Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kuzey Kore, hidrojen bombasını başarıyla test etti. Bu uluslararası alanda büyük bir “sürpriz” oldu. Bomba, dağlara inşa edilmiş tünel sisteminde patlatıldı ve insan yapımı 6.2 büyüklüğünde depreme neden oldu. Kuzey Kore’nin bombayı başarıyla test etmesi, üretimden haberi olmayan, 80 milyar dolarlık istihbarat bütçesine sahip ABD için de büyük “sürpriz” oldu.
Gerçi, baba Kim’in ilk nükleer denemesini yaptığı 2006’da da benzer şok yaşanmıştı. Sürprizler bununla sınırlı değildi. Baba Kim’in ölümünü istihbarat örgütleri 50 saat sonra ve resmi açıklamalardan öğrenebildiler. Bu defa şokun etkisini artıran ise kısa süre önce kıtalararası füze denemesinin yapılmasıydı. Şimdi, Kuzey Kore’nin hidrojen bombası monte edilmiş füzeye sahip olabileceği düşüncesi, siyasi, askeri liderler için kâbusa dönüşmüş durumda. Dahası bu kâbusun ne kadar süreceği, gerçeğe dönüşüp dönüşmeyeceği, büyüklüğü ve süresi hakkında istihbarat örgütleri hâlâ çaresiz görünüyorlar.
Kuzey Kore gibi diktatörlükle yönetilen ülkelerde istihbarat örgütlerinin veri toplaması oldukça zor. Sonuçta, veri yoksa, istihbarat da yok demektir. Verinin, bilginin, en önemli kaynağı insandır. Ancak istihbarat örgütleri Kuzey Kore’ye sızamamakta, insanlarla doğrudan, dolaylı ilişki kuramamakta ve veri toplayamamaktadır. Üniversite çalışanları, uzmanlar, medya ve istatistiklerden oluşan açık kaynaklara erişim ya yok ya da çok az. Yabancıların ülkeye girişi de sıkı kontrole tabi. Bu nedenle, gizlice bilgi toplamak, espiyonaj faaliyetleri yürütmek ya zor ya da imkânsız gibi.
Öte yandan, istihbarat dünyasının en verimli kaynağı olan, milyarlarca dolar yatırım yapılan elektronik/sinyal istihbaratı da Kuzey Kore’de pek işe yaramıyor. Sınırlı internet erişimi, cep telefonu kullanımının kontrollü ve sınırlı olması dinlemeler veya elektronik postaların izlenmesiyle veri toplamayı, istihbarat üretmeyi imkânsız kılıyor.
Geride, Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi fiziki gözetleme, coğrafi istihbarat ve ölçümlere dayalı veri toplama kalıyor. Coğrafi şekillerde değişime yol açan, nükleer silah imalatı için inşa edilmiş tünel ve benzeri altyapı inşaatlarını uydundan ya da istihbarat uçaklarından izlemek en işlevsel yöntem. Yine radyasyon, yer sarsıntısı, elektromanyetik, radyoaktif veri toplamak, istihbarat üretmek bunlardan bazıları. Ancak Kuzey Kore gibi ülkelerin aktif ve pasif örtme/aldatma tedbirlerine riayeti işi her zaman zorlaştırıyor.
Kuzey Kore’nin hidrojen bombasına sahip olması herkes için “sürpriz” ve istihbarat örgütleri için şok. Bu tablo istihbarat örgütlerinin ciddi sınırlılıkları olduğunu gösteriyor. İstihbarat örgütlerinin amacı, siyasi, diplomatik ve askeri karar alıcıları stratejik sürprizlerden korumaktır. Yoksa Başkan Kim öldükten, füze atıldıktan ve hidrojen bombası patlatıldıktan sonra ortaya çıkan “bilgi” artık istihbarat değil, tarihe düşülen bir kayıttır. Gerçekten de kitabın yazdığı gibi, Kuzey Kore istihbarat örgütleri için tam bir başarısızlık hikâyesidir.