Obama, nihayet, IŞİD ile ilgili politik hedefini ilan edebildi. Açıklamalardan stratejinin ana hatlarının da belirginleştiğini anlıyoruz.
Strateji; siyasi olarak çevrelemeyi, askeri operasyonla zayıflatmayı, coğrafi olarak küçültmeyi ve sonunda yenmeyi hedefliyor. Plan, kâğıt üzerinde “fena” görünmüyor!
İşi kim yapacak?
Sahada işleri yapacak olanlar pek tekin görünmüyor. İstihbarat ağırlıklı hava operasyonları sürerken, kara operasyonlarının Kürtlere, Şii ağırlıklı Irak ordusuna ve Suriye’de ki “ılımlı” muhaliflere ihale edileceği anlaşılıyor. Geniş coğrafya, savaşın karakteri, sorunlu emir komuta yapısı ve farklı siyasi amaçlar geleceği muğlaklaştırıyor.
Teoriden pratiğe
Devlet dışı bir aktörü savaşmaya iten temel neden, toplumdaki derin sosyal/dini/etnik/ekonomik sorunlardan kaynaklanıyor ise bastırmaya çalışan taraf için “yok etmek” çoğunlukla iddialı bir temenni olarak görülür. Bu sebeple Obama’nın amacının ne kadarının “kamuoyunu meşgul etmek” için, ne kadarının “gerçek” olduğunu bilemiyoruz.
Obama, NATO zirvesinin ardından çeşitli Ortadoğu ülkelerini ziyaret edecek. Özellikle de, İran’dan nefret eden bu nedenle de Şii-Sünni çatışmasına çeşitli biçimlerde destek veren ülkeleri hem “operasyon sahasından” uzak tutmaya, hem de ellerini taşın altına koymaya zorlayacak.
Türkiye için senaryolar
Coğrafi konumu, NATO üyesi olması ve gelişmelerden zarar gören bir ülke olarak Türkiye’nin, ABD öncülüğünde yürütülecek IŞİD ile mücadele sürecinin dışında kalma şansı pek görünmüyor. Elbette ittifakın tüm üyeleri operasyonlara standart bir katkı sunmayacaktır. Bu bağlamda Türkiye’nin önünde üç seçenek var ve her seçeneğin de bir maliyeti olacaktır. Bu maliyette rehinelerin durumu da dikkate alınmalıdır.
Türkiye için birinci senaryo, Ürdün gibi davranmaktır. Kendi topraklarında tedbir alır, sınır ötesi hiçbir operasyona dahil olmaz.
İkinci senaryo; sınırlarda kontrolü sıkılaştırır, içeride güvenliği artırır, sınırlı diplomatik, lojistik ve istihbarat desteği verir.
Üçüncü senaryo; her türlü, askeri, ekonomik, lojistik ve siyasi desteği verir.
Öncelikli işler
Türkiye’nin, seçeceği senaryodan bağımsız şimdiden üç konuya odaklanması gerekir. Bunlar, istihbarat, güvenlik ve kamu diplomasisidir. Savunma stratejisi izleyen bir ülke için istihbarat hayati bir faaliyettir. Özelliklede IŞİD’e katılan kendi yurttaşları, ülkesinde 1.4 milyon sığınmacı var ve toprakları transit geçişler için kullanılıyorsa. Türkiye, “güvenlik” açısından da ciddi risklerle karşı karşıya kalabilir. Bu sebeple stratejik düzeyde güvenlik planları ve yerel düzenlemeleri ivedilikle gözden geçirmesi gerekir.
“Yıldırım harbi” yapar gibi “saate 70 km hızla” şok gerilla eylemleri yapabilen, aynı zamanda terör saldırıları uygulayabilen, çok uluslu, adanmışlık katsayısı yüksek, içeride eleman bulmakta zorlanmayacak ve değerler sistematiği farklı bir örgütten söz ediyoruz.
Zihin yapısı, kurumlar arası işbirliği, karar alma süreci, reaksiyon süresi ve tipi olağan şartlara göre düzenlemiş yapılar bu alışılmadık tehdide cevap veremez.
Son olarak Türkiye, senaryo seçiminin gerektirdiği kamuoyu algısı üzerinde şimdiden çalışmalı. Özelliklede suiistimale müsait “dini/mezhebi” tartışmalar bağlamında.