, masum insanların zarar görmesinin engellenememesi ve kesin zafer kazanmanın zorluğu.
Çok sayıda polis ve asker, bir kaç şehirde üç beş yüz kişilik PKK’lı gruba karşı operasyon yürütüyor. Bu temizlik ne kadar sürebilir ki? Güç karşılaştırması polis, asker sayısı ve teknik gibi fiziki kapasite ile yapılınca, bu mücadelenin “kısa zamanda” bitmesi beklenir. Nitekim bu kanaat herkese mantıklı gelmektedir. Oysa sorunun karakteri kıyaslamanın bu şekilde yapılmasının yanlış olduğunu söylüyor.
Öte yandan sayı ve teknik üstünlüğün her sorunu çözeceği, güvenlik güçlerine büyük avantaj sağlayacağı düşünülmektedir. Kamuoyunda bu avantajlar sayesinde askerin/polisin hiç risk almadan, kayıp vermeden şehirlerin kolayca temizlenebileceği beklentisi doğmaktadır.
Güvelik güçleri şehit olduğunda ya da PKK’lı teröristler öldüğünde, kamuoyu buna mücadelenin “doğal bir sonucu” olarak bakmaktadır. Ancak, siviller ölür ve yaralanırsa, özellikle çocuklar, kamuoyunun tutumu değişebil-mektedir. Çünkü kamuoyu, “şehir savaşında” bile hiç sivil kaybı yaşanma-yacakmış gibi bir beklentiye sahiptir.
Konu çatışma olunca, kamuoyunun zihninde başarının kesinliğine ilişkin bir algı vardır. Bedel ödemeye hazırdır. Beklenti, PKK’nın teslim olması, silahlarını bırakması ya da eylemlere son verdiğini ilan etmesi yönündedir. Oysa bu tarz mücadelede kesin “zafer” beklentisi gerçeklerle uyuşmaz.
Bu beklentiler konvansiyonel savaşta, geleneksel ölçekler kullanılarak güç karşılaştırması yapıldığı sürece mantıklıdır. Oysa PKK ile mücadelenin karakteri farklıdır. Bu durum devletin avantajlarını kısmen etkisizleştirmektedir. Mücadele uzamakta, kayıplar artmakta, sivil kayıplar önlenememekte ve kesin zaferin garantisi verilememektedir.
Bazen arzu edilen sonuca ulaşıldığı yönünde kısa süreli bir izlenim oluşabilir. Tıpkı “Silopi’de terör parantezinin kapanması” açıklamasında olduğu gibi. Oysa bu durum bütün bir mücadelenin değil, sadece bir şehrin, bir anın sonucudur. Bir süre sonra PKK, şartlara uyum sağlayarak güvenlik güçlerinin avantajlarını etkisizleştiren yeni taktiklerle yeni bir hamleye girişebilir.
Eğer siyasiler ve komutanlar mücadelenin bu yönünü göz ardı ederek kamuoyuna kısa sürede erişilemez sonuçlar vaat ederlerse, beklentiler ile sonuçlar arasındaki makas açılır. Farklı sonuçlar ortaya çıkınca da, ciddi bir güven krizi baş gösterir.